CİHAT VE BİAT...

Bazı eylemler vardır ki, hem tarihimizin hem de iman dünyamızın mihenk taşıdır. “Cihat” ve “biat” da bunlardandır. Ne yazık ki günümüzde bu iki eylem, ya sadece sloganik kavram olarak telaffuz edilmekte ya da yanlış anlamlara kurban edilmektedir. Hâlbuki cihat; imanın harekete geçmiş hâli, biat ise; o hareketin istikametini belirleyen sözleşmedir.

Cihat denilince akla sadece kılıç ve savaş gelirse; kavramın yarısından fazlası unutulmuş, toplum uyutulmuş olur. Cihat; kelime anlamıyla “çaba göstermek, bütün gücünü ortaya koymak”tır. Önce insan kendi nefsine karşı cihat eder. Bu; Peygamber Efendimiz’in “En büyük cihat nefisle olandır” buyurduğu mücadeledir. Nefsin hırsına, kibrine, şehvetine karşı verilen bu savaş; en çetin cephedir.

Silahla yapılan cihadın dışında; ilimle, kalemle, kelâmla yapılan cihat da vardır. Kur’an’ın hakikatlerini insanlara ulaştırmak, yanlış inançları düzeltmek, yalanı hakikatle çürütmek de bir cihad şeklidir. Bu; bugün sosyal medyada, ekranlarda, sınıflarda devam eden bir mücadeledir.

Mal ve canla yapılan cihat; vatanın, dinin ve mazlumların korunması gerektiğinde ortaya konan fedakârlıktır. Bedir’de, Uhud’da, Çanakkale’de, İstiklâl Harbinde görülen o büyük duruş; cihat örnekleridir. Bugün ise; zulüm altındaki coğrafyalara yardım ulaştırmak, yetimleri sahiplenmek, hak ve adalet için ses çıkarmak da bir başka cihat şekli ve sorumluluğudur.

Biat; “itaat sözü vermek”tir ama bu itaat kayıtsız şartsız bir teslimiyet değildir. Sahabe, Peygamber Efendimiz’e biat ederken, “Allah’a isyan olan bir konuda sana itaat etmeyiz” beyanında bulunarak, hak ve hakikat yolunda Peygamberimize sonsuz biat etmişlerdir

Biatın üç esası vardır. Allah’a bağlılık; iman temelinde yapılan bir ahittir. Meşru liderlik; ehil ve emanete riayet eden biri olmalıdır. İtaatin sınırı; Allah’ın emirlerine aykırı olamamalıdır. Bu üç esas; biat yöntem ve sınırlarını bildirmektedir. Biatü’r-Rıdvan, bu bağlılığın en güzel örneklerinden biridir. Hudeybiye'de Müslümanlar; canlarını ortaya koyarak “Gerekirse savaşırız” diye Resûlullah’a söz vererek, Allah’ın razı olduğu biatın şeklini ortaya koymuşlardır.

Cihat; hedefsiz olursa anarşiye dönüşür. Biat ise; iddiasız kalırsa sadece sözde bir bağlılık olur. İslam tarihi, bu iki kavramın birlikte yürüdüğünde nasıl bir diriliş ve güç ortaya çıkardığını göstermektedir. Peygamber döneminde sahabe, hem nefis terbiyesinde hem de toplumsal savunmada bu birlikteliği yaşamıştır.

Günümüz Müslümanının cihadı, çoğu zaman kılıçla değil; kalemle, bilgiyle, ahlâkla olur. Yalanın karşısında hakikati savunmak, haksızlık karşısında susmamak, mazluma el uzatmak günün cihadıdır. Bunların hepsi modern zamanın cihadıdır. Biat ise bugün; içinde bulunduğumuz dava, cemaat, topluluk veya hizmet alanında; doğruda destek, yanlışta uyarı prensibine sadık kalmak demektir.

Cihat; kalbin imanla dolu olduğu, bileğin gayretle çalıştığı, dilin hakikati söylediği andır. Biat ise; bu gayreti yönlendiren pusuladır. Biri olmadan diğeri eksik kalır. Cihat da biat da asıl değerini; Allah’ın rızasına uygun olduğunda bulur.

Cihat; imanla yoğrulmuş gayretin adıdır. Kimi zaman nefse karşı, kimi zaman zulme, kimi zaman da cehalete karşı verilir. Cihat, savaş meydanından önce insanın kendi içinde başlar. Bedir’de kılıçla, bugün ise; kalemle, sözle, adaletle devam eder.

Cihat istikamet bulmazsa; kargaşa olur, biat da cihatsız olursa; sözde kalır. İkisi birleştiğinde ise dava ruhu doğmaktadır. Cihat gayreti; biat pusulası olmadan yönsüz kalır, biat da cihatsız olursa; değersizleşir. Her ikisinin de kıblesi yalnızca Allah’ın rızasıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sami Kesmen Arşivi
SON YAZILAR