UFAK ATIN DA CİVCİVLER YESİN!

Adnan Bahadır

UFAK  ATIN DA CİVCİVLER YESİN!

Sözlerime başlamadan önce uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybeden doktorumuza Allah'tan rahmet, kederli ailesine sabır niyaz ediyorum. Rabbim bu tür insanların şerrinden uzak kılsın, altından kalkamayacağımız yük vermesin. Keşke böyle kötü bir olay yaşanmasaydı, keşke önlem alınabilseydi. Bir önceki yazımda Emniyet Müdürü’nün ne iş yaptığından bahsetmiştim; keşke facebook sayfalarını takip eden bir ekip olsa da olabilecek muhtemel olayların önüne geçilse, ama ne gezer. 

Bu tür olayların önüne geçilebilmesinin en temel noktası, aileden gelen eğitimdir. Aile çocuğuna Allah korkusu, vicdan muhasebesi, kul hakkı kavramlarını öğretmez ise o çocuk her türlü kötülüğü yapmaya müsaittir. Samsun’un en önemli sorunlarından birisi uyuşturucu ile mücadele ve varoşlarda yaşayan bazı insanların suça meyillerinin ortadan kaldırılması sorunudur. Biz bu sorunları sürekli gündeme getirsek de sorumlular umursamayınca ortaya bu tür üzücü durumlar çıkıyor. Emniyet Müdürü, ara sıra tebdili kıyafet yaparak sokak aralarına girse, ne demek istediğimi çok iyi anlardı; ama protokollerde gezmekten zaman bulamadığından asıl işleri ile ilgilenemiyor. Dün, cenazede başrollerdeydi, ama önemli olan cenazede başrolde olmak değil, o olay yaşanmadan tedbir almaktı. Tekrar merhuma rahmet kederli ailesine başsağlığı dileyerek asıl konumuza geçmek istiyorum.

Yaşadığımız şehir o kadar enteresan bir şehir ki anlatamam. Yalan, dolan, palavra almış başını gidiyor. Konuşmaya sıra geldiğinde herkes konuşuyor ama iş yapmaya sıra geldiğinde kimsenin sesi soluğu çıkmıyor. Samsunspor Kulübü için kaşkol takıp millete hava atmanın dışında hiç bir şey yapmayanlar ortalıkta dolaşır iken, tamı tamına 95 gün cezaevinde bu kulübe yardım topladığımız için yatan ben ve merhum Kenan Şara’ya kimse destek olmamıştır. Oysaki biz elimizi, kolumuzu hatta ve hatta göğsümüzü taşın altına koyup Samsunspor Kulübü'ne yardım toplamış olmamıza rağmen birileri buna engel olabilmek için bizim önümüzü kesmişler, biz de cezaevini boylamıştık. Hiç unutmuyorum, o günlerde avukatım bizzat Samsunspor taraftarları ile görüşüp bize destek olmalarını istediğinde olay adliyeye intikal etti, bizim yapacak bir şeyimiz yok deyip kenara çekildiler. Şimdi bakıyorum da ne kadar delikanlı geçinen varmış, herkes bol keseden atıp tutarken en ufak bir çile çekmeden, bedel ödemeden nasıl konuşabiliyorlar anlamış değilim. Bunlara “ufak atın da civcivler yesin” demekten başka bir şey söylemiyorum. Bu kulüp inşallah süper lige çıkar da yıllardır hak ettiği yere gelememenin üzüntüsü biter. Yoksa onun bunun konuşması hiç önemli değil.

Ufak atıp civcivlerin yemesi sözünü söyleyince aklıma başka bir şey geldi. Önceki gün bir köşe yazarının yazısını okurken, Avrupalı gözlemcilerin kendisini ziyarete geldiğinde anlattıklarını yazmış; o yazılanları okuyunca da gülmekten kırıldım. Neden güldün derseniz, adam yazısında diyor ki “Bu gazete devletten destek almıyor, devletle işi olmadan ayakta duruyor”, ardından da diyor ki “Aldığı dolar cinsinden kredileri ödeyip ayakta duruyor”. Peki, o kredileri hangi bankalardan alıyorlar, devlet bankalarından mı yoksa özel bankalardan mı? Kredileri ödemeye sıra geldiğinde yeniden siyasetçileri devreye sokup devlet bankalarından mı kredi alıp borçlarını kapatıyorlar, yoksa ceplerinden mi ödüyorlar? Ayrıca Büyükşehir Belediyesi’ne her ay bu grup ne kadar fatura kesiyor, onu da açıklamalarını istiyorum. Büyükşehir Belediyesi devlet değilse onu bilemem veya onların değerlendirmelerine göre devlet kategorisine girmiyorsa, ona da bir şey diyemem. İnsan bir şeyi konuşurken azıcık düşünmeli, acaba konuştuklarımla ilgili gerçekleri bilen birileri çıkar hakikatleri haykırırsa ne olur?..  Kaldı ki bazı şeyleri belli bir zaman diliminde saklayabilirsiniz, ama devletin arşivleri hiç bir şeyi gizlemez, gün gelir kabak gibi belgeler ortaya çıkar. 2007 yılına kadar bu grubun
Büyükşehir Belediyesi’ne sattığı malzemelerin listesi bende, isterlerse gelsinler kendilerine vereyim.
İnsanlar konuşurlarken o kadar rahat konuşuyorlar ki, dinleyen veya okuyanlar da söylenenlerin doğru olduğunu zannedip ona göre değerlendiriyorlar; oysa gerçekler o kadar farklı ki anlatamam. Bu insanlar neden toplumdan gerçekleri saklarlar anlamış değilim. Gerçekler kısa vadede insanların aleyhinde gibi gözükse de uzun vadede lehlerinde olacağını unutmamaları gerekir. Toplumu yalana bir kez inandırabilirsiniz ama ikinci kez asla yemez… O nedenle bu tür palavraları sıkmaya hiç gerek yok. Doğru ne ise aynen onu konuşup toplumun hakikatleri görmesine öncülük etmek zorundayız; velev ki aleyhimizde bir durum olsun, hiç fark etmez. 

Devletle işimiz yok diyenler önce kamu kurumlarına kestikleri faturaları açıklayacaklar, ondan sonra konuşacaklar. Aksi halde ufak atacaklar ki civcivler yesin... 

Kalın sağlıcakla.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.