DEPREMLER NE DİYOR?
Deprem; Jeolojik bir sonuç mudur yoksa İlahi bir ikaz mıdır diye bir çok farklı değerlendirmelerin yapıldığına şahit olmaktayız. Son İstanbul sarsıntılarında bu değerlendirmenin çok daha fazla yapıldığını müşahede etmekteyiz. Öfke patlaması durumunda olan bazı insanlar, depremin ilahi bir ikâz, hatta şamar olduğunu yüksek sesle söylemektedirler. Özellikle, kendi hatalarını bile göremeyen insanlar, siyasilere olan öfkelerini, depremin ilahi bir ikâz olduğunu söyleyerek ifade etmektedirler.
Bu sıralar; komşusuna, ailesine, çocuklarına, arkadşlarına ve akrabalarına olan kırgınlığı da; onların hatalı olduğunu düşünerek, olağan üstü tabiat kanununun sonucu olan afetleri, öfke duyduğu bu gibi kişilerin yanlışlarına bağlayarak kendisini rahatlatan bir çok kimse görmekteyiz. Buna ekonomik zorluklar da eklenince, öfkenin dozu kaçmakta, itikadı da zorlayan değerlendirmeler de yapılmaktadır.
Bu soruya cevap ararken hem bilimsel bakış açısını hem de inanç merkezli yaklaşımı birlikte değerlendirmek gerekir. Çünkü insanlık var oldukça bu sorular daima sorulmuş, her coğrafyada, her dinde ve düşüncede karşılık bulmuştur. Her olayın İlâhi yanı mutlaka vardır çünkü olayları yaratan Yüce Allah’tır. Ancak, kainatın fıtrat kuralları da vardır ve bu kuralları da kainatın sahibi Yüce Allah koymuştur.
Her olay ilahidir demek yanmış olmaz ama her olumsuz sonuca ikâz demek de doğru olmaz. Sevindirici ve üzücü sonuçları olan olaylara hikmetle bakmak ve onlardan bir takım ibretler çıkarmak en doğru yaklaşım ve değerlendirme şekli olur. Deprem de fiziki olarak jeolojik bir sonuçtur ama elbette ibretlik kâzlar da içermektedir. Başınıza gelenler ellerinizle yaptıklarınızın sonucudur buyuran Yüce Allah, her olumlu ve olumsuz sonuçta insanın rolü olduğunu hatırlatmıştır.
Jeolojik açıdan deprem bir sonuçtur. Bilimsel bakışa göre depremler, yer kabuğundaki tektonik plakaların hareketi sonucu oluşur. Dünya'nın litosfer tabakası çeşitli levhalardan oluşur ve bu levhalar sürekli hareket halindedir. Bu hareketler sırasında; levhalar birbirine çarpar (bindirme fayları), birbirinden uzaklaşır (ayrılma), ya da birbirine sürtünürler (yanal atımlı faylar).
Bu hareketler biriken enerjinin ani boşalmasına yol açar ve bu da deprem dediğimiz olayı meydana getirir. Bu olayların yeri, zamanı ve büyüklüğü belli doğal fiziksel kurallara bağlıdır. Bu noktada deprem, tamamen fıtrat yasalarının bir sonucudur. Ancak bu bilimsel açıklama, depremin anlam dünyasıyla ilgili bir şey söylemez; sadece nasıl olduğunu izah eder, neden olduğu sorusunu cevaplamaz.
İnanç dünyası açısından deprem İlâhi bir ikâz mıdır sorusu da teolojik olarak cevap aramaktadır. İslam inancına göre yeryüzünde olan hiçbir olay Allah’ın bilgisi ve kudreti dışında değildir. Kainatta cereyan eden her hadise, O’nun iradesi, hikmeti ve takdiriyle olur. Depremler de bu kapsamdadır. Kur’an’da doğrudan depremlerle ilgili ayetler sınırlı olsa da zelzele (sarsıntı) kelimesiyle ve bazı kavimlerin helâk kıssalarıyla bu meseleye dolaylı olarak değinilir. “Yer o müthiş sarsıntıyla sarsıldığı zaman...” (Zilzâl, 99/1).
Bu ayet kıyamet gününün dehşetli sarsıntısını anlatmakla birlikte, yerin sarsılması olayına dikkat çeker. Araf suresi 78.ayette; "Semûd kavmi hakkında, "Onları şiddetli bir sarsıntı yakaladı da, yurtlarında dizüstü çöküp kaldılar." Şuara suresi 189.ayette de; "Eyke halkı hakkında da gökten gelen azapla birlikte sarsıntının geldiği" anlatılır. Bu bağlamda bazı deprem olayları, ilahi bir ikaz veya azap olarak değerlendirilebilir. Ancak bu durum, her deprem bir azaptır gibi genelleştirilemez. İslam âlimleri bu konuda dikkatli ve temkinli olunması gerektiğini vurgulamıştır.
Allah’ın bir toplumu ne zaman, neye binaen azaplandıracağını insanlar bilemez. Zulmeden, haddi aşan toplumların uyarıldığı veya helâk edildiği Kur’anîdir; ama masum insanların zarar gördüğü olaylar da vardır. Bu yüzden depremi topluma yönelik bir uyarı, bir sarsıcı tefekkür vesilesi olarak görmek daha hikmetli olur.
İlâhi ikâz gözüyle değil; Allah’ın gücü kudreti açısından bakarak, depremden ibretler çıkararak, hikmeti üzerinde tefekkür etmek en doğru değerlendirme şeklidir. Elbette hikmetlerinden biri olarak insanların hatalarını sorgulaması için bir hatırlatma olduğu değerlendirmesi yapılabilir, bunun adına "İkâz" denirse, yanlış bir isimlerdirme de olmaz.
Depremler sadece fiziksel yıkım değil, ahlaki ve sosyal uyanışa vesile olan olaylar da olabilir. Bu bağlamda; insanların kibir, israf, adaletsizlik gibi kötülüklerden uzak durmaları, yapılaşma konusunda tedbirli, hak gözeten, fıtrat kurallarına saygılı olması gerekir. Depremden sonra yaşanan yardımlaşma, dayanışma, merhamet gibi duyguların yükselmesi de Rabbimizin kullarına verdiği birer uyarıdır: “Hayatı ve ölümü sizi denemek için yarattık” (Mülk 67/2).
Özetle; deprem hem jeolojik bir olaydır hem de ilahi bir ikaz olabilir. Bunlar birbirine zıt değil, birbirini tamamlayan hakikatlerdir. Jeolojik olarak bir doğa olayıdır; ama Allah’ın takdiriyle gerçekleştiği için ilahi mesajlar da taşır. Buradaki asıl mesele, insanın deprem karşısındaki tutumudur. Sadece doğal sebeplere bağlayarak gaflet içinde olmak da eksiktir. Her afeti sadece günahların cezası gibi görmek de aşırılıktır. Doğru değerlendirme; tefekkür, tedbir ve tövbeyle bu olaydan ders çıkararak hem dünyamızı hem ahiretimizi emniyete almaktır.
Depremler; Jeolojik bir sonuç olmakla birlikte aynı zamanda herkese söylediği bir takım nasihatlar da vardır. Ortaya çıkan tahribatan etkilenme yüzdesi ve,şekline göre de herkes depremden sorumluluğu ölçüsünde nasihatını da almalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.