DURUŞU TARZA DÖNÜŞTÜRMEK…

Duruş; bir insanın en sessiz ama en güçlü beyanıdır. Ne söylediğinden çok, neye razı olmadığını anlatır. Kişi, kalabalıkta nasıl konuştuğuyla değil; yalnız kaldığında neyi terk etmediğiyle tanınır. Çünkü duruş; şartlara göre eğilip bükülen bir refleks değil, ilkelere sadakatin adıdır. Tarz ise; bu sadakatin hayata yansıyan biçimidir. Duruşunu tarza dönüştürebilen insan; hem kendisiyle barışıktır hem de çevresine güven verir.

Karakterli insan; ilişkilerini menfaat terazisinde tartmaz. Kiminle güçlü, kiminle zayıf olduğuna bakarak mesafe ayarlamaz. Yakınlığını çıkar büyütmez, uzaklığını intikam küçültmez. İlişkilerinde netlik vardır; muğlaklıkla iş tutmaz. Çünkü bilir ki; netlik kırıcı değil, kurtarıcıdır. “Belki”lerle oyalanmaz; “evet”i de “hayır”ı da zamanında söyler. Bu, sertlik değil; saygıdır. Kendine duyduğu saygı, başkasına da ölçü olur.

Duruşu olan insan; görünür olmaya değil, doğru olmaya taliptir. Alkış aramaz, şahitlik ister. Popülerlik peşinde koşmaz; ilke peşinde yürür. Zor zamanlarda sesi kısılmaz, kolay zamanlarda sesi yükselmez. Aynı çizgide kalabilmek için rüzgârın yönünü değil, pusulasını kontrol eder. Çünkü pusulası şaşmayanın yolu uzasa da istikameti kaybolmaz.

Tarz; dış görünüşten ibaret değildir; tavrın sürekliliğidir. Tarz; nasıl konuştuğun, nasıl sustuğun, nasıl itiraz ettiğin, nasıl vazgeçtiğindir. Hepsi tarzdır. Karakterli insan; öfkeliyken de ölçülüdür, sevinçliyken de. Gücü varken ezmez, zayıfken yalvarmaz. Hakkını ararken haddi aşmaz, haddini korurken haktan vazgeçmez. Bu denge; duruşun estetiğidir.

İlişkilerde tarz; sadelikle başlar. Laf kalabalığına sığınmaz, ima ile yaralamaz. Dedikoduyla bağ kurmaz, iftirayla mevki kazanmaz. Güveni; küçük pazarlıkların konusu yapmaz. Bir söz verdiğinde, sözün ağırlığını taşır. Taşıyamayacağı sözü vermez. Bu; romantik bir erdem değil, ahlaki bir zorunluluktur. Zira söz; karakterin imzasıdır.

Duruşunu tarza dönüştüren insan; hatasını inkâr etmez; telafi eder. Yanlışını savunmak için doğruları eğip bükmez. Özür dilemeyi zayıflık saymaz, güç olarak görür. Çünkü bilir ki kibir; hatayı büyütür, tevazu; yükü hafifletir. Kendini haklı çıkarmak için başkasını küçük düşürmez. Kazanmak uğruna değer kaybetmez.

Böylesi bir duruş; yalnızlığı da göze alır. Herkesin alkışladığı yerde susmayı, herkesin sustuğu yerde konuşmayı bilir. Kalabalıkların konforunu değil, hakikatin bedelini seçer. Bu bedel; bazen yalnızlık, bazen gecikme, bazen de yanlış anlaşılmadır. Ama karakterli insan; yanlış anlaşılmaktan korkmaz, yanlış olmaktan korkar.

Tarz; zamanla oluşur, bir günde edinilmez. Küçük tercihlerle inşa edilir. Bir mesajı yazmamak, bir tepkiyi ertelemek, bir haksızlığa ortak olmamak gibi davranışlar; "tarz"dır. Bu küçük tercihler; büyük bir kimliğin tuğlalarıdır. İnsan; her gün biraz daha kim olduğunu seçer. Seçtikleri; tarzını, tarzı da; kaderini belirler.

Duruş; taşınacak bir yük değil, taşınacak bir onurdur. Tarz ise; bu onurun hayata yakışan halidir. Duruşunu, tarza dönüştüren insan; başkalarına benzemeye çalışmaz, kendisi olmaya devam eder. En onurlusu da, duruşu olan insan; ne kazanırsa kazansın, kendini kaybetmez.

Günümüz toplumunda; riyakârlık, taklacılık, amiyane tabirle yalakalık geçerli akçe haline gelmiştir. Hesap edilen hedeflere bu gibi ucuz ve sufli yaklaşımlarla erişildiği de görülmektedir. Kısa vadede işe yaradığı görülen bu ucuzluğun; uzun vadede kişiliksizlik olduğu anlaşılmaktadır.

Duruş sahibi olmak çok uzun soluklu bir süreçtir. Duruşa uygun tarz oluşturmaksa; çok daha uzun zaman alır. Yılları alan karakter inşası; duruş ve tarzla oluşturulur. Duruş sahibi olmak; bir insan için en kıymetli sermayedir. Güven, edep, ahlâk gibi erdemli davranışların geçerlilik süresi sonsuzdur. Duruş ve oluşturduğu tarz da; bunların ete kemiğe dönüşmüş hâlidir. İnsana, dünya ve ahiret sermayesi için; karakterli bir yaşam yeterlidir. Çünkü çinde; iman, ihlas, amel, ahlâk vardır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sami Kesmen Arşivi
SON YAZILAR