DÜNYAYA MEYLETMEK…
İnsanın imtihanı, toprağın üstünde yürürken kalbini toprağa gömmemektir. Dünya; Rabbimizin “geçici bir oyun ve eğlence” (Ankebût, 64) olarak tanımladığı bir duraktır. Bu durak, birçok gönülleri hedef zannıyla yola çıkarmış, birçok kulları da hedefe varmadan oyalamıştır. “Dünyaya meyletmek” denilen hâl, kalbin terazisinde faninin ağır basmasıdır. Hz. Ali (r.a.) buyurur ki; “Dünya arkası dönülmesi gereken bir yerdir, ahiret ise yönelinmesi gereken.” Ne var ki insan, çoğu zaman bu dengeyi kaybeder; dünya sevgisi kalbin merkezine oturur. Bu sevgi, bir anda değil; davranışlarla, tercihlerle ve alışkanlıklarla yavaş yavaş yerleşir.
Dünyaya meyletmenin en belirgin tezahürü, ibadetlerin ruhunu kaybetmesidir. Artık ibadet, Allah rızası için değil; insanlar görsün, takdir etsin diye yapılır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu durumu “küçük şirk” olarak nitelemiştir; “Sizin için en çok korktuğum şey, gizli şirktir; kişinin ibadetini insanlar görsün diye yapmasıdır.” (İbn Mâce) Namaz, kalbin huzuru olmaktan çıkar; sosyal kimliğin süsü hâline gelir. Oruç, nefsin terbiyesi yerine bedenin diyetine dönüşür. Kalpteki ihlâs kayboldukça, ibadet surette kalır, manası uçar. Dünya sevgisi, insanı makamın büyüsüne kaptırır. Koltuklar artık hizmetin aracı değil, nefsin tahtı olur.
Rasulullah Efendimiz (s.a.v.) buyurur ki; “Dünyayı seven kimsenin kalbinden ahiretin nuru çıkar.” Bir insanın yönü Allah’a dönükse, makam da onu eğmez. Ama yönü dünyaya dönükse, en küçük menfaat bile onu saptırır. Şöhret, alkış, övgü; nefsin gıdası hâline gelir. Böylece kalp, Allah’ın değil; insanların beğenisine bağımlı hâle dönüşür. İnsanın beğenisine kendisini arz eden bir kişi Rabbıyla arasındaki bağları koparmıştır. Onun, kalbi ve zihni; beşerin takdirine odaklanmıştır. Kalbi zikri; insanların beğeni vesvesi, zihni tefekkürü; insandan takdir beklentisi olmuştur
Dünyaya meyletmenin bir başka yüzü, konfor bağımlılığıdır. İnsan sabrı değil, lüksü sever. Kanaat yerine şikâyet, şükür yerine israf hâkim olur. Oysa Kur’an, bu dengeyi şöyle çizer: “Yiyin, için ama israf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez.” (A’râf, 31) Dünya sevgisi, kanaati küçültür. Oysa kanaat, kalbin huzur kapısıdır. Çok şeye sahip olan değil, sahip olduklarıyla yetinebilen zengindir. Dünyaya meyletmiş bir kalp, dostluğu çıkarla ölçer. İnsanlar “işe yaradıkları sürece” değerlidir. Sadakat, vefa, kardeşlik gibi kavramlar, menfaat terazisinde hafif gelir. Hâlbuki Peygamberimiz (s.a.v.) buyurur ki; “Mümin, kardeşine bir ayna gibidir.” (Ebû Dâvûd) Dünya merkezli dostluklar, menfaat bitince dağılır, ahiret merkezli kardeşliklerse kabirden sonra bile devam eder.
Dünyaya meyletmenin en tehlikeli sonucu, ölümü unutmaktır. İnsan, “sanki hiç ölmeyecekmiş gibi” yaşar. Hedefleri, planları, hesapları hep bu dünyanın sınırlarıyla sınırlıdır. Oysa Kur’an uyarır; “Her nefis ölümü tadacaktır.” (Âl-i İmrân, 185) Ölümü unutan, hayatı da unutur. Çünkü hayat, ölüm bilinciyle anlam kazanır. Her nefes, bir emanet olduğunu hatırladığında insan, dünyayı da yerli yerine koyar. İslâm dünyaya düşman değildir; düşmanlık, dünyanın kalbi işgal etmesinedir. Dünya, bir tarladır; eken, biçer. Ama çiftçi tarlayı tapulamaz; sadece ekip biçer. İşte müminin dünyaya bakışı da böyledir. Hz. Mevlânâ’nın dediği gibi; “Gemi denizde olursa işler ama deniz geminin içine girerse batırır.” Dünya da böyledir: Elinde olursa faydalı, kalbine girerse öldürücüdür.
Dünyaya meyletmek bir davranış değil; bir yön kaymasıdır. Kalp kıbleyi şaşırdığında, ibadetler de, ilişkiler de hayat da şaşar. Kurtuluş; yeniden kıbleyi bulmakta, kalbi dünyadan arındırıp, Allah’a yöneltmektedir. Dünya yalan değil geçicidir. Ahiret dünyada kazanılır. Yaşarken meyledilen hedef, geleceğin mekanını belirlemiş olur. Dünya, insanın durduğu tarafı ifade etmek için bir tercih alanıdır. Meyletmek de, bu tercihin ilk adımıdır. "Mal da yalan mülk de yalan, gel birazda sen oyalan" diye Mevlânâ’nın tarifini yaptığı dünya fanidir ama Peygamberimizin tarihiyle de dünya ahiretin de tarlasıdır.
Dünya değerlidir ama fanidir. Yalan değil geçicidir. Dünyada, doğru istikamete giden yolu tercih etmekle insan ahiretini kurtarır. Dünyanın geçiciliğini fark edemeyip, oyun ve eğlencesine kanan insan da kendine yazık etmiştir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.