ADALET İNSANLIĞIN NEFESİDİR...

İnsanlıkta adalet olmazsa nefes darlığı başlar Adalet; insanlığın sesi, toplumun nefesidir. Adaletin olmadığı yerde kaos olur. İnsanlığın ayakta durabilmesi, huzur ve güven içerisinde varlığını sürdürebilmesi, toplumlar arasındaki ilişkilerin sağlıklı ve sürdürülebilir olması; en temelde adalet ile mümkündür. Tıpkı insanın nefes alması gibi, toplumlar da ancak adaletle yaşar; adaletin yokluğu, nefesin kesilmesi gibidir. Zulümle nefessiz kalan dünyada; milletlerarası bozulma, çözülme ve çöküş kaçınılmazdır.

Kur’an, adaleti bir ibadet gibi görür. “Şüphesiz Allah, adaleti, ihsanı ve yakınlara vermeyi emreder...” (Nahl, 16/90) ayeti, adaletin sadece bir hukuk ilkesi değil, aynı zamanda bir ilahi emir olduğunu gösterir. Allah, adaleti emreder çünkü adalet, O’nun yeryüzündeki temsilidir. Kul, adaleti yerine getirdikçe Allah’a yaklaşır. Zulüm ise ilahi düzene meydan okumaktır. Hz. Peygamber (s.a.v), adaletin toplumsal hayattaki belirleyici rolüne dikkat çekmiş ve şöyle buyurmuştur; “İnsanlar, zalimi görüp de elinden tutmazlarsa, Allah’ın hepsini birden cezalandırması yakındır.” (Tirmizî, Fiten, 9) Adalet; doğuştan kazanılmış haktır. Adaletin; dili, dini, rengi, milliyeti, imkânı, mekanı, unvanı yoktur. İnsan olmak ve haklı olmak; adaletin alanıdır.

Adaletin yokluğu, bireysel değil toplumsal bir felakettir. Çünkü zulüm bulaşıcıdır. Sessizlikle beslenir. Zulme sessiz kalındığında sessiz kalanlara sıra gelmektedir. Bugün başkasının hakkı yeniyorsa, yarın da sessiz kalanların hakkı yenecektir. Dünya var olduğu tarihten beri hep böyle olmuştur. Hak ile batıl savaşının temalinde adalet vardır. Hak; adaleti, batıl adaletsizlikleri savunmuştur. Adaletin olmadığı yerde, kan ve göz yaşı vardır. Bu yüzden adaletin korunması bir erdem değil, bir zorunluluktur.

Adalet, sadece mahkemelerde aranan bir şey değildir. Evde, okulda, pazarda, devlet dairesinde, sokakta, kürsüde, milletler,toplumlarve devletlerarası ilişkilerde; her yerde adalete ihtiyaç vardır ve huzurlu bir dünya yaşamı için adalet şarttır. Bir anne-babanın evlatları arasında adaletli olması, öğretmenin öğrenciler arasında tarafsız kalması, bir yöneticinin kamu kaynaklarını eşit kullanması; hepsi adaletin parçalarıdır.

Dünya egemenlerinin, yaptırım güçlerini insanlığa adalet merkezli yürütmeleri dünya düzeni için şarttır. Adaletin zedelendiği dünyada en önce “güven” yıkılır. Birbirlerine haksızlık yapanları düzeltecek mekanizma oluşmaz. Güç, adaletin yerine geçer. Kan ve gözyaşı günlük hayat haline gelir. Güvenin yıkıldığı yerde yatırım ve sadakat olmaz, aidiyet kalmaz. Adaletle sulanmayan dünyanın ağacı meyve vermez, adalet güneşi doğmayan dünyada karanlık hiç bitmez. Bundan adaletsizlik yapanlar da payını alır, huzurları olmaz. Adalet; fertlerin de, milletlerin de, insanlığın da ortak sorunu ve sorumluluğudur.

İslam tarihindeki en çarpıcı adalet örneklerinden biri Hz. Ömer’dir. Halife olmasına rağmen, bir vatandaş gibi hesaba çekilmeyi kabul etmiş, kamu malına dokunan oğlunu cezalandırmış, yönetimi altında yaşayan gayrimüslimlerin bile hakkını korumuştur. Çünkü adalet, sadece dost için değil; düşman için de hakkı teslim etmektir. Kur’an, adaletin mutlak ölçüsünü şu şekilde ortaya koymaktadır; “Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletsizliğe itmesin. Adaletli olun. Bu, takvaya daha yakındır.” (Maide, 5/8) Yani öfke de olsa, karşıdaki düşman da olsa, adalet çiğnenemez. Duygu değil, hak merkezli bir yaşam ve sistem esastır. İlahi mesaj bunu gerektirir. Adaletin olmadığı bir yerde hiçbir ibadet meyve vermez. Oruç, namaz, hac... Hepsi içi boş bir kabuk olur. Çünkü Allah, kul hakkını bağışlamaz. Peygamber Efendimiz, iflas etmiş kimseyi tanımlarken; “Namaz kılmış, oruç tutmuş ama insanlara iftira atmış, haksızlık yapmış, kul hakkı yemiş... İşte o kişi iflastadır.” (Müslim, Birr, 59) buyurmuştur.

Adalet bir medeniyet inşasıdır. Hem dünyada huzur getirir hem ahirette kurtuluş vesilesidir. İnsanların gölgesine sığındığı adil liderleri, Allah kıyamet günü arşının gölgesinde barındıracaktır. Bugün insanlığın boğazında bir düğüm varsa, nedeni nefes borusu olan adaletin tıkanmasıdır. O hâlde insanlık yeniden adaletle buluşmalı, her insan hakkın hatırını her şeyin üstünde tutmalı, zalime engel, mazluma destek olmalıdır. Çünkü; adalet insanlığın nefesidir. Nefes gitmişse; ibadet de, siyaset de, ticaret de, cemiyet de, insanlık da çökmeye mahkumdur.

Gazze başta olmak üzere, dünyanın her yerindeki mazlumların gözyaşı durmadıkça, hiçbir kimse güvende olamaz. İnsanlığın adaleti; herkesin doğuştan gelen haklarını yaşamalarına bağlıdır. Güçlü olanların dünya nimetlerini kendi halkları için sömürmesi, bugünkü dünya düzeninin adaletsizliğidir. Filistinli/Gazzeli çocukların açlıktan öldüğü bir dünyada adaletten söz etmek; yalancılık/ikiyüzlülük/sahtekârlıktır. Ortadoğu kan ağlarken ve gözyaşı dökerken, körfez ülkelerinin milyar dolarlarını çantaya koyup, kendi halklarının refahı için almak; hırsızlıktır, milyarları teslim edenlerin yaptığı da hırsıza yataklık, adaletsiz yaşama katkıdır. Cihad; mal ve can ile yapılır. Cennet karşılığı Allaha sunulan mal ve can, cennet sermayesi olur. Adaletli bir dağılım ve yaşamiçin yapılan her mücadele de cihaddır.

Gazzedeki çocukların kanı, anaların gözyaşı, dedeleri çığlığı durmadıkça, dünyada huzur olmayacaktır. Dünyada adaletin göstergesi Filistindir/Kudüstür/Gazzedir. Ortadoğu insanlığın nefes borusudur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sami Kesmen Arşivi
SON YAZILAR