ZENGİNLİK VE FAKİRLİK

Zenginlik; içinde bol miktarda para bulunan bir banka hesabına sahip olmak anlamına gelmez. Zenginlik; her şeyden önce zenginlik oluşturma yeteneğidir. Mesela; piyangodan para kazananlar 100 milyon elde etseler bile zengin değillerdir, çok paraları olan fakirlerdir. Bu yüzden piyango milyonerlerinin %90'ı 5 yıl sonra tekrar fakirdir. Ayrıca parası olmayan çoğu girişimci zenginler de vardır. Bunlar, hiç paraları olmasa bile; finansal zekâlarını geliştirdikleri için zenginliğe giden yoldadırlar ve bu da zenginliktir.

Yeni şeyler öğrenen, kendini sürekli geliştirmeye çalışan bir genç görürseniz bilin ki o zengin bir adamdır. Diğer taraftan devletin sorun olduğunu düşünen, zenginlerin hırsız olduğuna inanan, sürekli eleştiren bir genç görürseniz bilin ki o fakirdir. Zenginler, başlamak için ihtiyaç duydukları tek şeyin bilgi ve eğitim olduğuna inanırken, fakirler; başlamak için başkalarının onlara para vermesi gerektiğine inanırlar. Suçluların çoğu fakirdir. Paraları olduğunda akıllarını kaybederler, akıllarını kaybedince paralarını zaten kaybetmiş olurlar. Bu yüzden de; çalarlar, soygun yaparlar, hileli yollar denerler, alın teri dökmeden varlık sahibi olmak isterler...

Kendi başlarına nasıl para kazanacaklarını bilmeyenler zengin de olsa fakirdirler. Zenginlik her şeyden önce bir ruh halidir. Zenginlik ve fakirlik; servetle ilgili değil şahsiyetle ilgilidir. İslam’da zenginlik ve fakirlik; sadece maddî ölçülerle değil, ahlâkî ve zihinsel düzeylerle değerlendirilir. Gerçek zenginlik mal çokluğu değil, gönül tokluğudur. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), zenginliği sadece parayla ölçmeyip, iç huzur ve tevekküle dayalı bir gönül zenginliği olarak tanımlamıştır. Bu; hayatı doğru değerlendirme, nimetleri fark etme ve israfa düşmeden kanaatkâr yaşama becerisidir. Kur’ân servetin geçici olduğunu Kehf Suresi 46.ayette;

“Mal ve evlat, dünya hayatının süsüdür. Kalıcı olan ise salih amellerdir” hatırlatmasını yaparak bildirmektedir. Bugünkü anlayışla zenginlik; çoğu zaman sadece paranın çokluğuna indirgenir. Oysa İslâm’a göre asıl zenginlik; nimetlerin farkında olmak, üretken olmak, paylaşmak ve malı ilâh edinmeden ondan faydalanabilmektir. Hz. Ebû Bekir (r.a.), zengin bir tüccardı ama malı kalbinin içinde değil elinin altındaydı ve onu da dağıtıyordu. Hz. Osman (r.a.), İslam ordularına donanma kuracak kadar servet sahibiydi ama infakta cömertlikte yarışırdı. Öte yandan Ebu Leheb de zengindi; ama serveti onu hüsrana sürükledi. Nitekim Kur’ân onun için; “Malı ve kazandıkları ona fayda vermedi.” (Tebbet, 111/2-3) tarifini yapmıştır.

Tarih boyunca; parası olduğu halde fakir ruhlu kalanlar olduğu gibi imkânsızlıklar içinde zengin bir duruş sergileyenler oe olmuştur. İmam-ı Azam Ebû Hanife büyük bir tüccardı, maddi imkânı vardı ama ilmi ve ahlâkı ticaretinden daha büyüktü. O, zenginliğini ilim ve adalet için kullanmıştır. Bugün kendi işini kurmak isteyen, öğrenmeye açık, çalışkan gençler —maddi durumları ne olursa olsun— zenginlik potansiyeli taşıyanlardır. Diğer yandan sürekli şikâyet eden, hayatı başkalarının çözmesi gerektiğine inanan bir gençlik; ne kadar paraya sahip olursa olsun, fakir kalacaktır.

Kur’ân’ın en çok dikkat çektiği yönlerden biri de nankörlükle birleşen fakirliktir. Zengin ya da fakir fark etmeksizin; şükretmeyen, çalışmayan, sorumluluk almayan bir ruh hâli insanı zillete düşürmektedir. Alak suresi 6-7.ayetlerde; “İnsan kendini kendine yeterli görürse azar.” buyurulmaktadır. Bu nedenle, zenginliğe ulaşmak isteyen kişi önce ahlâkî ve zihinsel zenginlik kazanmalıdır. Parayla değil, erdemle büyümelidir.

Zenginlik; sadece parayla değil, bilgiyle, vizyonla, üretimle ilgilidir. İnsanlara istihdam oluşturmak, iyilik yapmak, yardımda bulunmak da zenginliktir. Fakirlik ise sadece paraya sahip olmamak değil; çalışmamak, öğrenmemek, şikâyetle oyalanmaktır. “Zenginlik servette değil, şahsiyettedir. Parası olan değil; üretip paylaşan zengindir.”...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sami Kesmen Arşivi
SON YAZILAR