Garciaya Mektup
Garcia'ya Mektup
Hudut karakolunda , dosyaların konulduğu küçük bir dolapta düzenleme yaparken elime geçen bir yazıydı bu. Birkaç kez yazıyı okuduktan sonra görevde ve bundan sonraki yaşantımda nasıl bir çizgim olacağını orada belirlemeye başlamıştım. Yazının tamamı yoktu, mektup görevinin bir teğmene verildiğini anlatırdı . Belliki karakol komutanı olarak atanan teğmenlerin motivasyonu için hazırlanmıştı orduda. Daha sonra yazının aslını bulduğumuzda bu görevin verildiği kişinin bir çavuş olduğunu gördük. Görev verilen kim olursa olsun önemli olan kişinin görev ve sorumluluk anlayışıdır.
Daha sonra bu hikayenin Albert Hubbart adlı bir gazetecinin ''Philistine'' adlı bir dergide 1899 yılında çıkan yazısı olduğunu, New York demiryolu işletmesi yöneticilerinden bir kişinin bu yazıyı çoğaltıp tüm çalışanlarına dağıttığını, Rus demiryolları işletmecilerinden bir kişinin bu yazıdan haberdar olması üzerine bunu temin edip kendi çalışanlarına dağıttığını, Rusca'ya çevrilmiş bu yazının Rus ordu mensuplarının eline geçmesiyle resmileştirlerek tüm Rus askerlerine dağıtıldığını, savaşta Japonlara esir düşen Rus askerlerin cebindeki bu yazının Japon imparatorunun emriyle tüm bakanlıklar ve çalışanlarına sonrasında ise tüm askerlerine dağıtıldığını öğreniyoruz.
Benim okuduğum yazı şimdi okuyacağınız yazı kadar teferruatlı değildi fakat çıkardığım ders teferruatını görev anlayışıma aktarmıştı. Bizim elimizdeki yazıda, ''mektup teğmene teslim edilir ve teğmen sorgusuzca mektubu yerine ulaştırmak için yola çıkar'' diyerek son buluyordu. Mektubun orjinali,
Garcia'ya Mektup
Amerika Birleşik Devletleri ve İspanya arasındaki savaşın bir aşamasında ABD Başkanı, çok acele olarak Küba'daki isyancıların önderi Garcia'ya bir haber göndermek istedi. Garcia, hangisinde olduğu bilinmeyen Küba dağlarından birinde ve nerede oldukları bilinmeyen onlarca sığınaktan birinde saklanıyordu. Kendisine posta ya da telgraf yoluyla ulaşabilmek olanaksızdı.
ABD Başkanı'nın ona, ne denli önemli bir haber göndermek istediğini bilen çevresindekiler, Garcia'ya bir haberin, ancak elden götürülebilecek bir mektupla ulaştırılabileceğini bildirmek zorunda kaldılar. Başkanın çaresiz bakışları karşısında yanıt, çevresindeki subaylardan birinden geldi.
'Benim birliğimde, Rowan adında bir çavuş vardır' dedi. Kimsenin nerede olduğunu bilmediği Garcia'yi o bulabilir ve mektubunuzu kendisine ulaştırabilir. Bu yanıta Başkan'ın aklı pek yatmamıştı ama, ortada yapılabilecek başka bir şey yoktu. Rowan çağrıldı. Kendisine, Garcia'ya gönderilecek mektup uzatıldı ve... 'Bunu, Garcia'ya teslim edeceksin' denildi.
Rowan mektubu aldı, üniformasının yanındaki deri kesenin içine koydu, kesenin ağzını sıkıca büzdükten sonra, göğsünün üzerine kayışla bağladı. Önce Başkan'a selam verdi, sonra komutanlara, en sonra da kendi komutanına selam verdi, dışarı çıktı.
Rowan, yola çıktıktan tam dört gün sonra, gecenin karanlığından da yararlanarak, üstü açık bir kayıkla Küba sahilinin açıklarına vardı. Küba'nın, balta girmemiş ormanlarına dalıp, gözden kaybolduktan üç hafta sonra, adanın öteki yakasında ortaya çıktı. Ülkesinin düşmanı bir ülkeyi, yürüyerek bir uçtan öteki uca geçti ve Garcia'ya, mektubunu teslim etti. Rowan'in örnek alınması gereken özelliği, verilen görevi sadakatle kabullenmesi ve disiplinidir.
Devlet kademesini en üst biriminden herhangi bir kuruluşundaki en son memuruna, çaycısına, temizlikçisine kadar anlatılması ve bu bilinçe ulaşılmasının sağlanması gerekmektedir. Eğer herkes vatan diyerek ayağa kalkacaksa, belkide olmayan bu hikayeden ders almak zorundadır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.