ÜVEY EVLAT…

Fevzi Gül

Değerli Okuyucular;
Köşe yazılarım sebebi ile sizlerden çok güzel ve olumlu tepkiler almaktayım. Arada bir, iki tane terbiye, şeref, haysiyetini kaybetmiş, utanma ve arlanmayı bünyelerinde barındırmayan, yüzüne tükürsen yağmur yağıyor sanan, kuyruklarına bastığımı düşündüğüm bazı insanların adap dışı, argo cümleler kullanmak sureti ile yapmış oldukları hakaret içeren yorum ve mesajları ile karşılaşmıyor da değilim hani... Ama ben onların yarası olduğu için gocunduklarını bildiğimden, kendilerini hiç galeye bile almıyorum ve doğru bildiklerimi yazmaktan da asla geri durmayacağım. Bunu da buradan kendilerine iletmiş olalım. Gelelim niyetinin bağdan üzüm yemek olan ve özeleştirilerde bulunanların, sıklıkla karşılaştığım eleştirilerinden biri olan; “yazılarınız çok güzel, ancak çok uzun oluyor” haklı serzenişlerini duymaktayım. Evet, maalesef bende bunun farkındayım ve sizlere de hak vermiyor değilim. Ancak elimde değil! Bazen yazı yazarken, klavyenin tuşlarından hırsımı almak istercesine, bastıkça, basasım geliyor harflere… Birde şimdiki âşıklar gibi, tabiri caizse, biranda da seni seviyorum diyemiyorum işte… Bazı şeyleri öyle çok basite indirgeyemiyorum yani… Ama yine de okuyucuyu sıkmadan, bunaltmadan ve kaçırmadan bundan sonraki yazılarımı kısa, ama çok daha kısa yazmaya çalışacağım.
Ve daha fazla uzatmadan ve affınıza sığınarak son kez biraz uzun olacak yazıma giriş yapmak istiyorum. 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu Madde 4- “Kamu hizmetleri; memurlar, sözleşmeli personel, geçici personel ve işçiler eliyle gördürülür” diyor. Ancak şu da unutulmamalıdır ki; “Devlet Memurları eliyle görülmesi gereken işler bir başkasına devredilemez” diyor Anayasanın 128.maddesi, bunu da ufakta olsa hatırlatmakta fayda var. 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu 4.Maddesi kamu hizmetlerinin kimler tarafından görüldüğü açık ve net bir şekilde belirtilmiştir. Hal böyle iken, neden memur ile işçiler arasında üvey evlat ayrımı yapılmaktadır bunu bir türlü anlayabilmiş değiliz. Aynı yerde, aynı işi yapan ve hatta temizlik kadrosunda işçi olarak işe alınıp masa başına oturtturulan, masalarda yan, yana çalışan işçi arkadaşlarımız, yılda 4 yarım, 2 kez de tam ikramiye olmak üzere yılda toplam 6 ikramiye alıyorlar, ama bunun yanında memura yılda bir kez bile ikramiye yok! Hani kamu hizmetlerini bu insanlar birlikte görmüyorlar mıydı? İnsanın içinden; “adaletin bu mu dünya ya da batsın bu dünya” diyesi geliyor. Ama yine de biz batsın dünya demeyelim tabi! Peki, ne diyelim? -“Dünyayı ve memurları bu hale getirenleri Allah bildiği gibi yapsın” diyelim. Daha başka ne denilebilir ki… İşçi Yol ve Yemek Yardımlarını nakit olarak alırken, memura nakit yol-yemek yardımı yok. İşçiye giyecek yardımı var, memurun sadece belli başlı bir kesimine var. Sizin anlayacağınız memurun kendi içindekilerine bile ayrımcılık var! Her ne kadar Toplu Sözleşme Masasında 50 personel ve fazlası olan kurumlarda yol ve yemek hizmetleri kurumca memura verilir denilse de, bu madde bir nevi idarenin keyfine bırakılmış. Ama bazı idareciler kendilerine geldi mi, maşallah makam araç hakları olmadığı halde, kanunlara ve yasalara aykırı olmasına rağmen kuruma hizmet aracı olarak alınan araçları makam aracı olarak kullanmaktadırlar.
Hatta ve hatta bu araçları özel işlerinde kullandıklarını geçmişte tespit ettiklerimizde olmuştur. Ve halen daha da devletin araçlarını babalarının otosu gibi kullananların olduğunu bilmekteyiz. Hani, toplu sözleşme maddesini ve yiyecek yardımı yönetmeliğini bahane edip, “servis ve yemekhane hizmeti için yeterli sayınız yok” diyenlere bir hatırlatmamız olsun bu! Gözümüz üzerlerinde olacak… Belki bugün değil ama yarın bunların hesabını vermek zorunda kalabilirsiniz bunu da o aklınızdan çıkarmayınız. Her şeyin bir sabahı var ve her şey vaktini bekler… Sözün kısası devlet tıpkı bir aile içerisinde olduğu gibi evin reisidir. Ve evde bir baba nasıl ki kendi evlatları arasında ayrımcılık yapmıyorsa, devlette işveren olarak çalışanları arasında ayrım yapmamalıdır. Bu ülkede memura bir şeyler verileceği zaman, özellikle de maaş zammı artışlarında sıra kendilerine geldiğinde sürekli “kasada para” yok cümlelerinden sıkıldı.
Bu ülkede ne hikmetse her şeye, herkese para da var, ikramiye de… Ama bir emeği ile geçinen memura gelince “kasada para yok” deniliyor. Yapılan bu uygulama hem hukuken, hem de adalet ilkesi ile bağdaşmamaktadır. Devletimizin kamuda çalışan işçilere ve emeklilerine ikramiye ödemesi çok güzel ve memnuniyet vericidir. Ancak; bu sevincin de yarım kalmaması için, sadece işçi ve emekliye değil, kamudaki tüm çalışanlara ikramiye ödenmesi gerekmekte olup, yol ve yemek paraları da kendilerine nakit olarak verilmesi gerekir diye düşünüyorum. Maalesef bizi yöneten bazı yöneticilerimiz kamuda çalışan memurların büyük bir çoğunluğuna değişik gerekçe ve mazeretlerle bu hakları da kullandırtmamaktadırlar.
Madem kamu hizmetleri memur ve işçi eliyle görülüyor, her ikisine de eşit bir şekilde davranılması gerekmez mi? Çalışanlar arasında farklı uygulamalara gidilmesi halinde, haktan, adaletten ve eşitlikten bahsedilmesi söz konusu olabilir mi? Peki, bu uygulamaların sorumlusu sadece işveren olarak devlet midir? Tabi ki tek sorumlu devlet değildir. Memurun haklarını savunmak için yetki alan basiretsiz ve beceriksiz yetkili sendikalarda en az işveren kadar bu durumdan sorumludurlar. Çünkü bugün sendikalar asıl işi hak aramak olan görevlerini terk etmiş ve siyasal sendikacılığa soyunmuşlardır. Vicdanlarınız sızlar mı bilmiyorum ama Mübarek Ramazan ayı sonrasında bildiğiniz üzere Ramazan Bayramını idrak edeceğiz. Bayramlar şekersiz geçmez, bunu hepimiz biliyoruz. İşçi kardeşlerimiz kendilerine ödenen ikramiyeler ile çocuk ve çoluğuna şeker, üst, baş alırken, bunları alamayacak olan memur aileler bunun ezikliğini ve burukluğunu yaşayacaklardır.
Memur ile işçi arasında ayrım yapılmaya devam edildikçe, memur kendisini dışlanmış ve üvey evlat olarak görmeye devam edecektir. Bu durumda işyerlerinde isteksiz çalışma artacak ve başarı seviyesinin düşmesine sebep olacaktır. Şunu da açıkça belirtmeden geçemeyeceğim; kimse de yanlış anlamasın! Memurların işçi kardeşlerimizin aldıkları ikramiyelerinde gözü falan yok, Allah(cc) onlara daha çok versin. Lakin biri yer, biri bakar, kıyamet ondan kopar demiş atalarımız… Eskiden deliye her gün bayramdı, bugün adaletsizliğe, haksızlığa uğrayan ve üvey evlat muamelesi gören memurlara… Memurlar her gün bayram olsun istemiyor ama en azından dini bayram günlerinde ve 1 Mayıs emekçi bayramında ikramiye bekliyor! İyi ramazanlar, iyi bayramlar…

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.