SEVR DAĞININ SÖYLEDİKLERİ...

Hac ve Umre nedeniyle Mekke'de bulunduğumuz her defasında Sevr dağına çıkmışımdır. Çeşitli nedenlerle gidemeyen hacıları ve umrecileri dağa çıkarmak için bazen aynı dönemde iki defa çıktığım da olmuştur. Her defasında farklı hissiyatlar yaşadım Sevr dağının zirvesinde. Birlikte dağa çıktığımız hacı ve umrecimerimizin hissiyatlarını dinleyince de apayrı bir gönül duygusu yaşadım her defasında.
Dün akşam da bir grup umrecimizle gecenin ortasında, yine dağın zirvesinde olduk, tefekkür ettik, birlikte dua yaptık, duygularımızı paylaştık. Birlikte dağa çıktığımız arkadaşların duygu ve düşüncelerini dinledik. Ortak hissiyatların hem düşündürücü, hem de duygulandırıcı olduğunu müşahede ettik. Peygamberimizin hicret yolculuğuna atfen; "Bu mücadeleleri ümmeti için veren bir Peygamberin ümmeti, nasıl olur da Peygamber sünneti etrafında ortak bir hayat şekli ve toplumsal güç oluştur(a)maz, nasıl olurda Gazzeyalnız kalır, bu iştebir tuhaflık var, kendimizi mutlaka gözden geçirmeliyiz" diye duygularını ifade eden Sevr dağı arkadaşlarımızın bu haykırışı, gerçekten müslümanların dağınıklığını ifade etmek için, gecenin karanlığında sevr'in zirvesinde, bir ilahiyatçı yazar olarak bana ders olarak yetti.
Birlikte olduğumuz arkadaşlarla mağaranın içine girerek, Peygamberimizin mağara arkadaşı Hz. Ebû Bekir ile, Kur'ân'a konu olan diyaloglarını paylaştık ve adeta 1400 yıl önce yaşanmış tabloya şahit olduk. Aramızda askeri konulara hâkim olan arkadaşlarımızın; Sevr dağı ve yolculuğu ile ilgili verdiğim bilgiler üzerine, askeri bir değerlendirmeyle, "Hocam ! Çok stratejik bir karar Sevr mağarasının seçilmesi, yolculuk kuzeye ama ilk hareket güneye doğru olmuş, böylece önemli bir zaman kazanmış Peygamberimiz, ayrıca müşrikler grubunun etki gücünü de yolculuğun başında çözmüş" diyerek, bizim de düşünce paylaşımımız olan konuya askeri bir izah getirmiş oldular.
Günümüz şartlarında yaklaşık bir buçuk saatte çıkılan Sevr zirvesini hicret yolu için tercih etmek, beşeri mücadelenin de gerekliliğini ifade etmektedir. Allah c.c. elbette elçisi olan Peygamberimizi bu yolculuğunda yalnız ve yardımsız bırakmayacaktı, bunu Peygamberimiz de biliyordu, buna rağmen beşeri olarak alınması gereken tedbirleri almış, gösterilmesi gereken gayreti de göstermiştir.
Sevr dağının zirvesinde, Peygamberimizin saklandığı ifade edilen, araları yaklaşık 100 mt. olan iki mağara mevcuttur. Bu mağaraların hangisinin esas saklanılan mağara olduğu konusunda, zirveye çıkanlar arasında ihtilaf olur genellikle. Yaklaşık kırk-elli defa çıkmış olduğum Sevr zirvesinde, her iki mağaraya da bu gözle bakıp, değerlendirmeler yapmaya çalıştık. İtibari bilgileri de dikkate alarak vardığımız sonuç; dağın zirvesinde olan ve çıkışta ilk karşılaşılan mağaradır Peygamberimizin saklandığı mağara dedik, bugüne kadar da Peygamberimizin bulunduğu mağaranın o olduğu; hem pratiklerle, hem tecrübelerle, hem de teorik bilgilerle örtüşmesi bakımından biliniyorduama biz buna bir de günün gözlemini de dikkate alarak bir yorum getirmiş olduk. Diğer mağaranın saklanılan mağara olduğunu söylemek bu konuya eksiklik veya artı getirmez. Asl olan bilgi, Peygamberimizin Sevr dağının zirvesine çıkarak mağarada saklandığıdır. Gerisi tefarruattır. Tartışmasının yapılması da doğru değildir.
Sevr dağı ve bu dağın hicret yolculuğunda tercih edilmesi, ayrıca bu sürece Kur'an'da atıf bulunması; başarı için strateji, cesaret ve mücadelenin gereğini ortaya koymaktadır. Akli izahlarla ifade edilmekte zorluk çekilen hicret yolculuğu esnasındaki Sevr süreci bir çok hikmetleri içinde bulundurmaktadır. Her çıkışımda, farklı duygular yaşadığım ve farklı hikmetleri tefekkür ettiğim Sevr dağı ve mağarasının; gücü yeten hacı ve umreciler tarafından ziyaret edilmesini tavsiye ederim. Çıkış zorluğu ve tehlikeli yolculuğu da dikkate alarak, kontrollü bir şekilde, bilgilendirmeye dayalı olarak yapılan Sevr mağara ziyareti; hac ve Umre ibadetinin duygusuna ve doyumuna da katkı sağlayacaktır.
Sevr dağının söylediği bir çok başlık vardır. Konu hakkında fiili tecrübesi olmayanların yaptığı değerlendirmeler duygusal ve subjektiftir. Peygamberimizin hicret yolculuğu için sevr dağını seçmesi tevafuk olarak açıklanamaz. Süreci; Cebraili bir yönlendirme ve de dolayısıyla vahyi bir değerlendirme olarak düşünüyoruz. Yaşanılan zorluğun çok azıyla bile, farklı yöntemlerle, çok rahat gizlenme gerçekleştirilebilecekken, sevr dağının zorluğunu tercih etmek farklı değerlendirmeler yapılmasını gerektirmektedir. İtibari bilgileri ve bu bilgilerle örtüşen Kurani bilgiyi esas aldığımızda; Peygamberimizin her hangi bir tedirginliğinin olmadığı görülmektedir. Öyleyse; Peygamberimiz saklanmamış, streteji geliştirerek, işin başında müşriklerin acizliğini tescil ettirerek, güçsüzlüğünü ilân etmiştir. Ayrıca, yeni başlayacak olan Medine süreci için, bugünkü tabirle üç günlük "Kamp Çalışması"na girmiştir. İslâm devletinin kuruluş temelleri Sevr'de atıldı dersek maksadı aşmış olmaz, aksine isabetli ve gerekli bir değerlendirme yapmış oluruz.
Hicret yolculuğunda Sevr; başlı başına müstakil bir "SIR HAZİNESİ"dir. 40-50 defa fiilen zirveye çıkıp; duruma, konuma, olaylara, sürece, vahye de hâkim olan ilahiyatçı bir yazar olarak SEVR'in söylediklerini duyuyor ve paylaşıyorum. Mümkün oldukça,duygusallıktan soyutlanmış, objektif değerlendirme yapmaya gayret ediyor, bu düşüncelerle sizleri selâmlıyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sami Kesmen Arşivi
SON YAZILAR