Mehmet Büyükalbayrak

Mehmet Büyükalbayrak

Hiç...

Hat'la ilgilenmeye, daha doğrusu “hat”la oluşturulmuş levhaları okuma merakımdan sonra, beni en çok etkileyen ibarelerden birisidir, “Hiç”...
Hem estetik, hem de mana olarak çok şeyler ifade eder...
Bu üç harfli sözcükte dünyanın boşluğunu, her şeyin geçici olduğunu görür gibi olurum.
Geçen bir yılın muhasebesini yaparken “Hiç”in ne olduğu daha iyi anlaşılıyor. Yeni yıla umutla girilirken, biten yılın “hiç”liği de yaşanıyor, sanki...
“Hiç” aynı zamanda, Neyzen Tevfik'in, ilk baskısı 1919 yılında Kıbrıs'ta yapılan kitabının da adıdır.  “Hiç” adının neden seçildiğinin, aşağıda bahsedeceğim olayla ilgisinin olup olmadığı konusunda, edebiyat tarihçilerinin söyleyecekleri olmalı. Ben sadece, Talât Paşa ile Neyzen arasında geçtiği rivayet edilen ve kitaplarda da yer alan olayı nakledeceğim:
“Talât Paşa, bir gün Neyzen Tevfik'e, devlet memuru olarak bir işe girmesini teklif eder.
Neyzen nazlanır:
-Memur olacağım da ne olacak?
-Çalışır, şef olursun...
-Sonra?..
-Müdür olursun...
-Sonra?..
-Paşa olursun...
-E, sonra?
-Vezir bile olursun...
-Peki, sonra?..
-Hatta, sadrazam bile olabilirsin...
-Sonra?..
Sonrası yok, Talât Paşa sakince, “hiç” cevabını verir.
Ve Neyzen'den müthiş son:
-Paşa, ben bugün de “hiç”im!.. Tekrar “hiç” olmak için o kadar uğraşamam”
Dünya malına zerrece değer vermeyen Neyzen'den alacağımız hiç mi ders yok?
Şu dörtlüğe ne dersiniz:
“Düşeli derd-i firâkınla sevda-yı meye,”
“Müptelâyım, deliyim, sinmişim esrar-ı neye.”
“Feleğin kahpe başında paralansın parası,”
“Ben güzel sevmeye geldim, değil ekmek yemeye...”
Gözünü hırs bürümüş, yaşamanın gayesini “daha çok biriktirebilmek” olarak gören bugünün insanı için anlaşılması güç şeyler bunlar.
Hayatı, içi su dolu bir fıçıya benzeten ve bu suyun azar azar kullanılsa da, birden dökülse de biteceğini söyleyen Neyzen, dünyaya zerrece değer vermemiştir.
Osmanlı Meclis-i Meb'usanında, ahlaksızlığı ile tanınan bir meb'us için yazdığı dörtlük, bugün de dillerdedir:
“Kime sordumsa seni doğru cevap vermediler,”
“Kimi hırsız, kimi alçak, kimi deyyus dediler!..”
“Künyeni almak için partiye ettim telefon,”
“Bizdeki kayda göre şimdi o meb'us dediler!..”
Ne diyelim?..
“Başı yoktur, sonu yoktur bu kitab-ı dehrin,”
“Ortasından, elimizde iki üç yaprak var!..”

Unutturulan kelimelerimiz:
Derd-i firâk: Ayrılık acısı
Sevda-yı mey: Mey sevdası, içkiye olan düşkünlük
Müptela: Tutkun, tutulmuş, bağlı
Esrar-ı ney: Ney'in sırları
Meb'us: Milletvekili
Kitab-ı dehr: Dünya kitabı

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Büyükalbayrak Arşivi
SON YAZILAR