YANLIŞ POLİTİKALAR

Bugün eğitimde, ekonomide ve iş hayatında uygulanan yanlış politikalardan bahsetmek istiyorum. Neden buna gerek duyduğuma gelince; piyasada çalıştıracak adam bulmak imkânsız bir hâl almış. Çocukları üniversite mezunu yapma sevdası piyasayı diplomalı işsizlerle doldurdu. Üniversiteyi bitiren gençler devlet memurluğunun dışında iş yapmak istemiyorlar. Sanayiciler, imalatçılar ve pek çok sektör, çalışan iş gücü bulmakta zorluk çekmekteler. Eskiden sanat okullarında okuyan gençler orada uygulamalı eğitim alıp, piyasada rahatlıkla iş bulurlardı. Şimdi tamamına yakını üniversiteye gidip masa başı işi istemekteler, hâl böyle olunca da çalışacak insan bulmak adeta imkânsız hale geldi. Devlet bu konuda bir proje üretip Avrupa’da olduğu gibi teknik liselerde okuyan öğrencilere istihdam sağlamalı, illa da üniversite okuma ihtiyacına gerek kalmamalı veya okunsa bile çalışma noktasında sıkıntı olmamalı.

Ekonomik politikalarla eğitim ve istihdam politikaları birlikte yürütülse daha verimli sonuçlar alınır. Eğitimden amaç çocuklarımızın eğitimli olmasının yanında çalışma hayatında da önlerinin açık olmasıdır. Üniversite tercihlerinin yapılacağı şu günlerde ailelerin oturup düşündüğü tek şey çocuklarının tercih edeceği bölümlerin mezuniyetten sonra ne işe yarayacağı, iş bulup bulamayacakları, atanıp atanmayacakları konusudur. Eğitimli toplum hepimizin ideali ve beklentisidir ama diplomalı işsizler ordusu yaratmak mı daha mantıklı? Yoksa ekonomik hayata kazandırılacak insanları yetiştirmek mi daha mantıklı? Bunun hesabını çok iyi yapmak zorundayız. Bugün inşaatlarda çalıştırılacak usta bulmak o kadar zor ki anlatamam. Kalıpçısından demircisine, duvarcısından boyacısına kadar usta bulmak iğneyle kuyu kazmak gibi bir şey oldu. Bir de deprem bölgesindeki inşaatlara buralardan ustalar gidince iş içerisinden çıkılmaz bir noktaya geldi.

Uygulanan ekonomik politikalardan sürekli eleştirdiğim konulardan birisi de kredi konusuydu. Krediyle iş yapan arkadaşlar zor günler geçirmekteler. Yapılan açıklamalarda müteahhitlerin iflasla baş başa kaldıkları ifade edilmekte. Daha önceki yazılarımı okuyanlar bu konularda ısrarla yaptığım uyarıları bilirler. Öz sermayesinin yüzde otuzundan fazlasını kredi olarak kullanan işletmelerin batmaya mahkûm olduklarını, krediyle büyümenin sanal büyüme olduğunu, iş adamlarının buna dikkat etmesi gerektiğini belirtmiştim. Gelinen noktada bankalar kredi musluklarını kapatmak durumda kaldılar. Neden kaldılar; çünkü enflasyon yüksek oranda seyretmekte. Verilen kredilere uygulanan faiz oranları enflasyonu karşılamıyor, hazinede de para yok ki sübvanse edilsin. Durum böyle olunca da krediyle büyüyen ve sürekli kredi sarmalında olan iş adamlarının işi bir hayli zorlaştı. Bazı tanıdık iş adamları, yaptığım sohbetlerde kredi alamayınca ellerindeki gayrimenkulleri satıp krediyi kapatma cihetine gittiklerini söylediler, doğru da yaptılar. Zira kredi borcu yükseldikçe ödemesi imkânsız hale geliyor.

Sadece iş adamları mı bu durumda derseniz, elbette değil. Memurundan işçisine, sokaktaki vatandaşa varıncaya dek herkes bankalara borçlu. Toplum olarak borçlu olmayı seven bir toplumuz. Bankalar kredi kartı verme konusunda çok cömert davranıyorlar ama vatandaş bunun ne anlama geldiğini kartın ekstresi geldiğinde öğreniyor. Piyasada yapılan alışverişin yüzde sekseni kredi kartına dayalı desek herhalde abartmış olmayız. Hepimiz kredi kartını kullanıyoruz ancak harcamaları yaparken ödemeyecekmiş gibi yaparsak sonunda sıkıntıyı da biz çekeriz. Doğrusunu ararsanız; o beğenmediğimiz eski düzen bundan çok daha iyiydi. İş adamı cebindeki para kadar yatırım yapardı, borçlanacaksa da sermayesinin yüzde otuzunu geçmeyecek şekilde borçlanırdı. Vatandaş, cebindeki para kadar alışveriş yapardı, parası bitince harcamalarını da bitirmek zorunda kalırdı. Yirmi yıl önceki iflaslarla bugünkü iflasları karşılaştıracak olursak ne demek istediğim çok daha iyi anlaşılmış olur. Bazı insanlar borçlanarak büyümüşlerdir, borçlanmadan büyümek mümkün değildir ama en ufak bir ekonomik daralmada sıkıntıya düşüp bas bas bağırdıklarını görünce de insan üzülüyor. Siz siz olun ayağınızı yorganınıza göre uzatın. Umarım ne demek istediğim anlaşılmıştır, bugünlük de bu kadar. Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR