SABIR ABİDESİ İNSAN...
Hayatın içinde görünmeyen hikmetler vardır. İnsan bazen kendisini çok bunaltan bir takım olaylarla karşılaşır. Müslüman hayatında, insan iradesi dışında karşılaşılan her olay birer ilahi imtihandır. Öylesine ağır acılar olur ki; insanı pişirir, sabır abidesi yapar. Toprağı tulaya, topraktaki demiri evi muhafaza eden kıvama getiren; yüksek derecedeki ateştir. Bazen her olumsuzluk bir kişide toplanır. O kadar ki, insan bazen "Benden başka kimse yok mu Allahım" diye de isyan etmeden acısını ifade eder. İtikadimize göre; acılar kapıları açar. Bu kapılar bazen dünyada bereket ve mağfirettir, bazen de ahirette rahmet ve merhamet olur. Ama, mutlaka çekilen acının mükafatını Allah lütuf olarak ihsan eder. Toplumda derin acılarla yoğrulan, sürekli imtihanlarla karşılaşan, bir türlü feraha erişemeyen insanlar için kullanılan tanımlar vardır: “Acıların adamı… Sabır abidesi…” Bu ifadeler; hem takdir hem de hayret içerir. Bu durum bir tesadüf değil ilahî hikmet tasarımıdır. Acılar neden bazı insanların kapısını daha çok çalar bilinmez, işin hikmet oluşu da budur.
Görünmeyen ilahi yazgı; insan hayatında acıların sessiz dili olarak tezahür eder. İnsanoğlu yaşadığı acıların nedenlerini çoğu zaman anlamakta zorlanır. Hele ki, fiziki bir hatası, tercihi veya suçu olmadan başına gelen musibetler; onun zihnini daha da karıştırır. Oysa Kur’an-ı Kerim açık bir ilkeyi bildirmektedir ve Yüce Allah; “Sizi mutlaka biraz korku, açlık, mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabredenleri müjdele.” (Bakara, 2/155) diye konuyu ilahî mesajla insanlığa bildirmektedir. İslam’a göre acılar; bir ceza değil, bir sınavdır. Ve her sınavın arkasında bir terakki potansiyeli vardır. Bir kimse acılarla sınanıyorsa bu onun zayıflığı değil, bilakis Rabbinin onu eğitmesi ve yükseltmesi için bir tercihtir. Peygamberler başta olmak üzere tüm büyük insanlar bu acılarla yoğrulmuşlardır.
Acıların neden arka arkaya geldiği bilinmez. Hikmetinden sual edilmez. Bu sorunun cevabını bulmak kolay değildir. İnsan bazen sebepsiz gibi görünen, ardı arkası kesilmeyen musibetlerle sınanır. Bir yakınını kaybeder, bir hastalığa yakalanır, bir dostundan ihanete uğrar, maddi olarak çöker, ardından bir başka yıkım gelir. Bu zincir halkası kişiye, “Ben ne yaptım da bunları yaşıyorum?” dedirtebilir. Oysa ki Allah Teâlâ Kur’an’da şöyle buyurmaktadır; “Biz hiç kimseye gücünün yeteceğinden fazlasını yüklemeyiz.” (Bakara, 2/286) Arka arkaya gelen acılar, görünmeyen bir terbiyenin, kaderî bir yönelişin, ruhsal bir arınmanın vesilesidir. Bazen Allah kulunu dünyada günahlarından arındırmak için musibet gönderir, bazen de o kulun sabrı sayesinde ona cennette erişeceği yüksek dereceler hazırlar.
Sabır abidesi olmayı sağlayan ağır olumsuz olaylar bir kader değil lütuftur. Sabır, sadece katlanmak değil; tevekkül, teslimiyet ve derin bir ruhsal olgunlukla hayata direnç göstermektir. “Sabır abidesi” denilen kimseler; acılar içinde büyümüş, fakat şikâyet etmemiş, küsmeden yoluna devam etmiş, her yara ile daha derinleşmiş insanlardır. Onların dili sessiz, duruşu vakurludur. Çoğu zaman başkalarının gülerek baktığı dünyaya onlar, ağlayarak bakarlar. Peygamberimiz (s.a.v); “Allah bir kuluna hayır murad ederse, onu musibetle imtihan eder.” (Buhârî) buyurmaktadır. Musibet; ceza değil, ilahî bir işaret, ruhsal bir yükseliş vesilesidir. Sabreden kul, Allah’ın özel ilgisine mazhar olur.
Sabrı gerektiren ağır olayların arkasında mutlaka hikmetler vardır, onları ibretle süzmek gerekir. Acıların adamı olmak; dışarıdan bakıldığında hüzünlü bir unvan gibi görünse de, içeride ruhsal bir diriliş ve olgunlaşmaya işarettir. Sabır abidesi olmak; her zorlukta Allah’la bağını kuvvetlendiren, her düşüşte yeniden doğrulabilen, tevekkül yorganına sarınarak yürüyenlerin vasfıdır. Her acının ardında bir “niçin?” değil, bir “nasıl karşılandığı” önemlidir. Her sabır; kaderin sessiz onayıyla yazılmış bir ödüle gebedir.
Bazı insanlar acılarla değil, o acılara gösterdikleri sabırla büyürler. O sabır, onları görünmez kahramanlar yapar İşte bu yüzden, “sabır abidesi” bir insan; acının değil, inancın temsilcisidir. Sabırla imtihan olan insan Allah’ın lütfunu kazanmaya herkesten daha yakındır. Tahammülü zor olayların muhatabı Allah’ın sevgili kuludur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.