Yolun başı burası! Osmanlı’nın gizli navigasyonu

Yolun başı burası! Osmanlı’nın gizli navigasyonu
Yolun başı, göğe yükselen minareler ya da ihtişamlı surlar değil, 128 santimetrelik mütevazı bir taştı.

İstanbul’un tam kalbine, kimsenin fark etmediği bir noktaya yerleştirilen bu taş, Osmanlı’nın şehir planlamasında pusula görevi görüyordu. Bugün pek az kişi bilir ama Yeşil Sütun, 500 yıldır İstanbul’un görünmeyen merkezi olarak ayakta. Ne büyük levhalarla tanıtıldı ne de modern haritalara girdi. Ama her şeyin başladığı yer orasıydı.

Şehrin kalbini Sinan belirledi

Kanuni Sultan Süleyman, henüz 22 yaşında vefat eden oğlu Şehzade Mehmed için ölümsüz bir cami yapılmasını ister. Ancak bu caminin İstanbul’un tam ortasına inşa edilmesi şarttır. Görev, dönemin dâhi mimarı Mimar Sinan’a verilir. Sinan, Eyüp ile Sarayburnu arasında milim milim ölçümler yaparak coğrafi merkezi belirler.

Sonuçta ortaya çıkan nokta, bugünkü Şehzadebaşı semtidir. Ve tam oraya, yeşil somaki mermerden yapılmış, 128 cm yüksekliğinde özel bir sütun dikilir. Bu taş, artık sadece bir yapı elemanı değil, şehir sisteminin sıfır noktasıdır.

Divanyolu’nun gizli başlangıç noktası

Roma’nın Mese Yolu, Bizans’tan Osmanlı’ya uzanan Divanyolu adını alarak İstanbul’un ana güzergâhı haline gelir. Saray törenleri, dini ve sivil yapılar, çarşılar, hanlar hep bu aks etrafında şekillenir. Yeşil Sütun, bu hattın tam merkezinde konumlandırılmıştır.

Bu yerleşim, şehir planlamasının rastlantısal değil, bilinçli bir tasarım ürünü olduğunu gösterir. Osmanlı için bu sütun, sadece sembolik değil; yön tayininde, yapılaşmada ve kamusal yaşamın örgütlenmesinde gizli bir navigasyon cihazıdır.

Dönen taş: Osmanlı pusulası

Yeşil Sütun’un en dikkat çeken yönlerinden biri de zamanında ekseni etrafında dönebilmesidir. Altına yerleştirilen özel bir sistemle bu özellik kazandırılmıştır. Bugün bu mekanizma işlevsiz hale gelse de, taş hâlâ yerinde durmakta ve bir medeniyetin mühendislik vizyonuna dair ipuçları vermektedir.

Taşın üretiminde kullanılan “Mısır pudingi” olarak bilinen dayanıklı ve yeşil tonlu mermer, hem estetik hem işlevsel bir tercihtir. Üzeri Osmanlı mimarisine özgü mukarnaslarla süslenmiş olan sütun, dönemin sanatsal çizgisini de yansıtır.

Göz önünde ama görünmez

Şehzade Camii’nin avlu duvarının bir köşesine ilişmiş olan Yeşil Sütun, bugün binlerce insanın fark etmeden yanından geçtiği tarihi bir mirastır. Üzerinde açıklayıcı bir tabela yok, Google Haritalar’da işaretli değil. Hatta çevredeki pek çok esnaf bile onun ne olduğundan habersiz.

Ancak bu taş, bir imparatorluğun şehir mimarisini nasıl sistemli inşa ettiğini anlatan eşsiz bir örnektir. Modern şehirlerin bile çoğu zaman hesaplayamadığı simetrik planlamayı, Osmanlı 16. yüzyılda bu taşla başlatmıştı.

Çayın yanında tarihle tanışın

Yeşil Sütun’un tam karşısında bulunan Nevşehirli Damat İbrahim Paşa Külliyesi, günümüzde Türkistan Vakfı tarafından kullanılmakta. Bu tarihi yapının avlusunda yer alan küçük çay ocağı ise keşfinizi tamamlayacak huzurlu bir mola noktası.

Burada sunulan yaban mersinli Turanyum çayı, sadece ferahlatıcı bir içecek değil; geçmişin aromasıyla bugünü birleştiren eşsiz bir deneyim. Her yudumda taşın 500 yıllık sessizliğini içinizde hissedeceksiniz.

Şehircilikte sıfırdan başlama noktası

Bugün İstanbul, modern yapılarla dolu, karmaşık bir metropol gibi görünebilir. Ama Yeşil Sütun, geçmişin ne kadar planlı, ölçülü ve anlam yüklü olduğunu gösteriyor. O taş, bir haritanın ortasına çakılmış çiviydi. Binalar, yollar, yaşam alanları ona göre dizildi.

Her ne kadar yol seviyesi yükselmiş, taş gözden kaybolmuş olsa da, İstanbul’un ruhunu şekillendiren simgelerden biri hâlâ yerinde duruyor. Sinan’ın elleriyle koyduğu bu merkez noktası, bugün hâlâ şehrin kimliğini taşıyor.

Kaynakça: https://www.gazetebirlik.com/

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.