Zinciri kırmayın...

Neval Sultan

İzmir'de lise son sınıfı okuduğum yıldı. Birgün kapının altından bir yazı atmışlardı. Atan belli değildi. Küçük bir kağıda dua metni gibi bir şey yazılmıştı. "Şu işinizin olmasını istiyorsanız, bu mektuptan en az 9 tane yazın ve tanıdıklarınız da dahil olmak üzere dağıtın. İstediğinizin olduğunu göreceksiniz."

Daha sonra buna benzeyen bir kaç yazı daha aldım. Kimisi kitabımın arasında sıkıştırılıyordu kimisi sıranın altına konuluyordu. Bir de bunların içinde para toplama amaçlı olanları vardı.

O dönemde bunun bir furya olduğunu düşünüyordum ki babam yetişti imdadıma her zaman ki gibi. Meğer böyle yazılar 70'lerde de elden ele dolaşıyormuş. Hatta "Saadet zinciri" diye, benim şimdi ayrıntılarını unuttuğum bir para toplama zinciri bile oluşturmuşlar o zamanlar.

Babam, bana ulaşan kağıtlara şöyle bir bakıp "Demek ki insanlar yine umutsuz günlere girdi, yeniden başladığına göre zincirler" demişti.

Evet, babam haklıydı. İnsanlar yaşamdan umutlarını kestiklerinde, geleceğe güvensiz olduklarında, dinlerinden ve inançlarından emin olmadıklarında, birbirlerine yardım etmek için sırlı mektuplar yazıp varlıklarını ortaya koymaya çalışıyorlardı.

Hiç tanımadıkları insanlardan dertlerine ortak olmalarını bekliyorlardı. Sonra başka başka insanlara ulaşmak, seslerini duyurmak istiyorlardı.

Hatta aralarında para bile topluyorlardı. Bir tür cemaat ruhu oluşturuyorlardı.

Ama bunların 70'lerde veya benim 90'lı lise yıllarımda yaşanmış birer anı olmadığını, elektronik posta kutuma gelen iletilerle farkettim.

Gelen slayt gösterisinde, bir kelebeğe, kozasından çıkması için yardım eden bir adam anlatılıyordu. Kelebeğin o çabaya ihtiyacı olduğu, bazen yardımın o varlığın hayatını mahvedebileceği mesajı veriliyordu.

En sonunda da "bu mesajı tüm dostlarınıza gönderin, onlardan da size geri gelirse gerçek dostlarınızı anlamış olacaksınız" türünden bir not iliştirilmişti.

"Lütfen bu zinciri kırmayın" da deniliyordu.

Demek ki insanlar yine mutsuzdu. Demek ki insanlar zincirlerle birbirine bağlanmaktan hiç vazgeçmemişti. Hala yalnızdılar. Hala geleceklerini göremiyorlardı.

Sadece şekli değişiyordu iletilerin ama içerik hep aynı kalıyordu. Birisinde el yazısı ile çoğaltıyorduk, birisinde adres defterine kes-kopyala ile...

Sesimizi duyurmaya çalışıyorduk...

Demek ki sadece araçlar değişiyordu... Oysa ne çok isterdik yalnızlığın değişmiş olmasını...
Ben bu zinciri kırmıyorum...
Ama bu sefer kendi usulümle...

  

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.