BATI ÇEVRE YOLU VE TERÖR
Yazı başlığına bakıldığında Batı Çevre Yolu ile terörün ne ilgisi var dediğinizi duyar gibiyim ancak yazının devamında neden böyle dediğimi izah edeceğim. Bugün iki konuya değineceğim. Bunlardan ilki Batı Çevre Yolunda gelinen nokta olacak, ikincisi ise Cumhurbaşkanının cumartesi günü açıkladığı Terörsüz Türkiye olacak. Yerimiz kalırsa 15 Temmuz’un yıl dönümüyle ilgili de birkaç kelam ederek yazımı sonlandırmış olacağım. Geçtiğimiz hafta kıymeti Bakanımız, Plan Bütçe Komisyon Başkanımız ve Samsun Milletvekilimiz Dr. Mehmet Muş, yaptığım görüşmede Batı Çevre Yolunun ihalesinin yapıldığını, ihaleyi alan firmanın Trabzonlu bir firma olduğunu ve yakında çalışmalara başlayacağını söyledi. Kendisine güzergahta yapılması gereken kamulaştırmalarla ilgili durumun ne olduğunu sordum. Bir yandan inşaatın devem edeceğini, bir yandan da Büyükşehir Belediye Başkanı Halit Doğan’ın kamulaştırmalarla ilgili çalışmaları yapıp şirketin önünü açacağını söyledi. Şehrin en önemli sorunlarından biri olan trafik sorununu büyük ölçüde rahatlatacak olan Batı Çevre Yolunun bu noktaya gelmesinde emeği geçen başta Sayın Bakanımız Dr. Mehmet Muş’a, emeği geçen Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Halit Doğan’a şükranlarımı sunuyorum.
Sayın Muş gerçekten çok becerikli, başarılı ve iş bitirmeye odaklı bir siyasetçi. Şehrimiz adına kendisiyle ne kadar övünsek azdır. Batı Çevre Yoluyla ilgili şunu da ilave etmek istiyorum. Bildiğim kadarı ile yolun ilk aşaması polis okulunda bitiyor, bu güzergahın 19 Mayıs ilçesine kadar uzatılması gerekli ama ilk aşamada bu yapılacak kısım Atakum ve İlkadım’ın bir kısmını büyük ölçüde trafik açısından rahatlatacaktır. Bakanımız, yaptığımız görüşmede fevkalade güzel bilgiler verdi. Onları yazarsak diğer konulara yer kalmaz, onlarla ilgili de müstakilen bir yazı yazacağım ancak bakanımıza bu güzel çalışmaları için tekrar teşekkür ederek ikinci konumuza geçiyorum. Terör bu ülkenin yaklaşık kırk küsür seneden beri en büyük bedel ödediği sıkıntılı konuların başında gelmektedir. Nice vatan evladı şehit düştü, nice analar babalar evlatsız, çiçeği burnunda genç kızlarımız eşsiz ve nice yavrularımız babasız kaldı. Ateş düştüğü yeri yakar, bu insanları anlamak için onlar gibi bedel ödemek lazım ancak şairin dediği gibi vatan toprağı uğrunda can verecek insanlar olursa vatandır. Bu uğurda şehadet şerbetini içmiş evlatlarımıza Allah’tan rahmet, kederli ailelerine sabırlar diliyorum. Bunca bedel ödendikten sonra gelinen noktada karşı tarafın da kendine göre ödediği bedeller var ama onlar bunu siyasi mücadeleyle yapsalardı doğru olurdu, silahlı mücadeleyle yapılmasının izahı olmadığı da ortada.
Gelinen noktada yapılan uzlaşı hepimizin arzu ettiği terörsüz Türkiye için sevindirici bir gelişmedir, buna kimsenin itirazı olamaz. MHP ile DEM’in AK Parti’yle birlikte çözüm sürecini sürdürmeleri elbette sevindirici bir gelişmedir ancak bundan sonra beklenilen silah bırakanların statüsünün ne olacağıdır. Bunların büyük bir kısmı terör örgütü üyeliği veya yaptıkları eylemler nedeniyle aranan şahıslardır. Silah bıraktıktan sonra Türkiye’ye gelebilecekler mi? Gelmeleri halinde işledikleri suçlarla ilgili yasal işlem yapılacak mı? Şayet yapılacaksa çözüm sürecine zarar vermeyecek mi? Yoksa bunlarla ilgili yasal bir düzenleme yapıp yeni bir af yasası gelecek mi? Bildiğim kadarı ile yapılan son yasal düzenlemede infaz yasasında bazı değişiklikler yapılmıştı, bu değişikliklerle ilgili DEM ile AK Parti veya Cumhur İttifakı anlaşamamıştı, o çalışmayı daha sonraya bırakmışlardı. Bu konuda çalışma yapılmalı mı derseniz; elbette yapılmalı. Zira her yapılanın bir karşılığı olur, burada bir taraf silah bırakıp bundan sonra siyasal noktada mücadele etme kararı almış ise bunun yasal alt yapısının da olması gerekmekte. Burada en önemli sorun yapılacak yasal düzenlemeden FETÖ’nün de istifade edip etmeyeceği konusudur. Her iki örgüt de ülkenin huzurunu kaçıran ciddi eylemlerde bulunmuştur. 15 Temmuz’da 250’ye yakın insanımız şehit olmuş, hala daha cezaevlerinde yatan bir sürü insan var. Yurt dışına kaçıp gelip yargılanmaktan korkanlar var, ailesi dağılmış perişan olmuş insanlar var, açıkçası bu konuyla ilgili de bir şeyler yapılması gerektiği kanaatindeyim. Nasıl olacağını bilemem ama belli başlı bazı suçlara yönelik düzenlemeler yapılıp ülkede tam bir kucaklaşma olabilirse veya FETÖ’den pişman olduğunu samimi bir biçimde beyan edenler kapsam içerisine alınarak bir çözüm üretilebilir mi diye düşünüyorum. Bu şehirde FETÖ’den en ağır bedel ödeyen tek gazeteciyim ama gelinen noktada ülkenin yararına olacaksa her şeye eyvallah deriz diyerek sözlerime son veriyorum. Kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.