Depresyon ve belirtileri
Depresyon tanısı, psikolog ya da psikiyatrist tarafından klinik değerlendirme ile konur. Belirtilerin süresi, şiddeti ve yaşam kalitesi üzerindeki etkileri göz önünde bulundurulur. Genellikle belirtilerin en az iki hafta boyunca devam etmesi tanı için ön koşuldur.
Depresyondaki bireylerde sıkça görülen zihinsel belirtilerden biri de kendine yönelik olumsuz düşüncelerdir. "Ben yetersizim", "hiçbir şey yolunda gitmiyor", "her şey benim suçum" gibi düşünceler, gerçek dışı olsalar bile zihni meşgul eder.
Bu duygular zamanla kişinin özsaygısını zedeler ve sosyal ilişkilerde geri çekilmesine neden olur. Umutsuzluk hissi yoğunlaştıkça, birey geleceğe dair olumlu beklentilerini kaybeder ve pasif bir yaşam tarzına sürüklenebilir.
Bireyin ruhsal durumu kadar, sosyal çevresi, stres düzeyi ve geçmişte yaşadığı travmalar da değerlendirme sürecine dahil edilir. Erken tanı, tedavi sürecinin daha kısa ve etkili olmasını sağlar.
Depresyon, modern yaşamın en yaygın ruhsal rahatsızlıklarından biridir. Sadece ruh halini değil, düşünme biçimini, fiziksel enerjiyi ve genel yaşam kalitesini etkileyen bir bozukluktur. Uzun süren mutsuzluk hali, enerji kaybı, ilgi azalması gibi belirtilerle kendini gösterir.
Uyku sorunları, depresyonun hem nedeni hem de sonucudur. Bazı kişiler gece uykuya dalamaz, sık sık uyanır ya da sabahları çok erken uyanır. Bu duruma uykusuzluk (insomnia) denir. Diğer yandan bazı bireyler ise günün büyük kısmını uyuyarak geçirmek ister ve yataktan kalkmakta zorlanır (hipersomnia).
Bu uyku bozuklukları genellikle ruhsal çökkünlükle birlikte gelir ve bireyin biyolojik saatini olumsuz etkiler. Uyku düzeninin bozulması aynı zamanda hormon dengesizliklerine yol açarak depresyonun şiddetini artırabilir.
Depresyon yaşayan bireyler, güne zinde başlamakta zorlanabilir. Uykusunu almış olmasına rağmen gün boyunca bitkin hissedebilir. Bu kronik yorgunluk hali, kişinin günlük aktivitelerine katılımını engeller; işe gitmek, dışarı çıkmak, hobilerle ilgilenmek gibi basit görevler bile büyük bir çaba gerektirir.
Depresyon hem iştah artışına hem de iştah kaybına yol açabilir. Bazı bireyler sürekli yemek yeme ihtiyacı hissederken, bazıları yemek yemeyi tamamen ihmal eder. Bu değişiklikler, kilo alımı ya da kaybı ile sonuçlanır ve genellikle bilinçli bir diyete bağlı değildir.
İştah değişiklikleri özellikle serotonin gibi ruh halini etkileyen kimyasallarla ilişkilidir. Bu kimyasallar besinlerle doğrudan bağlantılıdır. Karbonhidrat ağırlıklı yiyecek tüketimi bazı bireylerde kısa süreli rahatlama yaratsa da uzun vadede kilo kontrolünü zorlaştırır.
Ayrıca bu enerji düşüklüğü zamanla motivasyon kaybına dönüşebilir ve birey kendini tamamen geri çekmeye başlayabilir. Bu durum genellikle göz ardı edilse de, depresyonun en erken belirtilerinden biridir.
Anhedoni, depresyonun temel tanı kriterlerinden biridir. Kişi daha önce zevk aldığı aktivitelere karşı ilgisini kaybeder. Film izlemek, yürüyüşe çıkmak, sevilen arkadaşlarla vakit geçirmek gibi günlük keyif veren etkinlikler artık anlamını yitirebilir.
Bu durum bireyin sosyal yaşamdan uzaklaşmasına, yalnızlaşmasına ve daha derin bir ruhsal çöküşe girmesine neden olabilir. Anhedoni genellikle dışarıdan fark edilmesi zor bir belirti olsa da, kişinin yaşam enerjisinde gözle görülür bir düşüşle kendini gösterir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.