KINAMIYORUM AMA DURUM VAHİM
Bugün farklı bir konuya girmek istiyorum. Nedir bu farklı konu derseniz; geleceğimizin teminatı olan evlatlarımızın durumunu ele almak istiyorum. Z kuşağı olarak da anılan gençlerimizin durumuna baktığımızda her yönüyle ciddi sıkıntıların olduğu açıkça ortada. Son yirmi yıllık süreçte bazı olumlu gelişmeler olsa da olayın geneline bakıldığında durumun hiç de iç açıcı olmadığını görmek mümkün. Peki, sadece gençlerimizin durumu mu vahim derseniz elbette değil. Aile yapımız içten içe çatırdamış, orta kuşak olarak bizler çoluk çocuğumuza sahip çıkamaz hale geldik. Herkes kafasına göre bir hayat yaşıyor, küçüğün büyüğe saygısı yok, büyüğün küçüğe sevgisi kalmamış. İslam’ın emirleri sadece kitaplarda kalmış, yaşam biçimimiz olarak ne müslümanız ne de kafir. Maalesef tarif edemediğim bir durumla karşı karşıyayız. Soğuk savaş dönemlerinde İslam’a verilemeyen zarar bugün sosyal medya ve basın yayın yoluyla verilmiş durumda. Efendimiz bir Hadis-i Şeriflerinde, “İnandığınız gibi yaşamaz iseniz yaşadığınız gibi inanırsınız.” buyurmuştur. Geldiğimiz noktaya bakınca tam da Efendimizin dediği gibi yaşadığımız hayatı İslami bir yaşantı gibi görmeye başlamış durumdayız.
İslam dini fertten cemiyete, ahlaktan yaşam biçimine, toplumsal hayattan bireysel hayata her şeyi en iyi şekillendiren bir dindir. Bireysel anlamda kıldığımız namazdan tuttuğumuz oruca, toplumsal anlamda verdiğimiz zekâttan hacda tüm müslümanlarla buluşmaya dek her şeyi en ince detayına varıncaya dek düzenlemiş mükemmel bir dindir. Bunu hepimiz bilmemize rağmen ülkemizde namaz kılma oranı maalesef yüzde yirmilerde, oruç tutma oranının da o civarda olduğu kanaatindeyim. Zekât verme oranının da bırakın yüzde yirmileri yüzde onlarda dahi olmadığı kanaatindeyim. Aile boyu İslami yaşantısı olan insan sayısı yüzde onları ya bulur ya bulmaz. Onlarda da enteresan bir durum var. Anne baba elinden geldiğince İslam’ı yaşamaya çalışıyor ama evlatlar üzerinde en ufak bir etkileri kalmamış. Çocuklarına bakınca acaba bunlar müslüman bir ailenin çocukları mı yoksa hıristiyan bir ailenin çocukları mı diye endişe edersiniz. Hele hele düğün derneklerdeki durum tam bir fecaat. Müslüman ailelerin dahi çocuklarının düğününe bakınca anne baba örtülü sakallı bir yanda gelin hanımın arkası beline kadar açık, önden göğüslerine kadar açık, herkes de mutlu bir biçimde düğün dernek yapıyorlar. Allah aşkına sorarım size, bu hangi İslam’da var? Söyleyin biz de bilelim. Bu kadar aymazlık, bu kadar vurdumduymazlık, bu kadar özünden kopma nedir anlamış değilim. Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Burhan İşleyen hocanın “Müslüman hanım kardeşlerimizin düğünlerdeki kıyafetlerine bakınca acaba Allah’ın örtünme emri düğünler için kalktı mı sorusu aklıma geliyor.” minvalinde bir açıklaması var ki çok doğru bir ifade.
Aile yapımız öyle savrulmuş durumda ki anlatamam. Elimden geldiğince düğünlere katılmamaya çalışıyorum. Etrafımız muhafazakâr insanlardan oluşmakta, düğünlerine gidince her yönüyle İslam’a uygun bir düğün beklentisine giriyoruz ama neredee… Yüzde sekseni yukarıda bahsettiğim gibi cıscıbıl. Kınamıyorum, bizim de çoluk çocuğumuz var ama hamdolsun şu ana kadar durumumuzu muhafaza ettik, inşallah bizden sonra gelen nesil de muhafaza eder. Bu durum İslami kesim tarafından öyle kanıksanmış ki sanki İslam’a aykırı bir durum değilmiş gibi herkes halinden memnun. Müslümanlığı ve dürüstlüğü kimseye bırakmayan anne babalar da bundan memnun. Arkadaş en azından tepkini ver, duruşunu göster, yaptıramıyorsan da tepkini koy. Bu kadarı da fazla artık. Emin olun çok üzülüyorum, geleceğimizin teminatı olan gençlerimizin bu durumunu görünce arkadaş biz ne hale geldik, nasıl Allah’a hesap vereceğiz demekten kendimi alamıyorum.
Etrafımdaki dostlarla konuşurken dikkatimi çeken en önemli detay herkesin ‘Ne olacak bu toplumun hali?’ serzenişleridir. Bunu söyleyen arkadaşlara diyorum ki ‘Bana ne toplumdan, ben kendimden sorumluyum. Allah bana toplumdan değil kendimden ve ailemden hesap soracak.’ Zira “Gu enfüseküm ve ehliküm nara” yani ‘Nefsinizi ve aile bireylerinizi ateşten koruyun. Buyurmakta. Ben düzelirsem toplum da düzelir diyorum, doğrusu da bu değil mi? Bizim işimiz başkalarını eleştirmek değil, kendi nefsimizden başlayarak ailemizi ve etrafımızı ateşten korumaktır. Bireysel anlamda işin özü bu. Bir de toplumsal anlamda yapılması gerekenler vardır, onu da bir başka yazıda ele almak istiyorum. Bugünlük de bu kadar, kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.