SÖZ KALBİN İMZASIDIR / KALP YALAN SÖYLEMEZ...

Kalp; ibadetle sevgi (muhabbet) arasındaki farkı, samimiyet ve içtenlik açısından derin bir şekilde ortaya koyar. İbadet, insanın Allah’a karşı sorumluluklarını yerine getirme biçimidir. Ancak dışa açık bir eylem olduğu için, insanlar bazen ibadet üzerinden bir gösteriş (riya) sergileyebilir. Kişi, kalbinde Allah rızası yerine insanların takdirini kazanmaya yöneldiğinde, ibadet artık ruhunu kaybeder. Kur’an’da “Vay o namaz kılanların haline ki, onlar namazlarında gafildirler. Onlar gösteriş yaparlar.” (Maun Suresi, 4–6) buyurularak bu duruma dikkat çekilir.

İbadet, şeklen doğru olsa da niyet kirlenince manasını yitirmektedir. Münafıklar da bu yönüyle ibadeti bir maske gibi kullanmışlardır. Namaz kılarlar ama kalben Allah’a yönelmezler; ibadetleri bir gösteri, toplumsal rol oynama hâlidir. Oysa muhabbet, kalpten doğan bir duygudur. Sevginin sahtesi uzun sürmez; çünkü duygu yapmacık olamaz. İnsan, sevmediği birine seviyormuş gibi davranabilir ama bu davranışın içtenliği kısa sürede çözülür. Samimiyetin sesi vardır, yapaylığın sessizliği. Muhabbet, kalpten kalbe geçer; bir elektrik, bir sıcaklık taşır. Gözde, seste, hâlde hissedilir. Dolayısıyla, muhabbetin riyası olmaz; çünkü riya akıldan doğar, muhabbet ise gönülden.

İbadet davranışla ölçülür, ama muhabbet hissiyatla yaşanır. Davranış taklit edilebilir, fakat duygu taklit edilemez. Bu yüzden birinin ibadetine değil, muhabbetinin derinliğine bakmak gerekir; zira kalp yalan söylemez. Kalpten geçen hissiyat, hakikatın sesidir. Peygamberimiz; günah kalbi rahatsız eden eylemdir buyurarak; kalbin sesinin hakikatın nefesi olduğuna işaret etmiştir. Kalp, yalan söylemez. Dili yalan söyleyenin kalbi rahatsız olur, bu rahatsızlık yüz hatlarına yansır, o nedenle de yalan söymeyenin yüzü kızarır. Yalan söylerken yüzü kızarmayanın kalbinde hakikatin tozu bile kalmamıştır.

Haddini bilmek, yalnızca başkasının hakkına girmemek değildir; aynı zamanda değer vermede, ilgide, sevgide ve hatta iyilikte ölçülü olmayı da kapsar. Bir insana hak ettiğinden fazla değer vermek, aslında hem kendine hem de karşındakine zarar verebilir. Çünkü değer, taşıyabileceği kadar yüklenmelidir; aksi hâlde hem anlamını yitirir hem de karşı tarafta nankörlük veya şımarıklık doğurur. Her şeyin fazlası nasıl zarar verirse, fazla değer de karakteri bozmakta, kalbin hakikat sesine engel olmaktadır. İlaç benzetmesi bu noktada çok yerindedir: İlaç, doğru dozda alındığında şifa verir; ama fazla alındığında zehire dönüşür. Aynı şekilde sevgi, saygı ve değer de yerinde olursa insani bağı güçlendirir; ölçüsüz olursa, insanı yorar, ilişkileri zedeler. Kalbi duyguyla lisani tasarrufun arası açılır.

Haddini bilmek, sadece haddini aşmamak değil, her şeyin yerini, zamanını ve ölçüsünü bilmek demektir. Bu da olgunluk, tecrübe ve kalp terbiyesiyle kazanılır. Gerçek erdem, ne eksik ne fazla, tam kararında davranabilmektir. Ağızdan çıkan söz, insanın zihin imzasıdır. Çünkü her kelime, düşüncenin doğurduğu bir çocuktur. Zihin ne kadar derin, kalp ne kadar temizse; ağızdan çıkan söz de o kadar hikmetli, o kadar zarif olur. İnsan, konuşurken aslında kendi karakterini ilan eder. O nedenle, "kalp yalan söylemez" denir.

Dil; aklın aynası, kalbin tercümanıdır. Bir insanın gönlü nasılsa, dili de öyledir. Düşünmeden konuşan, kalemini mürekkep yerine öfkeye batıran kişidir. Söz; ölçülür, tartılır, sonra söylenir. Çünkü bir söz, hem gönül yapabilir hem gönül yıkabilir. Hz. Mevlânâ’nın dediği gibi: “Söz, gönül kapısını ya açar ya kapatır.” Kalple bağı olmayan söz; laf kalabalığı, kuru lakırtıdır. Her sözün ardında niyet vardır. O niyetin arkasında ise akıl, edep ve vicdan bulunur. İnsan, sözünü seçerken aslında kim olduğunu seçer. Bu yüzden akıllı insan, ağzından çıkacak sözün kendisini temsil ettiğini bilir. Her cümlesini imzalı bir belge gibi dikkatle söyler. Söz, kalbin lisana yansıyan imzasıdır. Söz; ahlakının, kimliğin ve kalbi muhabbetin yansımasıdır. Dil, kalbin penceresidir. Her cümle, kalbin imzadır. Bazen bir söz; bir ömürlük iz bırakır. Kalp yalan söylemez, sesine kulak verilmelidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sami Kesmen Arşivi
SON YAZILAR