BU İŞİN ORTA YOLU YOK MU?

Efendimiz, bir hadisi şeriflerinde “Hayruleğmali evsetuha” yani ‘Amellerin en hayırlısı ortası olandır.’ buyurmakta. Başka bir ifadeyle İslam’da ifrat ve tefride yer yoktur. Öyle enteresan bir toplum haline gelmişiz ki anlatamam. Sevdiklerimizi yere göğe sığdıramıyoruz, kızdıklarımızı da yerin dibine batırıyoruz. Bu, cehaletin alameti değil de nedir? Adam bir siyasi partiye inanıyor, liderinin hatasını kendi doğrusu kabul ediyor; her şeyini liderinin iki dudağından çıkacak söze göre ayarlamış. O ne derse doğrudur mantığı asla kabul edilebilecek bir davranış biçimi değildir. Hepimizin bir dünya görüşü, bir inanışı ve siyasi düşüncesi vardır. Oy verdiğimiz veya davamızın lideri dediğimiz insanların peygamberlerde olan İsmet sıfatına sahip olmadıkları muhakkak. Yaptıkları hataları da söyleyerek bu hatadır, olmaması gerekirdi ama olmuştur diyebilme erdemliğine sahip olmaz isek toplum gerilir, huzur kaçar ve hayatın tadı tuzu kalmaz. Dilerseniz bu dediklerimi birkaç örnekle izah edeyim.

Atatürk, hepimizin değer verdiği bir lider. Ancak bu ülkede Atatürk'le ilgili iki türlü inanış var. Bir kesime göre Atatürk hatasız, asla yanlış yapmayan, her yaptığı doğru olan bir lider. Başka bir kesime göre de Atatürk kötü bir lider, her yaptığı yanlış, Osmanlı İmparatorluğunu ve padişahlığı yıkan bir lider. Yıllarca okullarda okuduğumuz tarihe bakılınca farklı bir Atatürk portresi ile karşılaşıyoruz. Bazı İslamcı tarihçileri okuyunca da farklı bir Atatürk’le karşılaşıyoruz. Oysaki bu işin orta yolunu bulacak ve siyasi düşüncelerini tarihe sokmadan yazacak ilim namusu olan insanlara ihtiyaç olduğu muhakkak. Ben Atatürk’ün iyi bir asker, iyi bir devlet adamı ve becerikli bir insan olduğuna inanmaktayım ancak her yaptığı icraat doğrudur da demiyorum, neticede insan, kendisi de yanlışları olabileceğini söylemekte. Aynı şekilde İnönü’yü de çok eleştirenler var, ben de İnönü’nün siyasi yönünü tasvip etmem ama adam iyi bir devlet adamı, öyle dedikleri gibi Lozan hezimet falan da değil. Bunu diyenler azıcık araştırıp tarihi gerçekleri okursalar çok farklı bir durumla karşılaşacaklarını rahatlıkla görürler. İnönü’nün hatalarını da göreceğiz, doğrularını da göreceğiz aksi halde hem ona hem de tarihe haksızlık etmiş oluruz.

Gelelim günümüzdeki siyasi mülahazalara. Ülkemizde Recep Tayyip Erdoğan’ın her yaptığını eleştiren fanatik bir kesim var, bu insanların tek derdi Erdoğan gitsin de kim gelirse gelsin şeklinde. Karşısında da tam tersi bir kesim var, Erdoğan ne derse doğrudur, asla yanlış yapmaz mantığındalar. Bunların ikisi de yanlış. Erdoğan’ın yaptığı doğrulara eyvallah deyip desteklemek, yanlışlarına da hayır bu doğru değil demek erdemli insanların işidir. Ayrıca sırf siyaset yapacağız diye bir siyasetçinin yaptığı hatayı temcit pilavı gibi her fırsatta ortaya atıp, yok adam şuna sövdü atın partinizden yok adamın yaptığı partiyi bağlar gibi ifadeler toplumu germekten başka hiç bir işe yaramaz. Dolar olmuş on buçuk lira, her şey ateş pahası, mutfakta yangın var. Bunları görmezlikten gelip farklı gündemler yaratmanın âlemi yok.

Son olarak da merhum Sezai Karakoç’a Allah’tan rahmet dileyerek, şu gıyabi cenaze namazı konusuna da değinmek istiyorum. Hanefi mezhebine göre gıyabi cenaze namazı kılmak mekruhtur, şafilere göreyse caizdir. Efendimiz, Habeşistan Kralı Necaşi vefat ettiğinde çok uzak olduğundan cenazesine katılamadığından gıyabında cenaze namazı kılmış. Necaşi, müslümanlar Mekke’de zulme uğrayıp Habeşistan’a göç ettiklerinde onlara çok büyük iyilikleri dokunmuş bir kraldı. Hatta Mekkeli müşrikler Habeşistan’a hicret eden müslümanları gidip Necaşi’den istediklerinde vermeyip onlara sahip çıkmıştı. Bunun dışında da bir sahabe hanımın vefatını sonradan öğrenince cenazesine katılamadığından gıyabında cenaze namazı kılıyor. Bunun dışında bazı rivayetlere göre birkaç kıldığı gıyabi cenaze namazı var ama tamamı ya çok uzakta ya da duymayıp katılamadığı cenazeler. Merhum Sezai Karakoç’la ilgili ülke genelinde yapılan gıyabi cenaze namazı organizasyonu bana göre şovdan öteye bir şey değil. Merhumu çok seviyorsanız gidin cenazesine katılın, Kuran okuyun, dua yapın eyvallah ama öyle gıyabi cenaze namazı organizasyonları yapıp işi gösterişe dökmenin merhumun asla tasvip etmeyeceği bir uygulama olduğunu da unutmayın. Hayatı boyunca gösterişten, riyadan ve şaşaadan uzak duran ve parası olmadığından hacca gidemeyince Diyanet İşleri Başkanlığının bedava hac önerisini reddeden karaktere sahip bir insana bu yapılan uygulamanın doğru olmadığı kanaatindeyim. Hayır hasenat işleri gösterişle, basınla, sosyal medyayla yapılmaz. Efendimiz, ’Sağ elinizin verdiğini sol eliniz bilmeyecek.’ buyurmakta. Son zamanlarda dikkatimi çeken hususlardan birisi de bu tür gönüllü teşkilatların bürokrat, siyasetçi, iş adamı gibi insanlara yaptıkları ziyaretleri sosyal medyayla paylaşmalarıdır. Geçmişte âcizane bu tür faaliyetlerin içinde bulunmuş bir insan olarak bunları fevkalade yanlış bulduğumu belirterek Sezai Karakoç ağabeyimize tekrar Allah’tan rahmet dileyerek sözlerime son veriyorum. Allah’a emanet olunuz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR