İMAN VARSA İMKÂN DA VARDIR...
İnsanoğlu çoğu zaman imkânsızlıklarla, zorluklarla, engellerle ve umutsuzlukla baş başa kalır. Hayatın yükü ağırlaştıkça yollar daralır, umutlar solar gibi olur. İşte tam da bu noktada, görünmeyeni gören, bilinmeyeni bilen, yoku var sayan, zoru kolay kılan bir kudret devreye girer; o güç İman'dır. İman varsa, imkân da vardır. İman, imkânsızı mümkün kılan güçtür.
İman sadece görünmeyene inanmak değil; görünmeyene rağmen yürüyebilme azmidir. Hz. İbrahim’in Nemrut’un ateşine karşı tevekkülü, Hz. Musa’nın Kızıldeniz’in kıyısındaki kararlılığı, Hz. Muhammed’in Sevr Mağarası’ndaki teslimiyeti, bunun en çarpıcı örnekleridir. Kur’an, imkânsız gibi görünen nice olayın imanla nasıl aşıldığını haber verir; "Kim Allah’tan korkarsa, Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder ve onu ummadığı yerden rızıklandırır." (Talak, 2-3) Bu ayet, hayatın dar koridorlarında, karanlık vadilerinde bir ışık gibidir. Çünkü Allah’a iman eden, onun kudretine güvenen kişi, dünyadaki sınırlı imkânlarla değil; sınırsız rahmetin imkanlarıyla hareket eder.
Peygamberimizin hayatı; imkânın imanla buluşmasının örneğidir. Mekke’de müşrik düzenin baskısına rağmen, hicret eden birkaç müminle başlayan tebliğ hareketi, imanla yoğrulmuş bir azim ve sabırla dünyayı değiştirmiştir. Hendek’te kazma sallarken, taşın üzerinden kıvılcım çıkaran Sevgili Peygamberimiz (sav), “Kisrâ’nın saraylarını görüyorum!” diyerek, o anki imkânsızlıklar içinde tarihe yön vermiştir. Ashab-ı Kiram, güçsüzdü, fakirdi, yetimdi ama inanmışlardı. Onların imanı, fetih kapılarını açtı. Bedir’de üç yüz kişiyle bin kişilik düşmana karşı yürüyen ordu, kılıçla değil imanla galip geldi. "Nice az topluluk, çok topluluğa Allah’ın izniyle galip gelmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir." (Bakara, 249)
Bugün bizler de imkân eksikliği bahanesiyle yerimizde sayarken, aslında en büyük imkânı göz ardı ediyoruz; İman gücü. Bazen sermaye yetersizliği, bazen kadro eksikliği, bazen çevre desteği bahanesiyle hayallerimizden vazgeçiyoruz. Oysa geçmişin büyük dönüşümleri, imkânsızlıkların içinden çıkan inançlı insanlar sayesinde gerçekleşmiştir. Bu çağın müminine düşen; hesap yaparken sadece maddi imkanları değil, Allah’ın kudretini de hesaba katmaktır. Tevekkül, sadece beklemek değil; yola çıkarken yüreğini, niyetini ve imanını da yüklenmektir.
İnsanlık tarihinde; imanla imkân üretenler az değildir. Bir anne duasıyla yola çıkan ve ümmete hizmet eden gençler... Yetimhaneden çıkıp dünya çapında hizmetlere imza atan alimler... İmkânsızlıktan kurtulup, Allah’a sığınıp yol alan mazlum halklar... Bunlar hep imanla imkân üreten hayat tablolarıdır. İman varsa, asla “bitti” denmez. “Bitti” gibi görünse de yeni bir başlangıç vardır. Hz. Yusuf zindandayken Rabbinin onu saraylara taşıması; Hz. Eyyûb’un hastalıkta sabrı neticesinde sağlıkla ödüllendirilmesi; hepsi imanın, imkân kapılarını nasıl araladığını gösterir.
Umudun canlı tutulup, imanın kuvvetlendirildiği her yerde ve zamanda; imkân vardır. Allah, müminleri hiçbir zaman çaresiz bırakmamıştır. Allahı kendine vekil tayin eden kullar hiçbir zaman yok olmazlar, çünkü; “Allah kuluna yeter.”(Zümer, 36) Unutulmamalı ki ! İman, sadece kalple değil; akılla, azimle, eylemle de yaşanır. Kalbindeki imanı diri tutarsan, önünde imkânlar açılır. Zorluklar karşısında “Nasıl yapacağım?” deme; “Rabbimle başaracağım” de. Hayat, her zaman kolay değildir ama vekil Allah olunca korku yoktur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.