Ağır konular, yüzeysel yaklaşımlar...

Gazetemiz yazarlarından Sevgili Neval Sultan ,12 Haziran 2008 Perşembe günkü yazısında Samsun İl Sağlık Müdürlüğünün yaptığı araştırmada ortaya çıkan ""kadınların erkeklere göre intihara daha meyilli olduğu"" sonucuna içerlemiş olacak ki bunu eleştiren bir yazı yazmış.Herkesin her konuda görüş beyan etme ve yazma hakkı tabi ki vardır.Buna itirazımız olamaz.

Yazılarını zaman zaman takip ettiğim ve akademik kimliği ile tanıdığım Neval Hanımın bu olaya yaklaşımına açıkçası ,konular arasındaki bağlantılarından dolayı katılmadığımı ifade etmek istiyorum.Yazarın Sağlık Müdürlüğünün araştırmalarına, İslam Bilim Kültürü içinde hassasiyetle ele alınan konuları dile getirerek, eleştirisini bu pencereye taşımasını doğrusu tutarlı bulmadım.

Neval Hanımı tanımasam, yazıyı asparagas bir haber yada klasik feminist bir yaklaşım olarak değerlendirmem kaçınılmaz olacaktı.Ama bu işin içinde bir şey mi var düşüncesiyle irdelemeye başladım yazıyı ve bağlantılarını.Çok dikey ve derin bir bağlantı kurmak aslında bana göre bu yazıda dile getirilen konular açısından çok mantıklı değil.Hele geçmişte, İslam geleneğine göre toplumu ilgilendiren konularda ,hem hassasiyet hem de sorumluluk kavramlarının ön plana çıkmış olduğu gerçeği aşikarken ,İslam Bilginlerinin kadını ezdiği düşüncesine katılmak mümkün değil tabi ki.Hem de yazar istisna yerine genelleme yapmak suretiyle erkekleri kadınları ezen potansiyel diktatör konumuna getirmiştir.Bir de İslam ön ekiyle ilintili halde kullanması gerçekten kabul edilmesi mümkün olmayan bir ham yaklaşımdır.

Bu ifadelerimle sadece düşüncelerimi dile getirmek istedim.Başka bir niyetim ve amacım asla olamaz.Aynı eğitim sürecinden geçmiş olduğumuz sevgili Neval hanımın bu konudaki düşüncelerinin tarafı olmadığımı ifade etmem ,söylediklerinin tamamının yanlış yada tutarsız olduğu iddiasını dile getiriyor olmam anlamına gelmez.Sadece bu konudaki yazısında dile getirdiği düşüncelerine katılmadığımı söylemek istiyorum.

Yazısında bağlantı kurduğu konunun tartışma zemini ,tamamen kendi literatürü içinde olmalıdır diye düşünüyorum.Eğer bir yazısında İslam Bilginlerinin kadınlar hakkındaki fetvalarını benimsemediği şeklinde bir görüş beyan eder ve bu ifadelerini temellendirirse tabi ki söyleyeceklerimiz olur.Ama sosyal bir araştırma ile dinin kendi içindeki hüküm çıkarmalarını birbirine bağlayarak sentez yapıp eleştirel bir bakış sergilemeye çalışması bence popülist bir yaklaşımdan öteye geçmemiştir.Çünkü dinin kriterleri ile sosyolojinin kriterleri muhatap kitlesinin insan olması yönünden yakın olsa bile temel yaklaşımlar açısından farklıdır.Çünkü dinde temel kaynak Kur"an ve Sünnet iken sosyolojide temel kaynak toplum ve bu konuda yapılmış çalışmalardır.

Ayrıca Kur"an ve Sünnet insanı asla cinsiyet noktasında özel ayrımlara tabi tutmaz ve hatta erkek ve kadını bir bütünün iki parçası kabul ederkenslam"ın temel kaynaklarını hareket noktası kabul eden İslam bilginlerini baskıcı ,kadın haklarını ve özgürlüklerini tekel altına alan bir dikta sınıf kabul etmesi yukarıda ifade ettiğim şekliyle feministçe bir yaklaşım diye düşünüyorum.

İnsanların sadece cinsiyet noktasında değil hiç bir konuda ayrımcılığa tabi tutulmasını asla kabul edemeyiz.İnsanlık tarihinin her döneminde istisnai yaklaşımlar olmuştur.Bu yaklaşımları benimsememiz mümkün değildir.

İşte bu vesilelerle sevgili yazarımızın gündeme getirdiği noktalara kendi penceresinden bakmadığımı ifade etme adına bu yazımı kaleme aldım.Umarım yanlış bir şey yazmamışımdır.Eğer yazımın bütünü yada parçaları içinde haddi aşan bir ifade olmuşsa bundan dolayı özür dilerim.

llardır söylene söylene deyim haline gelmiş bir cümle ile bitirmek istiyorum.""Sürçü lisan etti isek affola ""

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi
SON YAZILAR