Samsun Limanı, tarih boyunca Karadeniz’in en önemli ticaret ve lojistik merkezlerinden biri oldu.
Bu toprakların insanı denizi sadece bir su kütlesi değil, bir yaşam biçimi olarak gördü.
Ancak son yıllarda bu denizin huzuru kaçtı.
Özellikle bir yıldır limanda ciddi bir memnuniyetsizlik ve kurumlar arası iletişim kopukluğu yaşandığı, artık kamuoyunun gözünden kaçmıyor.
Limanda çalışanlar, sektör temsilcileri ve denizcilik STK'ları arasında artan huzursuzluk; yönetim tarzı, diyalog eksikliği ve adaletsiz uygulamalarla açıklanıyor.
Kurumsal geleneklere ve yerleşik işleyişe aykırı tutumlar, uzun süredir Samsun denizciliğine yön veren paydaşların devre dışı bırakılmasıyla birleşince, limanda "sular bulanık" bir hale geldi.
Ve son damla, 1 Temmuz Kabotaj Bayramı’nda düştü.
Türkiye’nin denizlerdeki bağımsızlık simgesi olan Kabotaj Kanunu’nun 99. yıldönümü, Samsun’da resmi törenle kutlandı.
Ancak bu yılki kutlamalar, coşkusuyla değil, kriziyle anılacak gibi görünüyor.
Çünkü töreni organize edenler, denizcilik sektörünün bel kemiğini oluşturan birçok sivil toplum kuruluşunu törene davet etmeyerek adeta yangına benzin döktü.
Samsun’da tam 50 yıldır bu bayram, kamu kurumlarıyla birlikte STK’ların, balıkçıların, kayıkçıların, mavnacıların ve halkın da katılımıyla bir şenlik havasında kutlanırdı.
Bu yıl ise, denizcilik tarihinin neferleri dışlandı.
Birlikte nice fırtınalar atlatmış bir topluluğa, bu kadar simgesel bir günde “yoksunuz” demek, sadece bürokratik bir tercih değil, sosyal hafızaya yapılmış ağır bir saygısızlıktır.
STK’ların tepkisi sertti ama ölçülüydü.
“Devletin bürokratı, böylesine özel günlerde kişisel davranamaz. Devlet büyüklerimize olan saygımız gereği sustuk ama yapılan yanlışı asla kabul etmiyoruz.”
Bu açıklama, aslında Samsun’da yıllardır oluşan “liman kültürüne” ve kamu disiplini anlayışına gösterilen özenin en çarpıcı örneğidir.
Ancak bu sessizlik, yapılan uygulamanın doğruluğunu göstermez.
Samsun Limanı sadece konteynerlerin yüklendiği, gemilerin yanaştığı bir yer değil; aynı zamanda duyguların, emeğin ve hatıraların limanıdır.
Burada alın teriyle geçen ömürlerin, Karadeniz’in azgın dalgalarıyla mücadelenin, ahşap teknelerin ve kayıkların da bir hafızası vardır.
Bu hafızayı görmezden gelen bir idare anlayışı ne kadar teknik ve mevzuata uygun olsa da, toplumsal meşruiyetini kaybeder.
Samsun denizciliği, devletin en üst kademesinden en sade balıkçısına kadar herkesin omuz omuza verdiği bir yapıdır.
Bu yapı, ancak saygı ve diyalogla ayakta kalabilir.
Aksi takdirde, sadece Kabotaj Bayramı değil, denizciliğin ruhu da karaya oturur.
Limanda bu işleri bulandıran kimse, buradan açık çağrımdır.
Liman, sizin makam odanızdan ibaret değildir.
Liman; kaptanın pusulası, kayıkçının halatı, balıkçının ağı ve halkın güvenidir.
O güveni yeniden inşa etmenin yolu; dışlamak değil, kucaklamaktan geçer.
Samsun Limanı’nın ihtiyacı olan şey, teknik adamdan çok, gönül insanıdır.
Denizle kavga edilmez.
Çünkü deniz, küserse geri dönmez…