DİN YORGUNU OLMAK...

"Din Yorgunluğu"; iman kaybı değildir. Bu hâl, çoğu zaman Allah’tan değil; Allah adına konuşanların dilinden, üslubundan, tavrından bıkmış olmaktır. Çünkü bazı insanlar dini; sevgiyle değil, öfkeyle anlatmakta, rahmet yerine azap konuşmakta, umut yerine tehdit sunmaktadır. Oysa ki, Yüce Allah; “Rahmetim gazabımı geçmiştir” buyurmaktadır. Merhamet dini olan İslam'ı, sevap ve azap yarışına çeviren bir anlayış; insanların/inananların nefesini kesmektedir. Hatim yarışları, namaz sayıları, tesbih rekorları; kişiyi manevi olgunluğa değil başarı hissiyle kibre sürüklemektedir. Hâlbuki iman; yarış değil yürüyüştür. Herkesin; hızı, nefesi, yolu ayrıdır. Din aynıdır ama dini yaşam kişinin gücüne göredir.

Dini uygulamalar/dini yaşam kişinin fiziki ve akli gücüne göre olduğu için zor değildir, Yaratan da insandan gücü nispetinde ulguma istemektedir. Ancak İslami uygulamaları sunan/anlatan bazı kimselerin tarzı insanları yormaktadır. Çocuğuna namazı sevdirmek isteyen bir anne-baba, sürekli “kılmazsan cehenneme gidersin” dediğinde, o çocuk dini ceza merkezli öğrenmektedir. Camide/hutbede/vaazda/sohbette azarlanan cemaat; İslamı rahmet değil, azap dini sanmaktadır. Bir Müslüman kadın, başörtüsü taktığı hâlde giydiği montun boyu nedeniyle eleştirildiğinde, dinin şekle hapsedildiğini düşünmektedir. Bir adam, sakal bıraktığı için övülüp, ticarette hile yaptığında sessiz kalındığında; adalet ve ahlak değil, görüntü ve şekil ön plana çıkmaktadır. Bu gibi yaklaşımlar bir yorgunluk oluşturmaktadır. Bu yorgunluk; bir süre sonra insanı içe kapatmaktadır. Öylesi kişilerin yaşadığı bu hâl sonucu; kalpte iman vardır ama dil suskundur, Kur’an’a muhabbet vardır ama okumaya cesarat yoktur, camiye saygı vardır ama adım atmaya mecal kalmamıştır.

Dini yorgunluğu tedavi etmenin yolu; yargılamak değil, anlamaktır. Birinin namaz kılmadığını görünce hemen hüküm vermek kolaydır. Ama o kişinin iç dünyasında kopan fırtınaları bilmeden konuşmak; dinin merhamet yönüne zıttır. Peygamberimiz (s.a.v) sahabenin bile hatalarını görmezden gelmiş, zaman tanımış ve onlara sevgiyle yaklaşmıştır. İnsanlara; “namaz kılmıyorsan bitmişsin” değil, “nasıl yardımcı olabilirim?” demek gerekir. “Kur’an okumuyorsan uzaklaşmışsın” yerine, “istersen birlikte başlayalım” denmelidir. Din; paylaşılınca çoğalan, umut verilince yeşeren ve yeşerten bir nurdur. İnsan yorulabilir, tökezleyebilir. Bazen ibadetlerden soğuyabilir. Ama bu onun kötü biri olduğu anlamına gelmez. Allah kulunun tövbeye yönelmesini, her şeye yeniden başlamasını ister. Bunun için de tövbe mekanizmasını sunmuş ve umudu işaret ederek Kur’an’da “Ey nefsiyle günah işleyerek haddi aşan kulum, Allah’ın rahmetinden ümit kesme!” (Zümer 53) buyurmuştur.

Din bir yarış değil, bir yolculuktur. Bu yolculukta zaman zaman mola veren, yönünü kaybeden ya da yorulan herkes olabilir. Esas olan; yeniden ayağa kalkabilmektir. Dine küsen, camiden uzaklaşan, ibadetten soğuyan insanlara merhametle yaklaşmak gerekir. Belki bir selam, bir dua, bir anlayış onları yeniden Allah’a yaklaştıracaktır. Din yorgunlarına yük olmamak aksine yüklerini paylaşmak ve hafifletmek gerekir. Bazen yorgun bir kalbe uzatılan samimi bir el, en büyük tebliğdir. Bazı insanlar, yıllarca her gün hatim yapmış ama bir gün merhametiyle kimseye dokunmamıştır. Bazıları tesettürü eksiksiz yaşamış ama dilinden dökülen dedikodularla kalpleri kırmış ve yıkmıştır. Böyle örnekler dinin özünü buharlaştırmakta, şekil hâline getirmektedir. Şekil de ruhları doyurmadığı için dini yorgunluklar başlamaktadır. Burada eksiklik dinde değil, dindardadır. Böylesi dindar; dini yaşayan değil dinden beslenendir.

Din yorgunluğu; Allah’tan uzaklaşmak değil, Allah’ı yanlış anlatanlardan yorulmaktır. Her soruya “haram” cevabı verenlerden, kendi günahını gizleyip başkasınınkini teşhir edenlerden, dini sadece ceza üzerinden anlatanlardan, insanı anlamadan fetva verenlerden bıkanların yorgunluğudur. Peygamberimiz; “Kolaylaştırın, zorlaştırmayın; müjdeleyin, nefret ettirmeyin” buyurmuştur. Yumuşak bir tebessümle anlatılacak şeyleri bağırarak, azarlayarak söylemek; huzur arayan kalplere öfke yüklemektedir. Oysa dinin ruhu rahmettir. Allah, kullarına zorluk değil kolaylık murad eder. Kulluk bir yarış değil, bir yolculuktur. Her yolculukta yorgunluk olur. Önemli olan bu yorgunluğu anlayan, dinlendiren, yeniden ayağa kaldıran bir anlayışla yaklaşmaktır.

Eğer biri ibadetten uzaklaştıysa onu yargılamadan önce neden yorgun olduğunu sormak/anlamak gerekir. Belki beklentisiz bir dua, belki samimi bir selam, belki yargısız bir sarılma onu tekrar o eski coşkusuna döndürecektir. "Din Yorgunluğu"; bir suç değil, bir hâldir. Bu hâlin ilacı; anlayış, şefkat ve hakikatin özüdür. Bazen en büyük tebliğ; yargılamadan dinlemektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sami Kesmen Arşivi
SON YAZILAR