Bazen bir kelimeyi anlamak için sözlük yetmez.
Yetseydi, “Türk” kelimesi sadece bir milletin adı olurdu.
Ama ben biliyorum ki, Türk bir kelime değil; bir vicdanın, bir duruşun, bir iradenin adıdır.
Türk, sınır çizgilerinin değil, karakter çizgilerinin tanımladığı bir kimliktir.
Bu coğrafyada doğmak yetmez, bu ruhla yaşamak gerekir.
Türk, kendini anlatırken cümleye “biz” diye başlar.
Çünkü yalnızlığı değil, birlikte olmayı bilir.
Yalnız kendi ekmeğini değil, başkasının açlığını da dert eder.
Komşusunun çığlığını duymayan, kendini Türk sanmasın.
Çünkü bu kimlik, yalnızca soyla değil, duyarlılıkla kuşanılır.
Türk, mazluma siper olabilen, zalimin karşısında eğilmeyendir.
Türk, namus kelimesini yalnızca kendi ailesiyle ilişkilendirmez.
Mahallesinde bir çocuğun canı yanarsa, o acı göğsüne saplanır.
Sokakta ağlayan bir kadının gözyaşı, kendi kardeşinin gözyaşıdır.
Türk, elini uzatmadığı bir yoksul varsa gece rahat uyuyamaz.
Onun için iyilik bir tercih değil, mecburiyettir.
Çünkü bilir ki, insan olmak her şeyden önce gelir.
Türk, sadece savaş meydanlarında değil, barışın ortasında da merttir.
Zorbalığa karşı kalkan olan, güce değil hakka tapan biridir.
Onun asaletini giysilerinde, makamında, unvanında değil; bir yetimi okşarken, bir yaşlının elini tutarken, bir haksızlığa karşı susmayışında görürsünüz.
Türk, yaşadığı toprakları vatan kılmakla yetinmez; o topraklara anlam katar.
Kuru bir milliyetçilik değil, köklü bir aidiyet taşır içinde.
Bayrak, onun için bir kumaş değil; şehit kanıyla boyanmış bir emanettir.
Türk, sadece toprağını değil, onurunu da savunur.
Onurunu çiğneyene karşı susmak, onun için ölmekle eşdeğerdir.
Türk kimdir biliyor musunuz?
Sadece Türkçeyi konuşan değil, gönül diliyle konuşandır.
Rengine, dinine, soyuna bakmadan hakkı gözetendir.
Gerekirse kendinden vazgeçip bir başkasına can olandır.
En zoru seçendir.
Çünkü kolay olan kendini kurtarmaktır, zor olan başkasını düşünmektir.
Türk işte bu zorun yolcusudur.
Ve bazen Türk olmak, bir kimliğe sahip olmaktan öte bir yükümlülüğü üstlenmektir.
Adaletin terazisi bozulduğunda, dengeyi sağlamak için ayağa kalkmaktır.
Dünya susarken konuşmak, herkes giderken kalmaktır.
Korkmadan, yılmadan, eğilmeden…
Çünkü Türk olmak, bir aidiyet değil, bir sorumluluktur.