VAR OLASIN HALİT BAŞKAN

Adnan Bahadır

Belediyecilik gerçekten zor iştir. Bir yandan halkı memnun edeceksiniz, diğer yandan kamu kurumu niteliğinde olmanız nedeniyle de devletin denetim mekanizmasına hesap vereceksiniz. 2007 yılında Büyükşehir Belediyesine gelen sayıştay müfettişleri yaklaşık olarak iki yüz sayfa civarında denetleme raporu hazırladılar. Raporda birkaç konuyu incelemeye aldılar. Bunlardan birisi de hafif raylı güzergâhında yapılan kamulaştırmalara belediye bütçesi yetmediğinden arsa sahipleri ile kamulaşacak kısma karşılık arsalarına kat ilavesi verilerek karşılıklı anlaşma yapılmak suretiyle kamulaştırmalar yapılma konusuydu. Müfettiş bunu kabul etmedi. Burada kamu yararı değil kurum yararı vardır, belediyeler kamu kurumu değil özel bütçeli kuruluşlardır, o nedenle burada görevi kötüye kullanma fiili işlenmiştir dediler. Olay mahkemeye intikal etti, bilirkişiler de aynı şekilde belediyeler kamu kurumu değil, özel bütçeli kuruluşlardır deyince Yusuf Ziya Yılmaz başta olmak üzere dönemin alt kademe belediye başkanları ve bizler meclis üyeleri olmak üzere 43 kişi ceza aldık. Hiçbirimizin kuruş menfaati olmamasına rağmen sırf Samsun halkına hizmet etmek üzere kurulan hafif raylı sisteme güzergâh temini için yapılan kamulaştırmadan aldığımız ceza ortada iken şimdi bazı basın mensuplarının Büyükşehir Belediyesinin sayıştay raporunda belirlenen eksiklerle ilgili tezvirat yapmaları kabul edilir bir şey değildir. Bu arkadaşların tuzları kuru, ömrü hayatlarında hiç sorumluluk almadıklarından istedikleri gibi yazıp çiziyorlar ama işin çilesini çekmiş birisi olarak yapılan işlemlerin normal şeyler olduklarını rahatlıkla söyleyebilirim. Ayrıca sayıştay raporunda belirtilen konuların çoğunun da Halit Başkan döneminden önce yapılan şeyler olduğu açıkça ortada olmasına rağmen ısrarla yazıp çizenlerde iyi niyet aramak öküzün altında buzağı aramak gibi bir şey.

Cuma günleri çok önemli bir sorunum olmadıkça merhum babamın Derecik’teki mezarına gider Kuran okur, dua ederim. Geçtiğimiz yıl Derecik mezarlığında yaşanan heyelan kayması nedeniyle babamın mezarı da zarar görmüş, hem mermerler hem de ana gövdesi ortadan yarılmıştı. Hatırlarsanız bazı meslektaşlarımız konuyu dillerine pelesenk edip belediyeye veryansın ediyorlardı ama ben asla belediyeyi suçlamadım. Zira o bölge heyelan bölgesi olduğundan merhum Kenan Şara tarafından 2005’li yıllarda mezarlık olarak hizmete açılmıştı. Mezar yeri konusu belediyelerin en önemli sorunlarından biridir. Bir yandan nüfus artıyor diğer yandan da ölümler devam ediyor, hal böyle olunca da mezar yerleri doluyor. Bir aileden bir kişi ölünce dört beş mezar yeri alıyor, bu kez de mezarlıklar çok erken doluyor. Derecik mezarlığı daha on beş yirmi yıllık bir mezarlık olmasına rağmen büyük bir kısmı dolmuş durumda, tamamı dolunca nereye mezarlık yapılacak o da ayrı bir sorun. Gelelim yazı başlığındaki konumuza. Bu cuma mezarlığa gidince baktım babamın mezarının mermerleri sökülmüş, bitişiğindeki mezarlardan zarar görenlerin tamamı yıkılmış, belediyenin kepçesi de bir yandan harıl harıl çalışıyor. Nedir durum diye sorduğumda; belediyenin heyelandan zarar gören tüm mezarlıkları yıktığını, yerine yenilerini yapacağını söylenince var olasın Halit Başkan dedim. Dün de belediyeden bir yetkili arayıp bu dediklerimi teyit eden bir bilgi verdi. Gerçekten Allah razı olsun, belediyenin en ufak bir hatası olmamasına rağmen büyük bir sorumluluk örneği göstererek mezarların zarar görenlerinin tamamını yenileme kararı takdire şayan bir durumdur. Heyelanı artıran su sorunu çözülmüş. Kaymayı durdurmak için de kazık ile sağlamlaştırma çalışması yapılacak.

Basın kuruluşları, belediyelerin haberlerini Basın İlan Kurumu üzerinden faturalandırıp ücret alırlar, haberim yapılmasın diyen belediyeler bu ücreti ödemezler. Belediyelerle çalışan basın kuruluşlarının, belediyelerin eksikliklerini önce belediyelere söyleyip düzeltilmemesi halinde haber yapmaları hem basın ahlakı hem de insanlığın gereğidir. Ancak hem belediyelerden destek alıp hem de karalama kampanyası yapmak ahlaklı bir durum asla olamaz. Ortada bir sorun varsa önce başkanla veya yetkili biriyle konuşursunuz ondan sonra düzelmez ise gereğini yaparsınız. Ben şahsen bugüne dek sadece belediyelerle ilgili değil, kamu kurumlarının tamamında ilgili şahıslara sorunları ilettikten sonra diyalog sağlayamadıysam haber yaptım, aksini yapmadım. Muhatabım benimle görüşmek istemediyse veya gereğini yapmadıysa o zaman konuyu toplumun hakemliğine sundum. Her işin bir etiği olduğu gibi bir de karakterimizin gereği vardır. Gazetecilik mesleğinin en sevmediğim tarafı muhatabınızla konuşup bir cümle içerisinden bir kelime alıp kafanıza göre yorumlamaktır. Ben buna düpedüz ahlaksızlık diyorum. Bir de iki belediye başkanını kıyaslayıp onları birbirine vurdurmak da asla kabul etmediğim bir olaydır. Mevlana’nın dediği gibi ya olduğumuz gibi görüneceğiz ya da göründüğümüz gibi olacağız. Sanırım matlup hasıl oldu. Bugünlük de bu kadar, kalın sağlıcakla.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.