Cehalet içerisindeyim

Son günlerde kamuoyunda bir türban meselesi konuşuluyor ki sormayın gitsin. Herkes konu hakkında çeşitli düşüncelere sahip olduğundan türban konusu gündemi hayli işgal ediyor.  Yaklaşık 20 yıldır Türkiye, doyulmaz bir türban muhabbeti içerisinde. Alimi de cahili de türban deyince başlıyor görüş bildirmeye. 

En son CHP Samsun İl Başkanı Yılmaz Türkoğlu, türbanın bir başörtüsü olmadığını belirterek, “Anadolu halkına dayatılmaya çalışılan siyasi bir üniforma” olduğunu öne sürdü.  Samsun kamuoyunun yazarlarından birisi türbanı bez parçası olarak değerlendirdi. Bir başkaları savundu, biri birilerine türban soruları sordu, başkası çıktı "Dindeki örtünme bu şekil değil" dedi. Velhasıl bir muammadır gidiyor. 

Ne yazık ki, toplum olarak İslamiyet"i anlama ve yaşama konusunda sorunumuz var. Ne anlıyoruz, ne de yaşıyoruz. Benim 74 yaşında kayınvalidem İslamiyet"i televizyonlardan öğrenme gibi bir hata içerisinde olduğundan, televizyonlardaki konuşmaları kaçırmıyor. Her yeni öğrendiği şeyi gelip bana danışıyor. Kendisi yaşlı olduğundan, benim daha iyi anlayacağımı düşünüyor. “Ya şu hoca böyle böyle dedi, doğru mudur?” Ne hale geldiğimizi buradan çıkartın. Söyleyen hoca, ona inanmıyor bana soruyor. Cehalet içerisindeyim. Hocadan daha mı iyi bileceğim.

Türban meselesi işin ehillerinin konuşacağı bir mesele. Diyanet İşleri Başkanı, “14 asırdan bu yana İslam dünyasında kadınlar başlarını dinî gereklilik olduğu için örterler. Bu herkesin görmesi gereken bir realitedir” demesine rağmen birileri, “Siyasi simgedir. Bez parçasıdır. Örtünme denen bir şey yoktur” gibi şeyler konuşuyor. Yahu kayınvalidem kadar dahi de olunamıyor bu memlekette. O hiç mi değilse hocanın dediğini yabana atmıyor, doğruluğunu araştırmaya kalkıyor. Doldur Hasan, sende birşeyler uydur Hasan muhabbeti yapmıyor.

Ne yazık ki günümüzde din adına konuşan ve yazan pek çok kişi, bir hobiden ya da herhangi bir sosyal olaydan söz eder gibi rahat davranabiliyor. Din adına konuşmanın bir ölçüsü olmalı. İslâm'ı dile getiren herkesin mutlaka uyması gereken bir ölçüsü bulunmalı. Yoksa birisi çıkar “Türban bez parçasıdır” der, bir başkası çıkar “Siyaset aracıdır” der. Bir başkası da “Dindeki örtünme bu şekil değil” diye konuşur.

Din adına konuşmaya, Allah adına hüküm vermeye o kadar alıştık ki artık, “Dinimizde şu iş caizdir.' Sen o işi yap, vebali benim üzerime olsun' türünden birçok sözleri yadırgamaz hale geldik. Bize düşen görev öncelikle din adına konuşma salahiyeti olmayan kişilerin sözleriyle ilgilenmemektir. Her konuşanı dinlemek veya her yazılanı okumak gibi yükümlülük altında değiliz. Ülkemiz ehil olmayanların her konuya karışmasından dolayı her dem çağ atlar vaziyette bulunuyor. Ancak, bir türlü çağı atlayamıyor.

Bu muammalar tek türbanla sınırlı kalsa yine iyi. Maalesef toplumumuzda İslamiyet"in uygulanış tarzıyla ilgili en ufak şeyler dahi mesele haline getiriliyor. Adam namaz kılsa muhakkak tarikatçı ve aşırı dinci oluyor Dua ederken elini biraz yükseğe kaldırsa gösterişçi oluveriyor. Yazılarında Allah kelimesini geçiren, dini kullanan birisi, eşine çocuğuna “Az daha usturuplu giyin” diyen yobaz ve geri kafalı oluveriyor. Bu örnekleri çoğaltmaya kalksak bu sayfa yetmez.

Sonuç itibariyle, madem ehil değiliz, dini konuşalım, din adına konuşmayalım, din adına karar vermeyelim, insanları din adına sınıflandırmayalım. Vesselam.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi
SON YAZILAR