Samsun'a yaklaşan tehlike

Bir ülkenin ciğerleri yanarken çıkan duman sadece gökyüzünü değil, insanın içini de kaplamalı. Son günlerde Türkiye'nin dört bir yanından gelen orman yangını haberleri, sadece ormanları değil, vicdanlarımızı da kül ediyor.
İzmir'de tahliyeler başladı, Bilecik'te alevler köy kapılarına dayandı, Adana, Sakarya, Mersin ve daha nice şehirde rüzgârla yarışan alevler, kontrol edilmesi güç bir öfkeye dönüştü. Bu yangınlar, sadece ağaçları değil; evleri, hayvanları, tarımı, tarihi ve en önemlisi insanların sabrını yakıyor.
Ama her yangının ortasında bir soru var: Bu felaketi ne kadar biz çıkarıyoruz? Ne kadarına sessiz kalarak ortak oluyoruz?
Yangın çıkmadan önce durdurmak gerek
Yangın söndürme uçakları, helikopterler, itfaiyeciler... Evet, bunların hepsi bir yangın çıktığında devreye girmeli. Ama asıl mesele, o yangını hiç çıkmadan engellemekte.
Orman kenarında bırakılan bir cam şişe, yoldan atılan bir sigara izmariti, piknik sonrası söndürülmemiş bir ateş... Hepsi birer kıvılcım, ama aynı zamanda birer vebal. Çünkü o kıvılcımlar sadece ağaçları değil, içinde yaşayan binlerce canlının hayatını da alıp götürüyor.
Hava sıcak, rüzgâr sert, ormanlar kuru. Yani şartlar yangın için uygun. Peki biz şartları önlem için uygun hale getiriyor muyuz?
Vatandaşın da yangın söndürebileceği bir yeri var
Bu dönemde hepimize görev düşüyor:
Dikkat etmek ilk görev. Sigara içilen yerleri kontrolsüz bırakmamak, doğaya ateşle yaklaşmamak, çocuklara orman bilinci kazandırmak.
Görmek ikinci görev. Yangın tehlikesi sezildiğinde veya duman görüldüğünde 112’yi aramak, vakit kaybetmemek.
Katılmak ise en büyük sorumluluk. Yerel belediyelerin, sivil toplum kuruluşlarının düzenlediği gönüllü eğitimlere katılmak, bilinçlenmek ve çevreye bunu yaymak.
Bir yangını söndüremezsin belki ama bir yangını engelleyebilirsin.
Ve Samsun...
Henüz büyük bir yangınla yüzleşmedi belki Samsun. Henüz alevlerin kente yaklaştığını görmedik. Ama bu rahatlık, rehavete dönüşmemeli. Çünkü Karadeniz’in incisi olan Samsun, geniş ormanları, yaylaları ve kırsalıyla yangın açısından büyük bir potansiyel riske sahip.
Samsun’da orman yolları kontrol altında mı? Kırsal mahallelerde halk yangınla ilgili eğitildi mi? Piknik alanlarında denetim yapılıyor mu? Belediyeler, köy muhtarları ve halk olarak buna hep birlikte bakmalıyız.
Çünkü Samsun sadece bir şehir değil; yeşilin, mavinin ve doğanın birlikte yaşadığı bir miras. Bu mirası korumak, sadece kamu görevlilerinin değil, 7’den 70’e herkesin görevi.
Bugün başka şehirlerde yanan her ağaç, Samsun’un geleceğine atılmış bir kıvılcım olabilir. Bugün başka bir ormanda kül olan bir canlı, yarın bizim sokaklarımızda yaşayan bir canlının kardeşidir.
Orman yangınları sadece ağaçları değil, insanlığı da yakar. Alevlerin gölgesinde sessiz kalmak, yangına odun taşımakla eşdeğer.
Samsun bu sessizliğin parçası olmasın. Karadeniz’in yeşiliyle, insanıyla, doğa sevgisiyle bu ülkeye örnek olsun. Çünkü bir şehir ağaçlarını koruyabiliyorsa, aslında vicdanını da koruyordur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
OKAN ÇAKIR Arşivi
SON YAZILAR