Yaşasın! 407. olduk...

Fatih Kelleci

 

  Shanghai Jiao Tong adında bir üniversite var. Bu üniversite aynı zamanda dünya üniversitelerinin akademik sıralamasını belirleyen kuruluşlar arasında yer alıyor.
  Üniversiteden yapılan yazılı açıklamadan öğreniyoruz ki; dünya üniversitelerinin akademik sıralamasında, ülkemizin en iyisi olduğunu düşündüğümüz İÜ  407. sıradan dünyanın en iyi  500 üniversitesi arasına girmiş. Sevindiniz umarım. Muhteşem bir başarı! değilmi değerli okurlar.
  53 adet devlet, 25 adet de vakıf olmak üzere toplam 78 üniversitemizden sadece biri hem de 407. sıradan ilk 500' e giriyor. Bu habere kim sevinir, kimin göğsü kabarır bilmiyorum ama ben bu derecenin bizim gibi bir millete yakışmadığı kanaatindeyim.
 Üstelik, daha 60 yıllık geçmişi olan İsrail' in 6 üniversite' sinin, Güney Afrika' nın 4 üniversite' sinin derece yaptığı sıralamada sadece bir üniversite ile 407. sırada yer alabilmemiz bilimin neresinde olduğumuzu da gösteriyor. İÜ bünyesinde 2 adet Tıp Fakültesi' nin olması nedeni ile yayınların % 80 lik kısmı tıp alanında. Yani  407. sırayı da sadece Tıp alanındaki yayınlar sayesinde elde etmişiz.
 Yapılan açıklamada, dünya sıralaması belirlenirken özellikle 6 kriter baz alındığı vurgulanmış. Bu kriterler ; bilimsel ve akademik çalışmalar, üniversite mezunları, üniversitede çalışan akademisyenlerin aldığı ödüller, geçmişten bugüne kadar yapılan araştırmalar ve çalışmalar, 2002 ve sonrası yapılan çalışmalar, ''Science Citation Index-Expanded and Social Citation Index'' kapsamında yayınlanan çalışmalar ile yapılan diğer çalışmaların tam zamanlı çalışan akademik personel başına düşen pay oranı şeklinde sıralanmaktadır.
  Yani adamalar kriterlerini belirlerken diyorlar ki sen nekadar bilimselsin? Altına, üstüne, başına giydiğin kumaşın rengi ya da cinsi gibi bir ölçüt ben bu kriterlerin arasında göremedim.
  Meselenin dalga geçilecek tarafı kalmamıştır. Artık kendimize çeki düzen vermemizin zamanı geçiyor. Mevcut durumun sorumlularını tarihte aradığımızda isim isim bulabiliriz. Çözüm müdür? Hayır değildir. Onlara bu vebalin sorumlusu olmak yeterlidir.
   Şimdi tespitimizi yapalım bu başarısızlık neden ?
   Nitelikli bilim adamı sayısının azlığı, mali yetersizlik,  bilimsel bakış açısının gereği kadar olgunlaşmaması, ciddi bir devlet politikası eksikliği, bilimle uğraşması gerekenlerin siyasetten bilime zaman ayıramamaları, bu konuda bu zamana kadar iradeyi ve idareyi elinde tutan  kafaların bilimsel açlığımızı ve hedeflerimizi kendilerine dert etmemiş olmaları gibi bilim politikalarına ilişkin yanlış yöntemler sayılabilir. Bu sorun bugün değil dünün sorunu olup, bugünde siyasilerin kısır çekişmeleri ve üniversite dinamiklerini kontrol etme anlayışı yüzünden bir türlü aşılamamaktadır.
  Artık çalışmak zamanı. Bu neden le de yeni YÖK yönetimine , yeni atanmış rektör ve üniversite yönetimine, bilimin önünü açacak her nekadar kurum ,kuruluş var ise seslenmek icap eder ki; çok çalışmanız lazım çok. Bu yük sizlerden öncekiler gibi sizlere de ağır gelmez umarım. Bu arada buraya kadar yazdıklarımızın aksine milletimizde varolan potansiyeli gören, tek amacı bilimsel kalkınmayı sağlayan ve sıralamaları alt-üst edecek şekilde bilim adına hamleler yapabilen bir Türkiye özlemi çeken ve bu uğurda hiç bir şahsi hesabın içerisinde olamayacak kadar onurlu yaşayan değerli bilim adamlarımızı tenzih ediyorum. Hekes hangi kategoride olduğunu çok net anlayacaktır.
  AB sürecinde, hernekadar bunu onlar istiyor diye yapacak olmamız onuruma dokunsa da, ne kadar bilimsel olduğumuzun test edilmesi ve bu yönde sağlam, sistematik projeler üretilmesi en çok beklediklerimin arasında yer alıyor.

  Bilginin efendisi olmak için, çalışmanın uşağı olmak gerekir...

 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.