İLİM VE EDEP
İnsanlık tarihinin en ibretlik hadiselerinden biri, şeytan ile Âdem kıssasıdır. Şeytanın cennetten kovuluşu, çoğu kimsenin sandığı gibi bilgisizliğinden değildir. O, meleklerden daha çok ibadet etmiş, gökyüzünün katmanlarını dolaşmış, hatta meleklerin hocası olacak kadar ilim sahibi görülmüştü. Ancak onda edepyoktu. Edepsizlik, onu cennetten koparan en büyük çöplüktür. Çünkü edep; ilmin ziyneti, ibadetin ruhu, insanlığın da en görünür hâlidir. Edep olmayan yerde ilim parçalanır, bilgi kibire dönüşür, ibadet ise sadece şekilden ibaret kalır. Bu sebeple âlimlerin ifadesiyle, “İlim bir cevherse, onu parlatan cilâ edebtir.”
Bugünün insanı her şeyden çok bilgiye sarılıyor, her duyduğunu öğreniyor, teknolojiyle her an yeni bir veriyle karşılaşıyor. Fakat aynı insan, bildiği kadar edebi taşımayınca; bilgi yüke, yük de kişiye ağırlığa dönüşüyor. Çünkü insanı yükselten bilgi değil, bilgiyi nerede ve nasıl kullandığıdır. Modern hayatın içinde ilmi arttığı hâlde edebi azalan bir toplum, kalabalıklar içinde yalnızlaşmış, fakat gönüller içinde küçülmüştür.
İyi insan olmak, iyi Müslüman olmanın doğal sonucudur. Zira İslâm, imanı sadece ibadetin sayısıyla ya da ritüelin görüntüsüyle ölçmez. Bazen bir tebessüm, bir merhamet, bir gönül alma; uzun ibadet gecelerinden daha kıymetli olabilir. Çünkü ibadet, kulun Rabbiyle olan bağını gösterirken, ahlâk ve edep; kulun insanlarla olan imtihanının aynasıdır. Allah Resûlü’nün “Müminlerin iman bakımından en olgunu, ahlâkı en güzel olanıdır” buyurması boşuna değildir. Bu söz, imanın amele, amelin ahlâka yansıması gerektiğini ilan eder.
Bugün sıkça karşılaştığımız bir durum vardır. Namaz kıldığı hâlde gönlü kıran, Kur’an okuduğu hâlde kırıcı konuşan, hacdan döndüğü hâlde kibri sokağa sığmayan insanlar çoktur. Bu durum aslında bir çelişki değil, ibadetin ruha nüfuz etmediğinin göstergesidir. Çünkü ibadet, edebi beslemezse; şekle dönüşür, şekil ise; kişiyi hakikate değil, gösterişe götürür. İbn Mesud’un şu tesbiti ne kadar anlamlıdır; “İlminin kendisine fayda verdiği kişi âlimdir. İlmi artıp edebi azalan ise cahildir.”
Davranışlar; insanın zihninin dili, kalbinin imzasıdır. Dışarıya ne taşıyorsa içeride o vardır. Kibir gözden sızar, hırs sözden taşar, merhamet davranışa yansır. Bu yüzden bir Müslümanı tanımak için uzun uzun ibadet geçmişine bakmaya gerek yoktur. Bir kişinin kalbini davranışları ele verir. Zira gönlü dar olanın yüzü asıktır, kalbi geniş olanın davranışı latiftir. İslâm’ın “komşuya zulmetme, eşine iyi davran, yetimi koru, gönül kırma” şeklindeki bütün emirleri; ibadetin ahlâkla birleşmesinin gereğini vurgular.
Edep; kişinin önce kendine saygısı, sonra başkalarına, en sonunda da Yaradan’a saygılı olmasıdır. Edep sahibi insan; sözünde ölçülü, davranışında dikkatli, muamelesinde adildir. O yüzden sufiler, “Edep, baştan sona dinin özüdür” demişlerdir. İlim, insanı yürütür; edep ise yürürken düşmemeyi öğretir.
Bugün toplum olarak bilgiliyiz ama aynı ölçüde edepli değiliz. Bilgi arttı, erişim kolaylaştı, fakat kalpteki incelik aynı oranda büyümemiştir. Bir söz, bir bakış, bir öfke hâli; yıllarca biriktirilen saygınlığı yıkabiliyor. Oysa Peygamber Efendimiz, karanlıkta yön arayanlara yol olan bir ölçü koymuştur; “Allah katında en değerli olanınız, ahlâkı en güzel olanınızdır.” İlimle edep birbirini tamamlayan iki candır. İlim bir ağaçtır, edep ise onun meyvesi. Meyvesiz ağaç gölge etse de fayda vermez. Bu yüzden Müslüman, önce edebi kuşanmalı, sonra ilmi taşımalıdır. Çünkü iman ilimle kök salar, edep ve ahlâkla meyve verir. Unutulmamalı ki; şeytanı insanlıktan uzaklaştıran bilgisizliği değil edepsizliğidir. Edep; insanı cennetin kapısına götüren en emin yoldur.
Bazen; ilmi kapasitesi yüksek olan insanlarda en iğrenç edepsizlikler görüldüğü gibi bilgi seviyesi sınırlı olan insanların ahlâk abidesi olduğuna şahit edilmektedir. Üstelik bu tespit istisnai de değildir. Adına sahabe, dönemine asr-ı saadet denen ilk Müslümanların ahlâkı ve edebi bugünün ilim ehlinin bile örnek aldığı düzeyde ve güzelliktedir. Cahiliye dönemi adı verilen Peygamber öncesi asır; edepsizlikleri nedeniyle cahiller topluluğu olarak isimlendirilmiştir. İlim mutlaka olmalı ama edebin ilimden önemli olduğu bilinmelidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.