VEZİR HAZRETLERİ'NİN İFADE VERME MESELESİNİ KONUŞALIM MI?

Adnan Bahadır

Sözlerime 1980 yılında tanıma şerefine nail olduğum, hayatını öğrenci yetiştirmeye adamış olan, hayatının her dakikasını Allah'ın rızasını kazanmak için harcayan, çok kıymetli insan Ahmet Yaşar Hocaefendi'nin Hakka yürümesi nedeniyle duyduğum üzüntüyü ifade ederek başlamak istiyorum. Merhum hiç bir dönemde Allah'tan başka kimseden korkmadı, sadece ve sadece Allah’a itaat etti. O’nun dışında kimseden korkmadı, kimseye boyun bükmedi. Çok büyük imtihanları oldu. Evlad-ü iyali ile ilgili ciddi anlamda sıkıntılar yaşadı, ağır Trafik kazaları geçirdi, çocuklarının sağlık problemleri oldu, maddi sıkıntılar yaşadı ama tamamını metanetle aşmayı başardı. Rabbim Rahmet eylesin, şefaatinden hepimizi şerefyab eylesin. Bugün iki konuya değinmek istiyorum. Her gün yazma fırsatı bulamadığım için yazılarımı biraz uzun tutarak iki konuyu, bir köşe yazısına sığdırmak istiyorum. Siz değerli okurlarımın her gün köşe yazısı yazmamı istediğinizi çok iyi biliyorum. Elimden geldiğince de yazılarımı sıklaştırdığımı sanırım farketmişsinizdir ama dört beş tane işi sevk ve idare edince maalesef sıkıntı yaşıyoruz.
Konularımızdan ilki, dünkü manşet haberimizde işlediğimiz konu ile ilgili olacak. Hayatımın hiç bir döneminde düşmanlarımın dahi sıkıntı çekmelerini, varlıktan yokluğa düşmelerini, işlerinde sıkıntı yaşamalarını istemediğimi beni tanıyan herkes bilir. İş adamlarının en çok korktukları şeylerin başında iş kazaları gelir. Zira olayın hem manevi boyutu var hem de maddi boyutu var. Maddi boyutunu bir biçimde halletseniz bile manevi boyutu, ömür boyu insanın vicdanını rahatsız eder. Kaldı ki maddi boyutu da öyle kolay, kolay hallolmuyor. Olayın o kadar çok boyutu var ki anlatamam. Önce Çalışma Bakanlığı İş Müfettişliğinden başlayıp, ölen kişinin maddi, manevi tazminatıyla biten mahkeme sürecinin ardından Sosyal Güvenlik Kurumu'nun ölen kişiyle ilgili çıkardığı yüklü tazminatlardan tutun da Ticaret Mahkemelerinde görülen davalarla bir sürü can sıkıcı olay var. O nedenledir ki bu tür kazaları yaşayan kim olursa olsun, hem ölen şahsa hem işverenine, hem de ailesine üzülürüm.
Ancak yaşanan bu tür olayları haber yapmayıp toplumdan gizlemeye çalışmak kadar yanlış bir şey yoktur. İnsanın başına bir hal gelmiş ise bunu toplumun bilmesinden neden rahatsız olurlar anlamış değilim. Kaldı ki biz tuvalete gitsek bunu haber yapan, hatta bize saldırıp, kafamızı gözümüzü jiletli sopalarla, silahlarla yaralayan çete mensuplarını yoldan geçen insanlar gibi gösterip olayı alacak-verecek meselesine dökmeye kalkan şerefsiz 'gazatacı' müsveddelerinin böyle büyük bir olayı görmezlikten gelmeleri, ülkenin ne hale geldiğinin açıkça delili değil de nedir? Büyükşehir Belediyesi'nde yapacağımız grup toplantısında, bana saldıracak olanlarla iş birliği yapıp toplantıya özel muhabir gönderip, bunu ulusal basına servis eden şerefsizler şimdi sıra kendilerine gelince olayı nasıl da ört bas etmeye çalıştıklarını görünce inanın şaşırmıyorum. Çünkü herkes kendisine yakışanı yapacak; şerefsizler, şerefsizliklerini yapacaklar, şerefli insanlar da Allah'ın bildiğini kuldan saklamayıp sadece ve sadece Allah'ın kınamasından korkacaklar. Biz bu haberi birilerinden rövanş almak için yapmadık, sadece ve sadece doğruları toplumun bilmesi için gazetecilik görevimizi yerine getirdik o kadar.
Gelelim yazı başlığındaki konumuza, yaklaşık onbeş yirmi günden beri Vezir Hazretleri ile ilgili bir algı operasyonu yapılmakta ve bu algı operasyonunu yapanlar Denge gazetesi'nin yaptığı haberleri kullanmak sureti ile kendilerini saklamaya çalışmaktalar. Biz bu işten rahatsız değiliz, zira Reklamın kötüsü olmaz. Yazıp, çizdiklerimizin de sonuna dek arkasındayız. Ancak olayın perde arkası piyasaya yansıdığından çok farklı, evet Vezir Hazretleri'nin tasvip etmediğim bir çok yanlış işi var ama onu siyaseten bitirmek isteyip de karşısına adam gibi çıkamayanlar, perde arkasından oynamasınlar adam gibi çıkıp mücadelelerini versinler. Basında çıkan haberlere gelince, tamamı asparagas haberler. Vezir Hazretleri ne ifade verdi, ne de onunla ilgili AK Parti'de en ufak bir sorun var. Konu AK Parti Genel Merkezi tarafından yetkililere sorulmuş, yetkililer de Vezir Hazretleri'nin arkasında durmuşlar ve olay kapanmıştır. Haberleri yapanlar Vezir Hazretlerinden nemalanamayanlarla birde yerinde gözü olan Canik Beylerbeyi'nin Belediyenin parası ile yaptığı hoyratça harcamalar sonrası ortaya çıkan bir durumdur. Bu gibi işleri değerlendirirken şunu da unutmamak lazım. AK Parti Genel Merkezi Vezir Hazretlerini görevden almak istese, önce yerine getireceği kişiyi tespit eder. Bugün itibarı ile Vezir Hazretleri'nin yerine gelebilecek iki isim vardır. Birisi Erdoğan Tok, diğeri de İshak Taşçı'dır. Osman Genç bu işe ne kadar heves etse de,  ne vizyonu, ne misyonu, ne de teknik altyapısı bu işe uygun olmadığı açıkça ortada. İlkadım ve Atakum Belediye Başkanlıkları'nın birisinin bugün boşalması halinde daha büyük bir sıkıntı çıkacağını AK Parti Genel Merkezi'nin bilmediğini mi sanıyorsunuz? Bırakın onu, Mavi Marmara Gemisi'nin Çanakkale'ye geziye gitmesinde harcanan tamı tamına 800 bin liranın nasıl ve hangi bütçeden harcandığını dahi çok iyi bildiğini unutmayalım. Sözlerime son verirken kimsenin yalandan ortalığı yaygaraya vermemesini tavsiye ediyorum. Kalın sağlıcakla.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.