BUNLAR MI ÜLKEYİ YÖNETECEK?
Dünya görüşümüz ne olursa olsun yaptığımız işi gereği neyse ona göre yapmak zorundayız. Muhataplarımızın dünya görüşümüze uygun olması veya olmaması onları değerlendirirken ölçümüz olamaz. Gazetecilik mesleğine ilk başladığımda bazı farklı görüşte olan siyasetçiler ve basın mensupları gazetecilik mesleğini siyasi görüşümüze göre yapacağımızı sanmışlardı. Aradan geçen zaman diliminde yaptığımız işleri ve ortaya koyduğumuz yayın politikalarımızı görünce özür dilediler. Bugüne kadar dört yüzün üzerinde mahkememiz oldu, bunların yüzde doksanı AK partililerle oldu. Geriye kalan yüzde onluk kısım farklı partililerle oldu. Gelelim siyasetçilerin bazı affedilmez hatalarına. Zannedersem 2011 yılıydı, hani AK Parti’nin azınlığa düşüp üç ay sonra seçimin tekrarlandığı seçimde MHP Samsun’dan iki vekil çıkarmıştı. Onlardan birisi Erhan Usta bir diğeri de Hüseyin Edis idi. O gün il başkanlığı koltuğunda oturan da Ömer Süslü idi. Benden ziyaret için randevu talep ettiler, saat 15:00’ı randevu olarak verdim. Saat 15:00 oldu kimse yok, 15:30 oldu kimse yok, çıktım başka işime gittim. Saat 16:00’a doğru gelmişler, o günkü yazı işleri müdürümle görüşüp gitmişler. Bu olayın ardından bu arkadaşlar bana küsmüşler, ben de bir daha onlarla görüşmedim. Pişman da değilim, onlar hala daha bu yaptıkları hatanın farkında değilseler yapacak bir şey yok. Siyasetçi kendini bulunmaz Hint kumaşı zannederse havasını alır.
Geçtiğimiz hafta da buna benzer ikinci bir olayı yaşadım. Bizim sekreter hanım, Nilay Tüfekci’nin cuma günü saat 11:45’te ziyarete gelmek istediğini söyledi. Normal şartlarda ben cuma günleri önce babamın kabrine gider orada Kuran okur, cumayı kılar ondan sonra ofise gelirim. Ama Nilay Tüfekci randevu talep edince olur deyip sabahın erken saatlerinde kalkıp işlerimi halledip saat 11:00’da ofiste oldum. Saat 11:45 oldu gelen giden yok, 12:00 oldu aynı şekilde. Sekreter hanıma; kızım ara da cuma olduğunu hatırlat dedim. Konum istemişler geliyoruz demişler. Ardından bir delikanlı geldi, geliyorlar dedi. Beş dakika sonra da program değişti. Bir cenazeye gidecek deyip gitti. Bu kadar saygısızlık, bu kadar ahlaksızlık ömrümde ilk kez gördüm. Ülkeyi yönetmeye talip olan kadrolar bunlar mı? Bu saatten sonra gelse de randevu vermem zaten ama randevu nedir, söz nedir, karşınızdaki insana saygı nedir bilmeyen bir insanın ülkeyi yönetmeye talip olması kadar gülünç bir şey olabilir mi?
İYİ Parti ilk kurulduğunda Meral Akşener’in Halk TV’de bir röportajını izledim. Beklentim milliyetçi, muhafazakâr ve biraz da liberal bir çizgide siyaset yapar şeklindeydi ama nerede… Bir başladı Türkan Saylan’ı anlatmaya, aklım şaştı. Sadece o mu derseniz; o da değil. CHP’nin terk ettiği ulusalcı politikaları savunmaya başlayınca bundan bir şey olmaz deyip daha takip etmedim. Ardından mesleğimiz gereği şehirdeki gelişmeleri takip ettik. İş yapan becerikli kim varsa tamamını partilerinden dışladılar. Necattin Demirtaş’ı iki seçimde de aday yapmamak için il, ilçe teşkilatları her türlü mücadeleyi verdi. Ama Necattin Başkan’ın Meral Akşener’le olan dostluğu ve uzaktan akrabalığı nedeniyle onu aşamadılar. Aday olunca da arkadan kazanmaması için ellerinden geleni yaptılar. Davut Numanoğlu gibi temiz bir arkadaş meclis üyesi oldu, baktı ki bu teşkilattan ve yeni yönetimden bir şey olmaz, bıraktı AK Parti’ye gitti. Ayhan Ayvaz gibi konusunda uzman doktora yapmış pırlanta gibi bir arkadaşı dışladılar, o da CHP’ye gitti. Cemal Uğurtay gibi jeoloji konusunda uzman ve yılların bürokratı olan deneyimli bir arkadaşı dışladılar, adam kahretti ve bıraktı partiyi.
Milletvekilliği seçiminde Samsun’la uzaktan yakından ilgisi olamayan, sadece Tüfekci ailesinin gelini olmanın dışında en ufak bağlantısı olmayan Nilay Tüfekci’yi aday yaptılar. Biz de elimizden geldiği kadar haberlerini girdik ama seçilemedi. Ellerinde olan tek belediye İlkadım Belediyesi’ni kaybettiler. Yakakent’te kendi imkanları ve halkın teveccühüyle seçilen belediye başkanı dahi bunları beceriksizlikleri yüzünden bırakıp gitti. Kavak’ta Şerif Ün’ü adaya yapmayıp hiç alakası olmayan birisini aday yaptılar, seçilemedi. Şerif Ün, seçimi göğüsledi. Erhan Usta zaten kafasına göre takılan halkla ilişki kurma noktasında hiçbir şeyi umursamayan bir siyasetçi. İl başkanı olan arkadaş da farklı bir yapıya sahip, kimseyle oturup hasbihal yapmayan, toparlayıcı değil ayrıştırıcı yapıya sahip bir arkadaş. Böyle bir teşkilat yapısına sahip olan bir partinin ülke yönetimine talip olması komikten de öte bir şey değil mi? Allah bu ülkeyi bunlardan korusun diyerek sözlerime son veriyorum. Kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.