Mehmet Ali Coşkuner

Mehmet Ali Coşkuner

SAMSUN'DA TOPRAK DEĞİL UMUT GÖMÜLDÜ

Samsun, Karadeniz’in incisi…

Güzellikleriyle anılmak isteriz elbette.

Ama gelin görün ki bu şehirde bazen acılar da en az denizi kadar derin, en az yağmuru kadar yoğun yağıyor yüreğimize.

27 Nisan akşamı, Canik ilçesi Toptepe Mahallesi'nde öyle bir acı yaşandı ki; sadece toprak kaymadı, vicdanlar da kaydı.

Kaya ailesinin fertleri, baba Adem Kaya ve iki küçük kızı Açelya Mina ile Ayla, toprak yığınları altında kaldı.

Anne Çiğdem Kaya ise yaralı kurtuldu.

Yaralı... Ama neyle?

Vücudu iyileşse de, evlat acısı hangi ilaçla geçer?

Coğrafya bize “Karadeniz’de heyelan olur” der.

Peki, şehir planlamacıları ne der?

Mühendisler?

Belediyeler?

Valilik?

Çevre ve Şehircilik?

Şehirde yapılaşmaya izin veren sorumlular ne yapar?

Gelin görün ki, olayın yaşandığı bölge daha önce “Acil Durum Toplanma Alanı” olarak işaretlenmiş.

Bugün orada akaryakıt istasyonu var.

Üstelik yamacın hemen dibinde.

Kaya parçaları, beton zemine değil; bir baba ile iki evladın üzerine indi.

Bu yapı oraya nasıl kuruldu?

Kim izin verdi?

Hangi raporla?

Hangi vicdanla?

Bunları sormak bir insanlık görevidir.

İstanbul’un hengamesinden kurtulup Samsun’un daha sakin sokaklarına sığınmak isteyen bir aile.

Fabrikada çalışan bir baba, eczane teknikeri bir anne, hayalleri oyun bahçesi olan iki küçük kız.

Ne umutlarla geldiler…

Ve şimdi bir mezar taşına kazındı adları.

Anne Çiğdem Kaya'nın feryadı hâlâ kulaklarda çınlıyor:
“Kızlarımı alın oradan… Beni bırakın, kızlarımı çıkarın…”

İşte bu cümle, Samsun’daki ihmal zincirine tokat gibi çarpıyor.

Soruşturma başlatıldı.

İstasyon sahibi tutuklandı.

Mesul müdür serbest.

İyi de ya o istasyona ruhsat veren kurumlar?

O zemin etüdünü hazırlayan mühendislik firmaları?

O yamacın yamacında ticaret yapılmasına göz yumanlar?

Onlara ne olacak?

Bu şehirde zemin kayıyor ama sorumluluk yerinden oynamıyor!

Üniversiteler uyarıyor, uzmanlar konuşuyor.

Ama kime?

“Şev stabilite çalışmaları yapılmadan, kaya mekaniği dikkate alınmadan yapılaşma olur mu? Hele ki Canik gibi bir bölgede...”

Ama yapılmış işte. Göz göre göre.

Toprak görevini yaptı; uyardı, çatladı, aktı…

Biz görevimizi yapabildik mi?

Yerel yöneticiler, afet uzmanları, belediye başkanları, teknik personel, ruhsat müdürlükleri …

Herkes bu sorunun bir parçasıysa, kimse “ben masumum” diyemez.

Eğer bir çocuğun ölümü, “doğal afet” diye geçiştirilebilecekse, bu şehirde sorumluluk diye bir kavram yoktur!

Yağmur yağıyor diye okullar tatil ediliyor bu şehirde.

Çünkü biliyoruz ki zeminimiz kaygan, altyapımız zayıf, önlemimiz yetersiz.

Ama bir türlü kalıcı çözüm alınamıyor.

Yamaçlara bina dikiliyor, eğimli arazilere iş yerleri açılıyor, derelerin kenarına ev yapılıyor.

Sonra da “Allah’tan geldi” deniyor.

Hayır! Bu kader değil.

Bu mühendislik kusuru, bu belediyecilik ihmali, bu yönetim zaafı.

Kaya ailesinin mezarına konan her kürek toprak, sadece sevdiklerini değil, aymazlıkları da örtüyor aslında.

Ama vicdanlar uyanır mı?

Hesap sorulur mu?

Onu da Samsun halkı bilir.

Ben bu yazıyı, sadece bir anneye teselli olsun diye değil, bir yönetime ayna olsun diye yazdım.

Unutmayalım:
Heyelan toprağı alır, ama sorumluluk yerinde durur. Ta ki hesap sorulana kadar…

Gelecek yazımda, Samsun’un zemin haritası ve riskli bölgelerdeki imar izinlerini detaylıca ele alacağım. Şehir yaşasın diye, şehir planlanmalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Ali Coşkuner Arşivi
SON YAZILAR