ÜSTAD MEZARINDAN ÇIKSA BUNLARA NE DERDİ

Adnan Bahadır

ÜSTAD MEZARINDAN ÇIKSA BUNLARA NE DERDİ           

                Üstad  Bediüzzaman'ın “Euzubillahi mineşşytani vessiyase” düsturunu  bilmeyenimiz yoktur, yani şeytandan ve siyasetten Allah'a sığınırım diyen Üstad Bediüzzaman'ın yolundan gittiğini iddia edenlerin son zamanlarda yaptıkları icraatla bakıldığında değil  Üstadın yolundan gitmek Allah'a ve ahiret gününe iman eden hiç bir müminin  yapmayacağı işleri yaptıklarını görmek mümkündür. Başbakan'ın dün yaptığı grup toplantısını biraz olsun izleme fırsatım oldu, konuşmanın içeriği çok can alıcıydı, nerede ise konuşmanın tamamına yakınını cemaate ayırmıştı. Başbakan, kendine göre de haklıydı çünkü AK Parti iktidarı kurulduğu günden itibaren her türlü yardımda bulunduğu, önünü açtığı, parlamentoda temsilci dahi verdiği bir cemaatin son yaptıkları onu bir hayli üzdüğü açıkça ortadaydı. Bizim yıllardır haykırdığımız gerçekleri Başbakan'ın ağzından duymak bizi ziyadesiyle mutlu etti. Başbakan konuşmasının bir bölümünde diyor ki, gecenin bir yarısında bir siyasetçinin bir aşüfte ile buluşacağı haberini alan cemaat lideri(o örgüt lideri diyor ancak ben öyle demiyorum) telefonla Türkiye de ki dostlarını veya müritlerini arayarak siyasetçiye ulaşmalarını temin ediyor ve siyasetçinin tuzağa düşmesini engelliyor, bu nasıl iş diyor Başbakan sen Devletin gizli örgütü müsün yoksa Devlet içerisinde bir görevin mi var ki bu gizli konuları biliyorsun. Hatırlarsanız biz de o günlerde bu minval üzere bir yazı yazarak aynı soruları sormuştuk, şimdi Başbakan o gün bizim sorduğumuz soruları grup toplantısında sordu ve ekledi Devletin savcıları, Hâkimleri, Emniyet güçleri nerede neden bu olayı soruşturmuyorlar?

                Başbakan konuşurken aklıma Atatürk'ün “Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, meczupların yönettiği bir ülke olamaz” mealindeki sözü geldi, şimdi bazı okurlarımın ne alaka dediklerini duyar gibiyim ama bu konudaki izahlarımı okuyunca bana hak vereceklerini düşünüyorum. Rotaryanlar, lionslar ve bu minvaldeki STK lara mensup insanların ellerinde bir kitapçık vardır, bu kitapçıkta teşkilata mensup ne kadar insan varsa hepsi yazılıdır, kim nereden alış veriş edecekse o kitapçığa bakarak teşkilat mensuplarından alış veriş eder. Doktora gidecekse aynı şekilde kendilerinden olan doktorlara giderler, kısaca hayatın her alanında ne yapacak iseler kendi mensupları ile yaparlar, böylece dışa kapalı bir toplum olurlar. Cemaat mensupları da bu minvalde hayatlarını idame ettirirler,  çocuğunuzu onlara verdiğiniz günden itibaren onlarındır, sizinle uzaktan yakından ilgisi kalmaz, Üniversite son sınıfa geldiklerinde ellerine bir albüm verilir albümdeki cemaat mensupları içerisinden birisini seçerek onunla evlenirler ardından da onların istediği yerde hizmet ederler. Peki, bizim gibi bağlantısız Müslümanlar kiminle alış veriş edecekler, kiminle arkadaşlık edecekler derseniz işte o onları hiç ilgilendirmiyor. Onların aklını kiraya vermeyenlerle işi olamaz, siz yirmidört saat kafayı çekseniz ama onlara laf söylemezseniz sizden iyisi yok, ama bizim gibi azıcık zülfigare dokunduğunuzda size bırakın reklam vermeyi kıyınızdan köşenizden geçmedikleri gibi aboneniz olan mensuplarına da talimat vererek aboneliğinizi iptal ettirirler. Bir ülke düşünün ki herkes kendi cemaatinden, kendi mensubu olduğu camiadan alış veriş ederse diğerleri ne olur? İşte Atatürk bunun için yukarıda ki sözü söylemiş bu söze katılmamak mümkün mü?

                Gelelim olayın başka bir boyutuna, Fehmi Koru geçtiğimiz günlerde cemaatin Parti kuracağını yazdı, bana göre çok zayıf bir ihtimal Haydar Baş'ın parti kumadan önceki toplumdaki hüsnü kabulü ile parti kurduktan sonraki hüsnü kabulü arasındaki farka bakıldığında çok fazla konuşmaya gerek yok. 2002 yılındaki seçimlerde bir cemaatin çoluk, çocuk, kadın, erkek her şeyini ortaya koyarak çalıştığı Anap'ın aldığı oy oranı sadece yüzde beş olduğunu da bu toplum hala daha unutmuş değil. Cemaatin etki alanı yüksek nedeni de hepimizin bildiği gibi ellerindeki basın yayın organları ve ekonomik güçleridir. Ancak partileşip sahaya  indiklerinde durum çok daha farklı olacağından en ufak bir şüphem yoktur, Anap'ın o gün aldığı oyu dahi almaları söz konusu olamaz, onlar kendilerini pazarlamayı çok iyi becerirler ama işin sandığa yansımasına sıra geldiğinde nasıl bir hüsrana uğrayacaklarını tahmin etmek için müneccim olmaya gerek yok. 1982 Anayasası Referanduma gidice Erzurum da Atatürk Üniversitesinde okuyordum, Kırkıncı Hocanın evlerinde (Onlar dershane diyorlar) kalıyordum, Referandum'da evet oyu kullanmamız için seferber olmuşlardı, bu nedenle bir çok öğrencinin onları terk ettiğine şahidim, bu işler öyle sanıldığı gibi talimatla olmuyor, nasıl ki kendilerine gönül hareketi diyorlar siyasette aynı şekilde gönül hareketidir, nice cemaat mensubunun yaşananlara isyan ettiğine bizzat şahidim. Sözlerimi bitirirken Merhum Erbakan Hocanın “Atatürk yaşasaydı Milli Görüşçü olurdu” sözlerinden esinlenerek diyorum ki;  Üstad Bediüzzaman mezarından çıksa cemaatin bazı üst yöneticilerine “Hadiyin oradan benim sizin gibi şakirdim olamaz” diyeceğinden en ufak bir şüphem yok. Ne mutlu Üstadın yolundan gidenlere, ne mutlu aklını kiraya vermeyenlere. Kalın sağlıcakla 

                 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (5)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.