SADAKATSİZE SADAKAT BORCU OLMAZ

Sadakat, güvene dayalı her ilişkinin omurgasıdır. Evlilikte, dostlukta, iş ortaklığında ve daha geniş anlamda kullukta sadakat; sözde, davranışta, niyette ve duruşta tutarlılığı ifade eder. Sadakat borcu ise; bir kimsenin, bağlı bulunduğu kişiye ya da misyona karşı ahlâkî, vicdanî ve hatta bazen dinî sorumluluğudur.

Sadakat; gerçek sevgi, bağlılık ve vefanın göstergesidir. Sadakat; sadece ihanet etmemek değil, her şartta doğruluğu sürdürmek, zorlukta kaçmamak, gizlide açıkta aynı duruşu korumaktır. Eşler arasında sadakat borcu nikâhın temel şartlarındandır. Duygusal, fiziksel ve zihinsel bağlılık, bu borcun kapsamındadır. Taraflar birbirine karşı dürüst, şeffaf ve güvenilir olmakla yükümlüdür. Bir dost, dostuna arkasını döndüğünde değil, sırtını yasladığında sadakat borcunu öder. Vatandaşlık bağı da sadakat gerektirir. Vatana ihanet, bu borcun en ağır ihlallerindendir. Kulun Rabbi’ne sadakati; ihlâs, itaat ve samimiyetle gösterilir. Kur’an’da sadık kullar övülmüş, samimi olmayanlar eleştirilmiştir.

Sadakat borcu ihlal edildiğinde güven zedelenir, ilişkiler çöker, ahlâkî çöküntü baş gösterir. İhanet, sadakat borcunun iflâsıdır. Vefasızlık, unutan bir kalbin göstergesidir. Menfaat için yön değiştirmek, sadakat borcuna ihanettir. “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve sadıklarla beraber olun!” (Tevbe, 119) Peygamber Efendimiz (s.a.v) sadakati en üstün ahlaki meziyetlerden biri olarak tanımlamıştır. Sahabe örneklerinde sadakat; hicrette, savaşta, yoklukta, emir almada ve teslimiyette en üst düzeyde yaşanmıştır.

Sadakat borcunu ödemek, sözünde durmak, emanete ihanet etmemek, zor zamanlarda terk etmemek, vefa göstermek ve her durumda ahlâki duruşunu korumaktır. Sadakat, kuru bir sadakat yemini değil, bir hayat duruşudur. Sadakat borcu, insanın hem Rabbine hem insanlara hem de kendi vicdanına karşı sorumluluğudur.

Hayat; inişleri, çıkışları, zorlukları ve zaferleriyle bir mücadele alanıdır. Her başarı; öncesinde bir mesai, sabır ve sebat hikâyesi barındırır. Fakat ne gariptir ki; en zor zamanlarda çevrede birkaç kişi kalır, hatta bazen hiç kimse de kalmayabilir. Mücadele ederken yalnız kalmak; insanın sadakat, dostluk ve vefa gibi kavramları yeniden sorgulamasına sebep olur. Bu noktada sıkça dile getirilen şu cümle anlam kazanır; "Mücadele ederken yanında olmayanları, kazandığında sen de görme."

Bu söz, sadece bir serzeniş değil; aynı zamanda hayatın insana verdiği en gerçek derslerden biridir. Çünkü gerçek dostluk, başarıya alkış tutmakla değil; başarısızlıkta da omuz vermekle ölçülür. İnsan; düştüğünde sırtını sıvazlayana minnet, acısında el uzatana sadakat hisseder. Bu yüzden mücadele günlerinde görünmeyenlerin, kazanç sofrasına koşarak gelmesi büyük bir haksızlıktır.

İslâm ahlakı da dostluk ve sadakati esas almaktadır. Kazanıldığında ortaya çıkanlar sadece nimetin dostudur, o gibiler külfet söz konusu olduğunda ortalıkta görünmezler. Bu nedenle; kazanımlar paylaşırken, o yolda ter dökenleri, gözyaşı akıtanları, dua edenleri ve sadakat gösterenleri öncelikle dikkate değer bulmak bir hakkaniyet göstergesidir. Kazanıldığında herkes hertesi tanır; asıl olan tek başına yapılan mücadele sonucu elde edilen başarı sonrasında kimlerin dikkate alınıp, tanınacağıdır.

Bu anlayışla yaşamak, insanı hem adaletli hem de onurlu kılar. Vefasızlara vefa göstermek, vefayı sıradanlaştırır. Sadakatsizlere sadakat, sadakati değersizleştirir. Mücadeleye ortak olmayanın, zaferden pay istemesi hak değildir. Bu sebeple hem bireysel hem toplumsal hayatta dostluk sınavı sadece iyi günde değil, zor zamanda birlikte olanlarla yürümek; insani, vicdani ve ahlaki bir duruş olacaktır.

Kazanıldığında ortalıkta olmayanlar hatırlanmalı ama göz önüne alınmamalıdır. Unutmamalı ki; kimsenin diğer kimsenin emeğine ortak olmaya hakkı yoktur, hele ki birlikte yürümeye cesaret etmeyenlerin hiç yoktur. Öyleyse ! Mücadele ederken ortalıkta olmayanları, mücadeleden galip çıkıldığında; dikkate almamak bir eksiklik ve kusur değil, aksine asil bir duruştur. Çünkü; sadakatsizlere sadakat borcu ol(a)maz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sami Kesmen Arşivi
SON YAZILAR