Ege Tatilinden Geriye Kalanlar: Bir Samsunlunun Gözlemleri
Geçtiğimiz hafta uzun zamandır görmediğim teyzemleri ve kuzenlerimi ziyaret etmek için Samsun’dan İzmir’e gittim. Bir hafta İzmir’de kaldıktan sonra rotamı Bodrum’a çevirdim ve dört günlük bir tatil de orada yaptım. Ancak bu yolculuk bana beklediğimden çok farklı izlenimler bıraktı.
İzmir’e adım attığımda karşılaştığım manzara beni şaşkınlığa uğrattı. Çocukluğumun 1990’lı yıllarında Samsun’da sık sık yaşadığımız su ve elektrik kesintileri geldi aklıma… Oysa yıllar geçti, Samsun bu sorunları geride bıraktı. Ama İzmir’de kaldığım süre boyunca hem su hem de elektrik kesintisi yaşadım. Musluklardan akan su ise bırakın içmeyi, kokusundan yüzünüzü buruşturacak kadar kötüydü. Biz Samsun’da musluktan akan suyu gönül rahatlığıyla içerken, İzmir gibi bir büyükşehirde bu tablo bana “Nasıl oluyor da hâlâ böyle?” sorusunu sordurdu.
Eksiklikler bununla bitmedi. Elektrik kabloları ve direkler sokakların ortasında, adeta eski bir kasaba görüntüsü veriyordu. Samsun’da ise 2000’li yılların ortalarında elektrik hatları yer altına alınmaya başlanmıştı. Bu fark, şehirlerin gelişim anlayışını net biçimde ortaya koyuyordu.
Bodrum’a geçtiğimde tablo daha da ilginçti. Musluktan akan suyun tadı adeta tuzlu ve yağlıydı. Bir yudum aldım, hemen tükürdüm. Diş fırçalamak için bile hazır su kullandım. Duş almak bile zor; suyun kokusu rahatsız edici. Üstelik Bodrum’un denizi ve sahili, anlatıldığı gibi büyüleyici değil. Samsun’un geniş ve temiz sahilleri, Karadeniz’in serin ve tuz oranı düşük suları bana daha cazip geldi. Tek eksisi dalgalı olması, ama bu doğanın bir parçası.
Ege’nin bir başka eksisi de yeşillik… İzmir’de de Bodrum’da da göz alabildiğine yeşil alan göremiyorsunuz. Karadeniz ise bu konuda bambaşka bir dünya; ormanlar, ağaçlar ve bol oksijen.
Tüm bu gözlemler beni şu soruya götürdü: Bu eksikliklerin sorumlusu kim? Elbette yerel belediyeler. “Neyi tercih edersen, o şekilde yönetilirsin” derler. Ben de bu sorunları dile getirince teyzemin oğlu, “Kuzen, burada kimin aday olduğunun önemi yok. CHP’den başkasına oy vermezler” dedi. Demek ki burada mesele hizmet değil, siyasi sadakat. Bazı seçmenler, farklı bir partiye oy verdiklerinde özgürlüklerinin ellerinden alınacağını düşünüyor olabilir. Oysa CHP’li olmayan belediyelerde hem özgürlükler korunuyor hem de belediye hizmetleri daha etkin şekilde sunuluyor. Ama İzmir ya da Bodrum’da yaşayan birçok kişi bu gerçeği fark etmiyor ya da fark etse bile kabullenmiyor.
Bir Samsunlu olarak Ege’den dönüşte gördüğüm manzara şu: Şehirlerin marka değeri yalnızca isimlerinden ibaret kalırsa, gelişim ve yaşam kalitesi kaçınılmaz olarak geriler. Önemli olan, kimin yönettiği değil, nasıl yönettiğidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.