Mehmet Ali Coşkuner

Mehmet Ali Coşkuner

RUSYA VE UKRAYNA SAVAŞINDA TÜRKİYE'NİN YERİ

24 Şubat 2022 sabahı dünya, Avrupa’nın ortasında patlayan bir savaşla sarsıldı.

Rusya, Ukrayna’ya karşı geniş çaplı bir saldırı başlatarak, yalnızca bir ülkenin topraklarına değil, aynı zamanda uluslararası hukuk düzenine de meydan okudu.

Kremlin’in hızlı bir zafer beklentisi, Kiev sokaklarında direnişe dönüşen inatçı bir kararlılıkla karşılaştı.

Ukrayna halkı, lideri Volodimir Zelenski’nin başkentten dünyaya verdiği kararlılık mesajlarıyla kenetlendi.

Beklenen çöküş yaşanmadı.

Aksine, savaş uzadı, sertleşti ve giderek daha karmaşık bir hal aldı.

Savaşın ilk ayları, Rusya'nın başkenti birkaç günde alma planlarının başarısızlıkla sonuçlanmasına sahne oldu.

Bu aşamadan sonra Moskova, rotasını doğuya ve güneye çevirdi.

Mariupol başta olmak üzere liman kentleri ve Donbas hattı ağır bombardımanlarla hedef alındı.

Aylarca süren siper savaşları, her iki tarafın da ciddi kayıplar vermesine neden oldu.

2022’nin yaz ayları, HIMARS füzeleriyle Ukrayna’nın sahadaki dengesini kısmen sağladığı dönem oldu.

Harkiv ve Herson gibi kilit noktalar, Ukrayna’nın başarılı karşı taarruzları sayesinde yeniden kontrol altına alındı.

2023 yılına girildiğinde, savaş adeta bir yıpratma mücadelesine dönüşmüştü.

Ne Rusya hızlı ilerleyebiliyor, ne de Ukrayna kalıcı bir üstünlük sağlayabiliyordu.

Bakhmut gibi şehirler uğruna aylarca süren çatışmalar yaşandı.

Bu süreçte Rusya, İran yapımı insansız hava araçlarıyla Ukrayna’nın enerji altyapısını hedef alırken; Ukrayna Batı’dan gelen Leopard tankları ve uzun menzilli füzelerle karşılık verdi.

NATO ve AB desteği, Ukrayna için bir can damarı oldu.

Ancak bu destek, savaşın hızla sona ereceği anlamına gelmiyordu.

2024 yılı da umutları yeşerten bir dönüm noktası olamadı.

Cephe hattı büyük ölçüde sabit kaldı.

Her iki taraf da saldırmakta zorlandı, savunmada ise ağır maliyetler ödedi.

Savaşın ekonomik, insani ve siyasal faturası büyüdü.

Rusya içeride baskıyı artırırken, Ukrayna'da yorgunluk belirtileri baş göstermeye başladı.

Artık savaş, sadece cephede değil, diplomasi koridorlarında da sürüyordu.

Ve 2025’e girerken, dikkat çeken bir gelişme yaşandı.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la yaptığı son görüşmede, açıkça bir ateşkes ve barış müzakereleri önerisinde bulundu.

Bu, savaşın başladığı günden bu yana Kremlin'den gelen en açık diplomatik çıkıştı.

Üstelik görüşmelerin Türkiye’de yapılmasını teklif etti.

Bu, hem Türkiye’nin diplomatik gücüne hem de Erdoğan’ın taraflarla kurduğu özel diyaloğa işaret ediyordu.

Putin’in bu adımı, bazılarına göre savaştan bıkan Rusya’nın bir çıkış arayışı; kimilerine göreyse uluslararası kamuoyunu oyalamaya dönük bir manevraydı.

Ancak şu açık ki, artık sahada kazanılamayan bu savaşın masada bitirilmesi gerektiğine dair sesler daha yüksek çıkıyor.

Erdoğan’ın bu rolü üstlenmeye gönüllü olması ve taraflarla kurduğu özel iletişim kanallarını yeniden devreye sokması, Türkiye’yi barışın anahtarı haline getirebilir.

Geldiğimiz noktada, savaşın üzerinden üç yıl geçmiş durumda.

Binlerce insan hayatını kaybetti, milyonlarca kişi evini terk etti, kentler harabeye döndü.

Savaş sadece iki ülkenin değil, tüm dünyanın yüreğini yaktı.

Belki artık tüm tarafların durup düşünme vakti gelmiştir.

Çünkü bir gerçek var.

Ne daha fazla kan, ne daha büyük silahlar, ne de propaganda zaferi bu savaşı bitirebilir.

Bitirecek olan, insanlığın ortak aklı ve barışa olan inancıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Ali Coşkuner Arşivi
SON YAZILAR