BAŞDÖNDÜRÜCÜ GELİŞMELER
Türkiye çağ atlıyor
Türkiye dünya lideri olma yolunda
Bakınız;
Başkan Obama telefonla görüştü;
Türkiye Cumhuriyeti ile olan güçlü
karşılıklı saygı ilkesine dayanan;
ikili ilişkilere verdiği değeri tekrarladı.
olumlu angajmanıyla Türkiye'nin;
dünyada liderlik gösterebileceğine dair;
taşıdığı görüşü dile getirdi.
İyi düşünsün Kılıçdaroğlu;
İyi düşünsün Fethullah Hoca;
Biraz da Bahçeli düşünsün;
Obama Erdoğan için;
Dünyada liderlik diyebildi.
Neden?
Çünkü dik duruş sergiledi.
İran komşumuzdur;
İran'ı satmadı.
Ambargoyu savsakladı;
Doğal gaz ve petrol aldı.
Türkiye karalisteye alındı.
Ama altı ay sonra;
Telefon görüşmesi ihtiyacını duydu.
Kılıçdaroğlu da kıytırıkların davetiyle;
Amerika'ya gitti.
Ama ne yaptı?
Kıytırıklardan Emirler aldı.
Halkbank'ın liderliğe soyunmasını;
Kuzey Irak petrol paralarının;
Yüzde 17 petrol payını;
Adilane dağıtılacağını;
Barzani'nin petrol payını vereceğini;
Taahhüt etti.
Türkiye'nin ucuz petrol sağlamasının
bedelini de;
ödemeyi bankamız üzerine alacaktı.
İşte Kılıçdaroğlu;
Fethullah Hoca'ya yamanan;
HSYK savcıları mandacılığında;
Erdoğan'ın dünya liderliğine oynamasını;
Silecek;
17 Aralık operasyonunun düğmesine bastı.
Kim bastı?
Kılıçdaroğlu
Türkiye'nin ilk havadan;
erken ihbar ve kontrol uçağı olan;
'Barış Kartalı' adı verilen AWACS;
Konya'da;
Türk Silahlı Kuvvetleri envanterine katıldı.
Bu girişim;
Dünya liderliğine yetmez mi!?
Bitmedi
Türkiye ayrıca Sikorsky ile;
ilk etapta 109 helikopterden oluşan;
3,5 milyar dolarlık anlaşma imzalandı.
Törene;
Cumhurbaşkanımız
Başbakanımız
Genelkurmay Başkanımız
projenin ana yüklenicisi Boeing yetkilileri
esas önemli olan;
yerli savunma sanayi şirketleri;
Havelsan
Aselsan
Mikes
Katıldı.
Demek ki bizde de sanayi kıpırdanmaları var.
2003'te proje sözleşmesi imzalanmıştı.
Ancak gecikmeler nedeniyle
ilk uçağın teslimi bugün gerçekleşebildi.
AWACS'lar;
sadece hava araçlarını değil,
füzeler ve tehdit oluşturan her şeyi gören
çok gelişmiş uçaklardır.
Sadece radar işlevi de görmüyor.
Her biri aynı zamanda uçan;
komuta kontrol merkezi hüviyetindeki
uçakların adları;
KUZEY, GÜNEY, DOĞU, BATI dört uçak
diğer iki uçak bu sene içinde,
dördüncü uçağın ise;
gelecek sene TSK envanterine katılacak.
Erdoğan;
TSK'nın gören gözü olacaklar.
hava sahasına karşı olabilecek
her türlü tehdide karşı erken uyarı görevini
yerine getirecektir dedi.
uçağın sahip olduğu havada yakıt ikmali;
yeteneği sayesinde;
Türkiye'nin bölgedeki prestiji artacak.
kuvvetli radarlarıyla;
izleyeceği bölgelerin başında;
Ege
Akdeniz
İran
eski SSCB cumhuriyetleri geliyor
Başbakanımız;
burada 109 helikopter inşallah;
yine Türk Silahlı Kuvvetlerimize katılıyor dedi.
tamamı TUSAŞ tesislerinde üretilecek;
109 helikoptere,
Aselsan ürünü aviyonik sistemler
yerleştirilmesi de hedefleniyor.
300 helikoptere kadar bir plan var.
bir o kadar da yurtdışına satışımız olacak.
Ey CHP
Ey MHP
Siz bu çalışmaların neresindesiniz.
Ey CHP
Ey MHP
Hiç utanmıyor musunuz?
Ey Pensilvanyalı Adam!
Bu siyasilere zağarlık!...
Neden?
Avustralya
Güney Kore
3'üncü ülke Türkiye!
İsrail'de 'Türk uçak gemisi' alarmı!
Neden?
Türkiye,
uçak gemisi olarak da fonksiyon görebilecek ;
çok amaçlı amfibi saldırı gemisi ihalesini
tamamlayarak;
Doğu Akdeniz'de potansiyel olarak
beklenmedik bir deniz üstünlüğüne kavuştu."
Daha ne bekliyorsunuz?
MHP
CHP
Fethullah Hoca!
Bu elleri öpün!
2023 hedefine beraber koşun.
Ey MHP
Ey CHP
Ey Pensilvanyalı!
Bu işleri gerçekleştirenler;
Yolsuzluk
Rüşvet
Adam kayırmayla;
Zamanlarını öldürseler;
Bu işler gerçekleşir miydi?
Obama telefonla görüşür müydü?
İleri
ileri
ileri!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Obama neden 'Alo Erdoğan' dedi?
Yanıtla (0) (0)ABD Başkanı Barack Obama, altı aydır Başbakan Recep Tayyip Erdoğanı telefonla aramamıştı. Ankaranın çok arzuladığı görüşme, en nihayet çarşamba günü gerçekleşti. İki müttefik ülkenin liderleri arasında rutin olması gereken bu görüşme niçin bu kadar gecikti? Erdoğan özellikle son dönemde Obamayla görüşmeyi neden çok istiyordu? Ve ABD Başkanının bu kez hayır dememesini hangi faktörler etkiledi? Buyurun birlikte düşünelim.
Paylaş Tweetle Paylaş Gönder Yazdır A A ABDnin Türkiye gibi stratejik önemi haiz dost ve müttefik bir ülkeyle en üst düzeyde temas etmesi çok doğal. Bir Amerikan başkanı asıl Ankarayı uzun süre aramıyorsa, fikir sormuyorsa, yardım istemiyorsa ya da yardım teklifinde bulunmuyorsa, bir gariplik var demektir. Hele Ortadoğuda tarihi bir hercümerç yaşanırken...
Peki, bir zamanlar Ankarayla sürekli görüşmesi nedeniyle Türkiye masası şefi esprisi yapılan Obama, temasları neden dışişleri bakanı ve müsteşarları seviyesine indirdi? Geçen mayıs ayında Beyaz Sarayda çok yüksek protokolle ağırladığı, öncesinde neredeyse İngiltere başbakanı kadar sık konuştuğu Başbakan Erdoğana niçin mesafe koydu? Çünkü hükümet gerek dış politikada gerek içeride ABDyle ortak çıkar ve değerlerle bağdaşmayan bir tutum içerisine girdi. Erdoğanın Gezi olaylarındaki sert tutumu, model ortaklık değerlerine sadakatine ilişkin derin kuşkular uyandırdı. 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturması sürecinde hukukun ayaklar altına alınması da, Başbakanın marka değerini iyice düşürdü. Suriye, İsrail ve Mısır gibi konularda ABDyle zıtlaşan dış politikası, iş ortaklığından uzaklaştırdı.
HÜKÜMET ULUSLARARASI MEŞRUİYET ARIYOR
Amerikayla ilişkilerin soğumasının bölgede Türkiyeyi tökezlettiğini, Erdoğanın dünya çapında lider imajını zedelediğini ve içeride de karizmasını çizdiğini gören hükümet, nicedir Beyaz Saraya reveranslar yapıyordu. Başbakan kasımda Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunu Washingtona göndererek sıcak mesajlar iletmişti. Ancak bütün bu girişimlere rağmen, Oval Ofis duvarı aşılamamıştı. Belli ki Obama, Erdoğanı cezalandırıyordu.
Halk nezdinde hızla itibar erozyonuna uğrayan hükümet, demokrasi günahlarına dünyadan gelecek tepkilerle iktidarı korumanın daha da zorlaşacağını biliyor. O nedenle başta ABD ve Avrupa uluslararası camiada meşruiyet zeminini güçlendirme yolları arıyor. Erdoğanın popülist kaygılarla iç kamuoyuna verdiği Batı karşıtı hava sizi yanıltmasın. Türkiyede şahin, Batıda güvercin. Brüksel ve Almanya ziyaretlerinde Avrupalılara duymak istedikleri şeyleri söyledi. Amerikalıların ağzına da bal çalıyor. Yoksa Obama telefonda Kıbrıs konusunda Erdoğana teşekkür eder miydi? İsraille normalleşmeyi de Başbakan gündeme getirdi diyor bazı kaynaklarım.
Görünen o ki Obama, dış politikada taviz vermeye hazır gördüğü Erdoğanı sempatisinden değil, pragmatik sebeplerle aradı. Geçen hafta bir ortak mektupla ABD Başkanına Türkiyedeki kötü iç gidişata karşı sesini yükseltme çağrısı yapan 80 Amerikalı aydından biriyle görüştüm. O da benimle aynı kanaatte. Obama yönetimi, ABDde arkasını sağlama almaya çabalayan, bu amaçla Washingtona heyet üstüne heyet gönderen bir iktidar partisi bulmuşken, durumu kendi çıkarları namına niye değerlendirmesin? Nitekim Obama görüşmesinden hemen sonra Başbakan 3,5 milyar dolarlık Sikorsky helikopteri alımına imza attı. Pek yakında Çin füzelerinin pabucunun dama atılıp Amerikan ya da Avrupa silah şirketlerinin şefkatli kollarına dönülmesi de şaşırtıcı olmaz.
HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ UYARISININ ŞİFRELERİ
Kimileri Amerikalı aydınların Türkiye mektubunun Obamanın Erdoğana telefon açmasında etkili olduğunu düşünüyor ama alakası yok bence. Türk Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu, Amerikalı meslektaşı William Burnse rica etmiş. Beyaz Saray da büyük ihtimalle az önce izah etmeye çalıştığım sebeplerle talebi bu kez karşılıksız bırakmamış. Bazı kaynaklarım, görüşmede Suriye bağlamında terörle mücadele konularının genişçe ele alındığını söyledi. Şaşırmadım, zira ABDnin Ankaradan uzun süredir en müşteki olduğu konuların başında, kevgirleşen Türk sınırından Suriyeye terörist geçişleri var. Son Beyaz Saray buluşmasında Erdoğana bu konuda sert bir çıkış yapan Obamanın bastırmaya devam ettiği anlaşılıyor. Kıbrısta barışla tarihe geçme dürtüsü de, Obamanın Ankaraya ilgisini artıran önde gelen faktörlerden olabilir.
Obamanın Erdoğana hukukun üstünlüğü uyarısı yapması önemli. Peki, bu Beyaz Sarayın kokmaz bulaşmaz demokrasi ve insan hakları siyasetinin büyük ölçüde değişeceği anlamına gelir mi? Aydınlar mektubu ve ABDnin önde gelen gazetelerindeki başyazılar gibi kamuoyundan gelen eylem çağrıları eminim etkili olmuştur. Ancak yönetimin en azından 30 Mart seçimlerinin sonucunu görmeden hükümetten rahatsızlığını aşırı yüksek sesle ifade etmesini beklemiyorum. (Hele Ankaranın taviz verebileceğini umdukları dosyalar varken...) Kanlı olaylar çıkar ya da seçimde hile yapılırsa, durum değişir.
Obamanın Erdoğana hukukun üstünlüğünü telkin ederken aksi halde Türk ekonomisinin dış yatırım kaybından zarara uğrayabileceğinden bahsetmesi dikkate değer. Amerikan Merkez Bankası FED, Türkiyeyi en kırılgan ekonomili gelişmekte olan ülke ilan etmişti. Belli ki Ankaranın başı sıkışırsa ABD ve IMFnin kapısını çalacağını bilen Washington, işi baştan sıkı tutarak bela savmaya çalışıyor.
Uzun lafın kısası, siz AK Partili fanatiklerin kızdıklarına Amerikancı demesine, Başbakanın Amerikan büyükelçisini hedef almasına bakmayın. Erdoğan, ABDyle, özellikle de Obamayla ilişkisini aslında çok önemsiyor. Havuçlar sunuyor. Beyaz Saray da bu durumdan faydalanmakta kararlı.
ABD öpmediği horozun sesini dinlemez bunu hala anlamamış iseniz yapacak bir şey yok. Bir Hıristiyan Emperyalist ülke Size göre İslam aleminin kurtarıcısı olan bir lideri neden över bir düşünün de öyle yazın yazınızı.
Yanıtla (0) (0)