YENİDEN AŞKLA

Ahmet Ufuk Erkan

Çok az yeri kaldı ülkemin gezmediğim. Askerlik, öğrencilik, dost ziyaretleri… Gezmenin vesileleri işte…

 

Karaman’a inişimi hatırlıyorum. Terminal yanında, yarım minareli bir camii… Henüz yapımı tamamlanmamış… Ruhum dinlenmişti; acaba buralı mıyım demiştim. Sokaklar, caddeler, herkesin kabullendiği şehir meczupları…

 

Ve belki Maraş, Kahramanmaraş… Şehrin tüm camilerini yenilemişlerdi. Yılların birikimi, zenginlerin “yağlıboya” bağışıyla kapatılmıştı…

 

Ve şehirler, şehirler… Her biri ayrı bir benzerin.

 

Dönüp dolaşıp geleceğim yerdi bura. Evim, yurdum, ilk aşkım… Sokaklarını ezbere bildiğim şehir… Doğduğum yer, aşkım benim… En çok ihanet edenim…

 

Doğaya inat, insanın yaptıkları, biriktirdikleri miydi kültür, yoksa doğaya uyumlu bir hayat sağlamak mı? İnsan… Her ikisini de yapabilen canlı… Doğaya rağmen bir şeyler yapar ve bazen de ona uyum sağlar. Aşkım benim, şehrim… Denize doğru ilerledin, sanki doğayla yarışır gibi. Eski evlerini yuttun. Çocukluğumun, çocukluğumuzun, kıyısında kuğu heykelleri bulunan ve siyah beyaz bir hatıramız mutlaka bulunan havuzuyla, fuarını yuttun…

 

Üstüne çıkıp, korkarak, altımızdan geçen trenlerin bacasına küçük çakıl taşları attığımız demir ve tahta karışımı köprü nerde?.. İlk beyaz fareyi gördüğüm, küçük perdelerinde siyah-beyaz filmler izlediğim fuarım nerde? Şehrim, aşkım benim. En çok ihanet edenim… Urlarla büyüyorsun, yoruyorsun ruhumu.

 

Şehirlerin ölmüş uluları olur hani. Ne bileyim işte, Ankara’da Hacı Bayram mesela… Sen, evliyalarını da unutturmuş şehir, aşkım… Niye gömdün yatırlarını iki defa? Bıçkın ve sokak başlarını bekleyen gençlerin tanımıyor Seyd-i Kutb’ud-din’i, İsa Baba’yı… Hacı Hatun onlara göre bir sokak adı… O yüzden bence, o yüzden, acımasızlar, kurşun sıkarak kurşun döküyorlar nazarlarına…

 

Sokaklarının tarihine bile sahip çıkmadın. Bir diş doktoru, çürümüş diş sanıp, söktü tarihinden Yeni Hamam Caddesi’ni… Tamam, orda artık bir hamam yoktu, çocukken gördüğüm külhanıyla; peki Fatih Sultan Mehmet hiç gelmiş miydi, geçmiş miydi bu sokaktan? Şehrim, aşkım benim, çocuklarına sahip çıkmayanım… Bir şehrin çocuklarıdır sokaklar. Her birinin bir anlamı, tarihi vardır. Aşkım benim, sevenine vefasızım…

 

Yaralarını erken fark edip, ilaç hazırlayanları da unuttun sen. Kan dolaşımın rahatlasın diyeydi o koca bulvar. Yapanının adını bile sildin… Şimdi sülün heykelleri dikiyorlar, oysa sülün sembolündü senin. Hafıza-i şehir de mi nisyan ile malul?.. Ancak öldüklerinde mi izin vereceksin, sana hizmet edenlerin adlarını bağışlamak için bir yerlere?..

 

 

 

 

Yeniden aşkla sevmek seni, aşkımızın bahanelerini arttırmak… Nelerin vardı da unutmuşuz, neler katmışız geçen yıllar zarfında… Sana seni hatırlatmak, seni bize anlatmak, harmanlanmış ne varsa artık tarihine senin, sermek ortaya…

 

Yeniden aşkla bakmaya çalışıyorum sana, son bir gayret…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.