Bugün yaşanmış bir hayat hikayesini daha sizlerle paylaşmak istedim.
Mahallede, sokakta, akraba toplantılarında, işyerinde...
Nerede bir sorun çıksa, nerede biri çaresiz kalsa, tek bir isim yankılanırdı:
“Durun, Hallederiz Naci var!”
Naci; herkesin yardımına koşan, kimse istemese bile derdi fark edip çözüm üreten bir adamdı.
Kimsenin gözüne sokmadan, iyiliği gösterişe dökmeden her şeyi yapardı.
Birinin arabası mı bozuldu? Naci tamircide başında dururdu.
Birinin çocuğu okula mı yazılamadı? Naci, e-Devlet’ten randevusunu alır, velisinden önce takip ederdi.
Kendi annesine olan düşkünlüğü, mahallede dillere destandı.
Her akşam iş dönüşü annesinin kapısını tıklar, “Anne, bir isteğin var mı?” diye sorar, sonra öperek helalliğini alır çıkardı.
İlaçlarını ezberlemişti. Doktor kontrollerini takvime işlemişti. Hangi gün hangi saatte ne yapılacak, Naci’nin zihninde milim sapmazdı.
Ama esas mesele, onun sadece kendi annesine değil, eşinin ailesine de en az kendi ailesi kadar kol kanat germesiydi.
Kayınvalidesi hastaneye mi gidecek? Naci arabaya atlar, yanına suyu, dosyaları bile alır, sıraya kadar eşlik eder, tedavisini yaptırmadan ayrılmazdı.
Kayınpederi tapuda iş mi halledecek? Naci, sabah altıda sıraya girer, öğlene kalmadan işi bitirirdi.
Eşinin kardeşi sınava mı girecek? Naci sınav gününde erkenden kalkar, onu sınav binasına kadar bırakırdı.
Yeğenlerinin sünnetinden mezuniyetine kadar her detay ondan geçerdi. İhtiyaçlarını onlar söylemeden o hisseder, planlamasını yapar, elinden gelenin en iyisini yapardı.
Birde Naci’nin yıllardır sırtında taşıdığı sorumlulukları bir kalemde yok sayanlar vardı.
Naci ise bunlara karşı hep sustu. Çünkü onun için sevgi, sessizlikte saklıydı.
Fedakârlığın gösterilerek değil, içtenlikle yapılması gerektiğine inanırdı.
Kalbi kırıldığında bile dönüp bir şey demez, annesine gider, çayını koyar, yorgun bedenini sessizce koltuğa bırakırdı.
Çevresinde herkes onu severdi. Mahallede bir genç iş bulamamış mı, Naci CV düzenlerdi.
Bir komşunun çocuğu düğün mü yapacak, Naci kameramanından tut da düğün salonuna kadar her şeyi “hallederdi. O yüzden adı Hallederiz Naci konmuştu.
İşyerinde adı geçtiğinde yöneticiler bile “Naci varsa iş bitmiştir” derdi.
Kimse onun gözlerinin içindeki yorgunluğu fark etmezdi.
O, herkesin kahramanı olmuştu ama kendi içinde ne yazık ki “eksik adam” muamelesi yaşıyordu.
Günlerden bir gün, Naci ciddi bir rahatsızlık geçirdi. İşine gidemedi, arabasına binemedi, telefonlara cevap veremedi.
O zaman mahalledeki herkes panikledi.
Çünkü herkes bir şekilde Naci’ye bağlıydı.
O gün evinin önü doldu. Komşular, arkadaşlar, uzaktaki akrabalar...
Hepsi sırayla geldi, biri çorba getirdi, biri dua okudu. Ve herkesin dilinde aynı cümle vardı:
“Naci olmasaydı biz bu işleri nasıl yapardık.”
Eşi ilk kez o gün sustu. Naci’nin yokluğunda etrafın nasıl boş kaldığını, evin bile sessizleştiğini fark etti.
O güne kadar fark edemediği koca yürekli adamın gerçekte ne kadar büyük bir iz bıraktığını gördü.
Naci kendine geldiğinde, başucunda eşinin gözyaşları vardı.
O ise gözünü açar açmaz sordu:
“Acaba annemin ilacını verdiler mi?”
Çünkü Naci için yaşam, başkalarına iyi gelmekti.
Ve bu dünyada onun gibi insanlar her zaman sessiz olurdu ama en çok iz bırakanlar da onlardı.