ONURLU OLMAK...

Dürüst ve onurlu insan incindiği zaman sessizce uzaklaşır. Onursuz ve sahtekâr olanların ise, incineceği bir değerleri yoktur. Onların; çıkar ve menfaatleri ortadan kalkınca, ağızlarından salya akar gibi, yalan ve küfür döküldüğü görülür. Menfaatleri devam ederken cömert olan bu gibiler, çıkarları engellenince de ihaneti tek yöntem görürler.

Hain ve zalimler ancak kendilerine zarar verirler. Ömürleri boyunca fesatlık hesabı yapan böylesi onursuzlar, tabutu görünce başkası için hazırlandı sanırlar. İnsanlık tarihi boyunca her zaman onurlularla onursuzlar arasında mücadele olmuş, onurlular öldükten sonra da yaşamaya devam ederken, onursuzlar yaşarken bile ölü gibi görülmüştür.

Onurlu edebinden dolayı susarken, onursuz edepsizliği nedeniyle sürekli konuşmuştur. Ama, kazanan her zaman onurlular olmuştur. Zira, onurlunun yardımcısı Yüce Allah, onursuzun alkışçısı yanındaki şeytandır. Mü'min ile münafığın davranışa yansıyan önemli özelliği de budur. Her iki tipin örneklerini toplumda görmek mümkündür.

Dünya varlıklarını elde etmek için onursuz olmak; Allah'a muhalefet etmektir. Allah'a muhalefetin bedeli; felakettir. Allah c.c. "Kâmil Mü'min"i tarif etmiş, ilke ve özelliklerini belirtmiştir. Mü'min duruşuna sahip olmak onurdur. Çünkü bu duruş; bir idealdir, davadır, ilkedir, inançtır, misyondur. Dünyanın hiçbir güzelliği, onurlu bir duruştan değerli değildir. 

Yüce Mevlâ; insanı etkileyicek dünya güzelliklerini bildirmiş ama bunlardan daha hayırlı olanın ahiret yurdunun nimetleri olduğunu da hatırlatmıştır. Osmanlıca ifade edilen ve tarihin derinliklerinden süzülerek gelen, tecrübenin ürünü olan Osmanlı ata sözünde; "İnsan toprak alma derdinde, toprak da insan alma derdinde"dir diye belirtilir.

Menfaat ve çıkar; duruşu bozan, onuru zedeleyen, itibarı çizen ve insanlık değerlerini yıpratan, insani zaafların başında gelir. Onursuzluğun sermayesi yalan ve haramdır. Buna engel olabilecek değer de; helâl ve doğruluktur. Hz. Ömer efendimiz insanları değerlendirirken, onların namaz ve orucuna değil, söz ve davranışlarına bakılmasını tavsiye etmiştir.

Kalıbına bakıldığında adama(Adem) benzeyenlerin, davranışlarına bakıldığında şeytana benzedikleri görülür. Kur'an bu gibileri tarif ederken, "...elbise giydirilmiş kereste" benzetmesini yaparak, onursuzluğun mecazi tanımını sunmaktadır. Mal, sağlık ve onur gibi değerler hakkında Hz. Ali efendimiz veciz bir hatırlatma yapmıştır.

Mal; Allah'ın lütfudur, verir alır, verildiği için sevinmek alındığı için üzelmek gerekmez. Sağlık; dikkate de bağlıdır ama Rabbın ihsanları arasında imtihan vesilesidir ki, sağlıksız olunca bir takım ibadet nimetlerinden mahrum kalınır ki üzülmek de makuldur. Ama, onur tamamen insanın kendisini tanıtır ve yansıtır ki, o elden gidince insanda hiçbir geçerli değer kalmamış olur.

Servet, şöhret ve şehvet peşinde koşup, bunlar için değerlerini satanlar onursuz kimselerdir ki, onlar yaşarken bile "ölü"dürler. Duruşunu, idealini, misyonunu bozmadan yaşayanlar aç da kalsalar "tok"turlar, ölseler de "yaşıyor"durlar. Dünyanın en değerli servet vev sermayesi "ONURLU OLMAK"tır. Dünyada onurlu yaşayanın ahireti de rahmetli olur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sami Kesmen Arşivi
SON YAZILAR