14 MART TIP BAYRAMI KUTLANDI
Programa OMÜ Rektör Yardımcıları, OMÜ Tıp Fakültesi Dekanı, Samsun Tabip Odası Başkanı, Sivil Toplum Kuruluşlarının yöneticileri, Öğretim Üyeleri, Hekimler, Tıp Öğrencileri ve konuklar katıldı. Tıp öğrencileri adına stajyer doktor Süleyman Taha Kılıç, Samsun Tabip Odası adına Dr. Ömer Faysal Çadır, Tıp Fakültesi adına Prof. Dr. Cengiz Çokluk birer konuşma yaptılar. Konuşmaların ardından Samsun Tabip Odası tarafından geleneksel hale getirilen Dr. Kamil Furtun Öykü Yarışmasının 3. sünün sonuçları açıklandı. Sonrasında meslekte 30, 40 ve 50. yılını dolduran Hekimlere Onur Plaketleri sunuldu. Törende bir konuşma yapan Samsun Tabip Odası Başkanı Dr. Ömer Faysal Çadır konuşmasında; 6 Şubat 2023 tarihinde ülkemizde, Kahramanmaraş, Adıyaman, Hatay, Diyarbakır, Şanlıurfa, Gaziantep, Adana, Osmaniye, Kilis, Malatya ve Elazığ illerini içine alan bölgemiz, 7.7 – 7.6 – 6.4 – 5.8 şiddetinde şiddetli depremlerle sarsılmış ve bu depremler; 50 binden fazla vatandaşımızı kaybetmemize, ciddi sağlık sorunlarının oluştuğu yaralanmalara ve yaşam şartlarında büyük bozulmalara neden olmuştur. Kaybettiğimiz vatandaşlarımıza rahmet, yaralılarımıza acil şifa, tüm Türkiye ve Dünya halklarına sabırlar diliyoruz. Şimdi sıra yaralarımızı sarmakta. Bizler Türk doktorları olarak; bu yaraları sarmak, yeni yaralar oluşmadan önlemek için hem fikirlerimizle hem de fiziki olarak çalışma azmimizle her zaman olduğu gibi yine hazırız. Devletimizin bu istek ve düşüncelerimizi dikkate almasını diliyor ve bekliyoruz. Bugün 14 Mart. Türk Sağlık sistemi ve Hekimleri için çok anlamlı ve önemli bir gün. 14 Mart 1827 tarihinde bundan tam 196 yıl önce 2. Mahmut döneminde Hekimbaşı Mustafa Behçet üstadımızın önerisiyle modern ve bilimsel tıp eğitiminin başladığı ilk Tıp Fakültesi diyebileceğimiz yapı, Tıphane-i Amire, Cerrahane-i Amire adıyla İstanbul Şehzadebaşı’nda oluşturuldu. Ne mutlu bize. Bu 14 Mart Bilimsel Tıbba geçiş günü olarak kabul edildi ve hiç unutulmadı. İlk anlamlı kutlanması da 14 Mart 1919’da İstanbul’un işgaline isyan eden 3. Sınıf tıp öğrencisi Hikmet Boran önderliğindeki tıp öğrencileri tarafından yapıldı. O başkaldırıda tıp öğrencileri ve destek veren hekimler; biz sadece halkımızın sağlığı için değil, aynı zamanda vatan toprağı ve daha güzel bir Türkiye için çalışmaya, çarpışmaya, ölmeye hazırız demişlerdir ve halen de demektedirler. Geldik 2023’e. Yani Cumhuriyetimizin 100. Yılına. Ve bu kutlu yılda buruk da olsa 104. Tıp Bayramını kutluyoruz. Hepimize Kutlu Olsun. Bu 14 Mart’ın bir anlamlı özelliği de bu haftada, hekimlerin ve sağlık sisteminin sorunlarının tartışılıp, çözüm yollarının aranmasıdır. Sağlık sisteminde geleceğimizi temsil eden tıp öğrencileri adına konuşan Süleyman arkadaşımız, konulara ve sıkıntılara vakıf olduklarını çok açık ve yalın bir şekilde gösterdi. Geleceğimizi dinlerken dedim ki kendi kendime; İşte, ülkenin geleceği, sıkıntıları, umutları için kafa yoran, sorunları çözmek için mücadele etmeyi hedefleyen bir nesil geliyor ne mutlu bize. Kendisine ve arkadaşlarına teşekkür ediyor ve başarılar diliyorum. Ben konuları biraz daha açmak istiyorum. 14 Mart’ın temel anlamı; Türk tıbbının bilimselliği temel alarak modern çağcıl tınbba yönelmesi, yani kendisine gelişme yolu olarak bilimselliği seçmesi idi. Dolayısıyla görünen o ki, korumamız gereken ilk ilke bu bilimsellikten taviz vermemek. Son yıllarda sağlık sistemimize bize çok ta yabancı olmayan, atadan nineden gördüğümüz bir şeyler giriverdi. Adı GETAT Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp. İşte bu tam da üstünde konuşmamız ve tartışmamız gereken bir şey. Kupa tedavisi (Hacamat), sülük tedavisi (hirudo terapi), Arı ve ürünleri tedavisi,(Apiterapi), Larva-sinek ted. (Maggotterapi), Cilt güzelleştirme (Mezoterapi), Bitkisel ted. (Fitoterapi) yöntemleri, farklı kültürlerin inanç ve teorilerine dayanarak, içgüdüsel davranış kalıpları yanında, ampirik gözlemler, deneme yanışmalarla elde edilen bilgilerle, fiziksel ve ruhsal hastalıklardan korunma, hastalık teşihis ve tedavi etme yolu olarak, birbiri üzerine eklenerek binyılladır uygulanagelmiştir. Buna şimdi geleneksel Tıp, Tamamlayıcı Tıp, Alternatif Tıp denmektedir. Tarihsel süreçte özgür ve bağımsız düşünebilmenin gerçekleşmesi ile bilimsel bilgi üretme sürecine girmiştir. Günümüzde sistematik veri toplamaya dayalı, denetlenebilir, olgusal, mantıksal, evrensel ve eleştiriye açık bilgi üretme yoluna, yani bilimsel yola girilmiştir. İnsan yaşamına zarar vermeme önceliktir ve bu öncelik bilimsel yöntemlerin kullanılmasını zorunlu kılmıştır. Böylece geleneksel tıptan bilimsel bilgiye dayalı modern tıbba geçiş sağlanabilmiştir. Bu düşünce gelişerek günümüzde kanıta dayalı tıp anlayışına dek gelmiştir. Bilinmelidir ki hem eğitim hem de uygulama sürecinde bilimsel bilgiye dayanmak yasal zorunluluktur. Fakat üzerinde çokça tartışılabilecek gerekçeler olsa da, konunun ekonomik kapasitesi bir grup insanın iştahını kabartmış ve çeşitli reklam, ihtiyaç üretme, bilimsel kılıflar bulma yolları da kullanılarak tüm toplumun ilgi alanına sokulmuştur. Geleneksel Tıbbın yasal kılıf içine sokulması amacının da; vatandaşların bilimsel tıbba ve hekime duyduğu evrensel güveninden yararlanmak olduğuna inanıyoruz. Eğer yanlış biliyor ve değerlendiriyor isem ben ve benim gibi “Geleneksel, Tamamlayıcı Tıp diye ifade edilen uygulamalar bilimsel değildir, Tıp Fakülteleri, bunların araştırılması için uygun olsa da, öğretilmesi ve uygulanması için uygun değildir” diyenleri aydınlatın. Ama sizler de bunların bilimsel olmadığını düşünüyorsanız, önlüğünüzün beyazını bu yanlışa, bu dayatmaya siper etmeyin, önlüğünüzün ve kimliğinizin, kapitalizmin çirkin ekonomik hesapları ve gericiliğin taçlandırılması gibi amaçlar için kullanılmasına izin vermeyin. Lütfen mesleğimizin değersizleştirilmesine sessiz kalmayın. Sıkıntı çok ve ben sıkıntıları en yumuşak halleriyle ifade etmeye çalışıyorum.
SAĞLIKTA ŞİDDET..
Bunu nasıl yumuşatacağımı da bilemiyorum doğrusu. Meslektaşlarımız ve sağlık sistemimiz yönünden en rahatsız edici sorun. Öncelikle sağlıkta şiddetin herhangi bir türünün münferit bir olay olarak kabul edilmeyeceğini bilmek ve sağlık sistemi işleyişindeki bozukluklardan kaynaklanan toplumsal bir sorun olduğunu görmek zorundayız.
SAĞLIKTA ŞİDDET;
Kışkırtılmış sağlık talebine karşın, gelen vatandaşların, 5 dakikalık muayeneyle sonuç almasını beklemekle alakalıdır, bu nedenle hastaya vaadedilen, hastanın istediği ve beklediği kalitedeki sağlık hizmetine ulaşamaması ile alakalıdır. Hastayı müşteri, hekimi işgücü olarak değerlendirmekle alakalıdır. Hekimle hasta sanki karşı cephelerde imiş gibi algı oluşturmakla alakalıdır. Performans sistemini getirip, hekimi mesleği ve geçim derdi arasına sıkıştırmakla alakalıdır. Hekim ve sağlık çalışanları hakkında yapılan değersizleştirme söylemleri ile halkın gözündeki itibarımızın yerle bir edilmesiyle alakalıdır. Bütün bu olumsuzluk nedenleri yaratıldıktan sonra, öfkeleri sınır tanımayan insanların, hiçbir önlem alınmamış hastane ve sağlık birimi koridorlarında ellerinde silahlarla, serseri mayın gibi dolaşmalarına izin vermekle, göz yummakla alakalıdır. Yani sağlıkta şiddetin; kapıya bir güvenlikçi dikerek, ifadeye çağırıp salarak, 1-2 kendini bilmezin işidir deyip geçiştirerek çözülmesi mümkün değildir.
SAĞLIKTA ŞİDDET SORUNU;
Ancak meselenin köküne inen, nedenlerini samimiyetle irdeleyen, iyi niyetli, akılcı ve kararlı politikalarla çözülebilir. Devletimizin asli görevi bu sorunu çözmektir ve bunun için gerekli adımları hızla atmalıdır.
MUAYENEHANE HEKİMLERİ
6 Ekim tarihinde “ Özel Hastaneler Yönetmeliği ”nde yapılan değişiklikle, bundan sonraki dönemde hekimlerin meslek hayatını derinden etkileyecek bir uygulama başlatıldı. Muayenesi olan hekimlerin çalışmaları sırasında ihtiyaç hissettiklerinde Özel hastane imkanlarını kullanma haklarına sınırlama getirildi. Sınırlama demek de eksik kalır aslında, birçok muayenehaneyi işlevsizliği nedeniyle kapanmaya götüren bir uygulama başlatıldı. Yoğun baskılarla ufak değişiklikler yapılsa da, genel uygulama aynen devam ettirildi. Bu uygulama, sadece bugün muayenesi olanların değil tüm hekimlerin ve hekim adaylarının mesleki geleceğini olumsuz yönde etkileyecektir. Bizler; hekimlerin, serbest çalışma hakkını ve mesleki bağımsızlığını yok etmeyi amaçlayan ve hekimler, kamu ve özel zincir hastaneleri arasında sıkıştırarak değersizleştirmeyi hedefleyen “Muayenehane Yönetmeliği” nin derhal iptal edilmesi gerektiğine inanıyoruz.
AİLE HEKİMLERİMİZ VAR
Ne özel ne resmi olan, hem özel hem resmi olan. Sağlık sisteminin temelini oluşturan ve bir ülkenin iyi sağlık verilerine ulaşmasını sağlayan temel grup. 1. Basamak sağlık hizmetini tüm zorluklara rağmen özveri ile yürüten arkadaşlarımız. Ne çare ki şu anda belki de popülist pozisyonda olmadıkları için varlıkları da dikkate alınmamakta, istekleri de. Fakat bilinmelidir ki ülkemizin sağlık sistemi, sağlam temeller üzerinde yükseltilecek ise, Aile Hekimlerine hak ettikleri değer verilmeli, bunun için de öncelikle; Çalışma alanları kamu korumasında ve desteğinde olmalı, Ceza yönetmeliği derhal iptal edilmeli, Ekonomik sıkıntılarını giderecek düzenlemeler derhal yapılmalıdır.
VE VE VE NİHAYETİNDE;
4-5 parçaya bölünmüş, özünde performansa dayalı, günün şartlarına göre artırılıp azaltılan değil, tek kalemde ve emekliliğe yansıyan, verdiğimiz emeğin karşılığı olan miktarda onurlu ve saygın bir şekilde çalışıp yaşayacağımız hak edişimizi istiyoruz. Yaşadığımız deprem felaketinde kaybettiğimiz öğrencimiz Hatice Sena Yılmaz ve tüm meslektaşlarımızın anısı önünde eğiliyor, hepinize saygılar sunuyorum.” dedi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.