Mustafa Cemal Tomar

Mustafa Cemal Tomar

EŞEK ANIRINCA ABDEST BOZULUR MU?

Bu soruya bir anekdotla cevap vereceğim. Yalnız bir hususun altını çizmem gerekir. Yazdığım yazılarda konular arasında bağlantı yoktur. Bugün örneğin "Hanya"dan yarın Konya"dan" bahsedebiliyorum. Konudan konuya atlıyorum. Durmadan bir konu üzerinde durulduğunda okuyucu işin sıkıcı olabilir. Okullarda müfredat programlarında bu hususa dikkat edilmiş. 1. Ders Matematik ise 2. Ders Edabiyat dersi olmuş. Benim yöntemim de bizaz buna benziyor. Şimdi konuya geçelim.

Köyün birine bir imam atanır. Köylü ile çok güzel anlaşır ama her eşek anırışında, köylünün abdest yenilemesine anlam veremez bir türlü. Dikkatini çeken bu durumun nedenini sorar. İçlerinden birisi, yıllar evvel köyün imamının, “eşeğin anırdığını duyarsanız abdestiniz bozulur” dediğini, o yüzden de, yıllardır bunu uyguladıklarını söyler. İmam, böyle bir şeyin olamayacağını söyleyerek olayı araştırır.

Öğrenir ki, yıllar evvel, köyde su olmadığı için köy halkı toprakla abdest alıp, yani teyemmüm yaparmış.
Tabi ki, köye su, eşeklerin sırtında taşındığı için de, o zamanın imamı bir vaazında; “köyde su olmadığı için, abdestinizi toprakla alabilirsiniz ancak, eşeğin sesi duyulduğunda sırtında su taşıdığını bildiğiniz için, toprakla alınan abdest bozulur; çünkü artık su vardır” demiş. Ancak, vaazı gönülsüz dinleyen bir köylü, sadece “eşek anırmasını duyarsanız abdest bozulur” kısmını duyup, bunu da halka yaydığı için, herkes de sorgulamadan bunu uygulamış. Görünen o ki, zaman geçtikçe bu hikâyedeki şartlar değişmiş olsa da, insanoğlunun huyu, pek değişmemiş.

Bir konu hakkında doğrusunu öğrenme merakı ve gayreti gütmeden, duyduğumuz gibi, özellikle de işimize geldiği gibi hareket etmemize güzel bir örnek olmuş. Halbuki Cenab-ı Hâk Hucurat Suresi 6. Ayet-i Kerime'sinde; - Ey iman edenler! Eğer fasıkın biri size bir haber getirirsen onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa sataşırsınız da sonra yaptığınızdan pişman olursunuz, buyurmaktadır. Biz ise sorgulamadan, muhakeme ve muhasebe etneden, akletmeden, duyumlarla, gelenek ve göreneklerle hareket eden bir topluluk haline geldik. Bazen tembelliğimizden, bazen hayatımızın bir anlamı ve amacı olmadığından, boşvermiş, günübirlik bir hayat yaşarız. Bazen de irademizi birilerine teslim ettiğimizden böyle bir hayatı yaşarız. Sorgulamayız yani… Hatta sorgulatmayız da…

Neden ve nasıl konusunda kafamızı yorma zahmetine bile girmeden, birilerinin iki dudağından çıkacak söze ya da gözlerinden gelecek işmara endeksli bir hayatı hayat sanarak ve o hayatı benimseyerek yolumuza devam ediyoruz. O zaman eşeğin anırmasına göre abdestini bozanlardan ne farkımız kalır ki? Ne yazık ki, bir konu hakkında bilgi edinme, araştırma ya da doğrusunu öğrenme yerine, duydukları ile hareket edenler yüzünden, toplumsal reflekslerimizde bile benzer refleksler, gelişmeler olmaktadır. Aslında din gerçek kaynağından öğrenilir. Eskiden insanlar " ne yapsınlar" mektep yok- medrese yok" bilgi edinme yolları kapalı, okuma- yazma oranı düşük, etraftan duydukları ile amel etmeleri normal kabul edilir. Hoca ve muallim denince akan sular dururdu. Hâl böyle olunca böyle hadiselerin yaşanması normaldır. Toplumun o zamanki yapısını iyi anlatan bir örnek bence!!

Ancak günümüze gelince durum pek de değişmemişe benziyor. Günümüzde bilgiye ulaşmak kolay, kitle iletişim araçları her yeri ağ gibi sarmış, okuma yazma oranı yüksek. Buna rağmen halâ o eski toplumun özellikleri üzerimizde görünmesi düşündürücü. Ben eski toplulukları cahil kabul etmiyorum. Günümüz insanı halâ o toplulukların durduğu yerde duruyorsa onlara cahil derim.

Kardeşim; Bırakalım eşek eşekliğini yapsın. Onların anırmasına göre değil, akli ve nakli delillere göre hareket edelim. Aklımızı ve irademizi gerektiği gibi kullanıp daha insani ve daha İslâmî bir hayat yaşamaya gayret edelim. Üstünlük takvadadır elbet, ama bu takva kimde olduğu bilinmez. Biz zahire göre hareket ederiz, görünürde takva ehli ama içinde ne şeytanlıklar var bilemiyoruz. O yüzden evliyalık ve takvalığı müritlerin ve sôzde mürşitlerin tekeline terk edemeyiz. Sinirlerin özünü bilen Rabbim gerçek takva sahiplerini bilir. Ruz-i Mahşerde her şey ayan- beyan ortaya çıkacaktır.

Eşeğin anırmasıyla değil, suya kavuşmakla teyemmümlü abtestin bozulacağını, aradaki nüans farkını anlayacak kadar idrak sahibi olduğumuzda bazı şeyleri yanlış anlayıp yanlış yaptığımızı fark edeceğiz sanırım. O zaman da iş işten geçmiş olabilir. Rabbimiz Hak'kı Hâk bilip Hâk'ka tabi olmayı, batılı batıl görüp batıldan ictinap etmeyi cümlemize nasip eylesin. Amiin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Cemal Tomar Arşivi
SON YAZILAR