EVLİLİKTE KUL HAKKI…

Evlilik, sadece iki bedenin değil; iki ruhun, iki yüreğin, iki hayatın bir araya gelerek ortak bir kaderi paylaşma yolculuğudur. Bu yolculukta sadece maddî değil, manevî haklar da devrededir. Dervişin dediği gibi, “evlilikte kul hakkı, eşine sevgi borcunu ödememektir.” Çünkü evlilikteki en ağır vebal; kalbe dokunmayı ihmal etmektir. İlgiye, sevgiye ve anlayışa aç bir gönlü yok saymak; Allah katında sadece bir ihmalkârlık değil; kul hakkıdır.

Dervişin sözü, bugünün koşuşturmalı dünyasında unutulmaya yüz tutmuş bir hakikati haykırmaktadır. Güvenilen bir kalbi yalanla kırmak, birlikte yaşarken ruhen yalnız bırakmak, aynı sofrada otururken gönül sofralarını ihmal etmek büyük bir vebaldir. Bu hakikat; sadece kadına ya da erkeğe değil, evlilikte bulunan her bireye yöneliktir. Zira evlilikte iki taraf da birbirine hem şahid, hem yoldaş, hem de emanettir.

Evliliklerin en çok yara aldığı yer; eşlerin birbirine emanet olduğu hakikatidir. İnsanlar, dış dünyada yorgun düşüp eve sığındıklarında, kalplerine bir dua gibi dokunacak sıcak bir bakışa, anlayışlı bir söze, samimi bir paylaşıma muhtaçtır. Eşiyle aynı çatıyı paylaşan birçok insan, ruhen yalnızdır. İşte dervişin dediği gibi, “aynı sofrada olup da ruhen aç bırakmak” tam da budur. Her gözyaşı bir duadır ve eşin kalbinden dökülen yaşlar Allah’a ulaşır. Orada “bu kulumun hakkı yendi” denildiğinde artık mesele dünya ile sınırlı kalmaz, ahirete taşınır.

Birçok kişi evliliği yalnızca nikâhla, maddî sorumluluklarla sınırlı sanır. Oysa dervişin de vurguladığı gibi, “yatak birliği kolaydır; gönül birliği emek ister.” Birlikte aynı yastığa baş koymak sadece fiziksel bir paylaşımı değil, ruhların iç içe geçmesini gerektirir. Evlilikte kul hakkı ödemek; sevgiyle bakmak, güvenle dinlemek, yanındayken bile uzak olmamaktır.

Gönül birliği olmadan kurulan her birliktelik, zamanla sıradanlaşır ve yük halini alır. Sevgi, sadece evliliğin başında hissedilen geçici bir duygu değil, her gün yeniden verilmesi gereken bir sadakadır. Evlilikte kul hakkını gözeten kişi, eşinin ruh halini anlamaya çalışan, onun dertlerini kendi derdi gibi sahiplenen, gözyaşını saklamaya çalışan bir çift gözü fark edip yanında olduğunu hissettiren kişidir.

İslam’ın evliliğe yaklaşımında sevgi, merhamet ve muhabbet kavramlarının temel alınması boşuna değildir. Kur’an-ı Kerim’de, “Sizin için nefislerinizden eşler yaratıp, aranızda sevgi ve merhamet var etmesi O’nun ayetlerindendir” (Rum, 21) buyurulmuştur. Bu ayet, evlilikte temel olan şeyin fiziksel yakınlık değil, gönül yakınlığı olduğunu vurgulamaktadır.

Sevgiyle yoğrulmamış bir birliktelik; zamanla içi boş bir şekle dönüşür ve en sonunda acı bir yalnızlığa mahkûm eder. Evlilikte kul hakkını gözetmek; eşini yoran sözlerden sakınmak, onu başkalarının yanında incitmemek, yargılamadan anlamaya çalışmak ve en önemlisi de ona gönülden değer vermektir. Çünkü her insan, değer gördüğü yerde yeşerir. Eşin kalbine değmeyen her davranış, bir vebal taşır. Zira o kalp Allah’a emanettir ve her gözyaşı Allah’a şikâyettir.

Evlilikte kul hakkı; sadece fiziksel bir ihanetle değil, ihmalle de işlenebilir. Her ilgi görmeyen gönül, her anlaşılmayan söz, her cevapsız kalan bakış bir kul hakkı olabilir. Allah katında en ağır haklardan biri olan kul hakkı; evliliğin de en mahrem alanına uzanır. Aynı yastığa baş koyduğun kişinin kalbini yok saymak, en ağır vebaldir. Bu nedenle her evli insan, eşiyle olan ilişkisini bir sadakat ve merhamet meselesi olarak görmeli; kalp kırmamaya, gönül almaya, dualar kazanmaya gayret etmelidir.

Evliliğin en güzel hediyesi; sevgi, en kıymetli mirası ise; kul hakkı konusunda hassasiyetle yaşanmış yıllardır. Unutmamak gerekir ki; gönül kırmak, Kâbe’yi yıkmaktan daha büyük bir günahtır. Bu veballerden en büyüğü de; Allah’ın emanet ettiği eşin kalbini kırmaktır.

Günümüz evliliklerinin neredeyse yarısı, ilk birkaç yıl içinde boşanmayla sonuçlanmaktadır. Bazı nedenlerle boşanamayanlar da, bu yolculuğu göz yaşlarıyla yürütmekte, hatta bazen kana da bulaşmaktadırlar. Eşler birbirlerini emanet görmezler ve aralarındaki sorumluluk ihlalini kul hakkı saymazlarsa; o evlilikte göz yaşı sürekli akacaktır.

Emanet bilinci ve kul hakkı anlayışı; evliliklerin sigortasıdır. Yuvaların yıkılması bu bilinç ve anlayışın eksikliğindendir. Evlenen gençlere ve çiftlere yapılabilecek en güzel nasihat; emanet ve kul hakkı konularını öğretmektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sami Kesmen Arşivi
SON YAZILAR