Tarihin en eski sayfalarını araladığımızda, devlet kurma yeteneği bakımından Türk milletinin eşsiz bir mirasa sahip olduğunu görürüz.
Bozkırın ortasında at sırtında başlayan yolculuk, Orhun Yazıtları’nda devlet yönetimine dair iz bırakan öğütlerle şekillendi.
Türk devlet kültürü; sadece yönetim tarzı değil, milletin adalet anlayışının, özgürlük idealinin ve toplumsal düzen bilincinin tarih boyunca vücut bulmuş halidir.
Türk devlet geleneğinde devletin ayakta kalmasını sağlayan hukuk düzeni ve ahlak kurallarını temsil eden "Töre" vardı.
Kağanlar, beyler ve halkın ortak paydası, devletin sadece bir yönetim mekanizması değil; varoluşun özü ve milletin onuru olmasıydı.
Göktürk Yazıtları'nda Bilge Kağan’ın şu sözleri bu anlayışı özetler:
"Üze kök tengri asra yağız yer kılındukda, ikin ara kişi oglı kılınmış."
Bu satırlar, Türklerin gök ve yer arasında insanı ve devleti kutsal bir emanet olarak gördüğünü ortaya koyar.
Türk devlet kültürünün en belirgin özelliklerinden biri de “Kut” inancı olmuştur.
Kağan, Allah tarafından milleti yönetmek üzere seçilmiş bir lider olarak kabul edilirdi.
Ancak bu seçilmişlik mutlak bir saltanat anlamına gelmez; töreye uymayan kağan, milletin onayını kaybedebilir, hatta tahttan indirilebilirdi.
Bu yönüyle Türkler, tarihin çok erken dönemlerinde bile “halkın rızasına dayalı” bir yönetim biçimi geliştirmişlerdi.
Beyler meclisi ve kurultaylar, bu demokratik temsiliyetin göstergesidir.
Türk devlet kültüründe millet, devletin asli sahibidir.
Kağan, halk için vardır; halk, kağan için değil.
Nitekim Orhun Yazıtları’nda, “Türk halkı için gece uyumadım, gündüz oturmadım” diyen Bilge Kağan, liderin millete hizmet eden bir görevli olduğunun altını çizer.
Bu anlayış, Selçuklu’dan Osmanlı’ya kadar her dönemde adalet ve merhamet kavramlarıyla harmanlanarak devam etmiştir.
Osmanlı padişahlarının “Devlet-i Aliyye”yi bir emaneti koruma hassasiyetiyle yönetmesi de bu mirasın bir devamıdır.
Cumhuriyet’in ilanı, Türk devlet kültüründe bir kesinti değil, aksine tarihsel bir devamlılıktır.
Atatürk’ün “Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir” sözü, Orhun Yazıtları’ndaki halk merkezli anlayışın modern dünyaya uyarlanmış halidir.
Bugün devlet, sadece bir otorite değil, vatandaşın huzur ve güvenliğini sağlayan, sosyal adaleti gözeten bir yapı olmalıdır.
Binlerce yıllık Türk devlet kültürü, bu idealin hem geçmişte hem de gelecekte en sağlam teminatıdır.
Türk devlet kültürü; töresiyle, adaletiyle, halkına duyduğu saygı ile dünya tarihinde ayrıcalıklı bir yere sahiptir.
Göktürklerden Osmanlı’ya, Cumhuriyet’e kadar uzanan bu çizgi, her dönemde devletin varlığını halkın refahına ve adaletin tesisi üzerine kurmuştur.
Bugün bizlere düşen görev, bu kadim mirası sadece hatırlamak değil; çağın ihtiyaçlarına göre yeniden yorumlayarak, adalet ve liyakat temellerinde daha güçlü bir devlet anlayışı inşa etmektir.