Günümüz sokakları
Son zamanlarda hepimizin maruz kaldığı bir şeyler var: Sokakta daha fazla tartışma, daha fazla kavga, daha yüksek sesler…
Gündelik yaşamın içinde yürürken, otobüste bir yolculuk yaparken ya da sadece market sırasına girerken bile bir bakıyoruz birileri bağırıyor, birileri öfkesine hâkim olamıyor. Bu öyle münferit bir durum değil artık. Bu bir dönüşme sürecinde olan ciddi bir toplumsal dalga.
Eskiden bir münakaşaya şahit olsak, dönüp tekrar bakardık. Şimdi ise sıradanlaştı. Sosyal medyada yayınlanan sokak kavgaları, trafikte yaşanan sinir krizleri, bir anda alevlenen tartışmalar, izlenmesi kolay ama sindirilmesi zor görüntüler. “Ne oluyor bize?” sorusu artık sadece edebi bir sorgulama değil acil bir toplumsal uyarıdır.
Bu öfke dalgasının elbette birçok sebebi var. Ekonomik sıkışmışlık, hayat pahalılığı, işsizlik, gelecek kaygısı, yalnızlık. Ama unuttuğumuz şey şudur ki hiçbir gerekçe, insan onurunu çiğnemeye, şiddeti meşrulaştırmaya bahane değildir. Tartışma kültürümüz zayıflıyor, tahammül sınırlarımız daralıyor ve empati duygusu neredeyse silinmiş gibi.
Sokak artık sadece bir geçiş mekânı değil; bir gerilim sahnesi. İnsanlar birbirine artık rahatsız etmeme mesafesinden değil her an patlamaya hazır bir zeminden yaklaşıyor. Bu çok tehlikeli. Çünkü bir toplumun sokakları, o toplumun ruh halini yansıtır ve eğer sokakta sürekli bir gerginlik varsa, o toplumun iç huzuru çatırdamaya başlamış demektir.
Oysa en büyük cesaret, öfkeye teslim olmamakta gizlidir. En büyük tepki, bazen sessiz kalabilmek, geri çekilmek, anlayış gösterebilmektir. Ve evet, bazen en devrimci davranış, bir tartışmayı büyütmemek, bir bakışı görmezden gelmek, bir tonda yükselmemektir.
Gelin şu soruyu birlikte soralım. Biz nasıl bir toplum olmak istiyoruz? Her an parlamaya hazır, diken üstünde bir kalabalık mı? Yoksa birbirini anlamaya çalışan, konuşabilen, karşısındakini insan yerine koyabilen bir toplum mu?
Sokakta yükselen sesler, içimizdeki çatlağın yankısıdır. Bu çatlağı onaracak olan ise ne kolluk kuvvetleri ne de cezalardır. Bu çatlağı onaracak olan ailede başlayan, okulda büyüyen ve sokakta sınanan birbirimize yeniden güvenme kültürüdür.
Birbirimizi yeniden dinlemeye, anlamaya, hoşgörüye davet ediyorum. Çünkü sükûnet, sadece bir kişisel tercih değil; bugün bu toplumun en çok ihtiyaç duyduğu iyileştirici kuvvettir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.