TUVALETTE SAKIZ ÇİĞNENİR Mİ?

Adnan Bahadır

      TUVALETTE SAKIZ ÇİĞNENİR Mİ?

        İnandığınız gibi yaşamaz iseniz yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız. Hadis-i Şerifi'nden yola çıkarak bugünkü yazımıza başlamak istiyorum. Neden bu Hadis-i Şerif'le yazına başlıyorsun derseniz, hayatım boyunca inanmadığım hiç bir şeyi konuşadım, konuştuğum şeylerin de bedeli ne olursa olsun arkasında durmaya çalıştım. Bir insan hangi Kültüre, hangi Dine, hangi İnanca sahip olursa olsun, inancının gereğini yerine getirmek zorundadır. Müslümansa, İslam Dininin gereklerini, Hıristiyan ise, Hıristiyanlığın gereklerini, Yahudi ise, Yahudiliğin gereklerini yerine getirmek zorundadır. Ateist veya başka batıl şeylere inanıyor ise o zaman da o inandıklarının gereğini yerine getirmek zorundadr. Örneğin Yahudiliğin bir kolu olan Yehova Şahitliği'nde Kanın her çeşidi Haramdır. Ameliyat dahi olacak iseniz, kan olmadan ameliyat olmak zorundasınız. Bu inancın nedeni nedir derseniz, Yehova Şahitleri'ne göre Kur'an-ı Kerim'deki Cihat Ayetleri, Müslüman olmayan herkesin öldürülmesini emrettiği için, Kur'an'ın o hükmüne karşı gelmek için böyle bir inanca sahipler. Oysa ki Kur'an-ı Kerim'de öyle bir hüküm bulunmadığı gibi, Cihadın hangi şartlarda kimlerle yapılacağı da açıkça ortadadır.

        Yahudilikteki Şabat inancının gereği, Cumartesi günleri hiç bir iş yapmadan yatmayı gerektirdiğinden, Yahudiler Cumartesi günleri hiç bir iş yapmadıkları gibi, Dindar olanları Cumartesi günleri, elektrik düğmesini dahi kullanmayacak kadar hassas davranırlar. Biz Müslümanlara ise, Cuma günü öğle ezanı okunduktan sonra, Cuma namazı kılınıncaya kadar geçen zaman diliminde alış veriş yapmak, Ayet-i Kerime ile yasak kılınmıştır. Bunları örnek olması bakımından verdim. Ancak şunu açık ve net söylemekte yarar görmekteyim. Kur'an-ı Kerim o kadar mükemmel bir Kitap ki insanın yaşam biçiminen, ölüm sonrası hayata, ticaretten siyasete, Kadın haklarından nezaket kurallarına dek her türlü detayı veriyor. Örneğin, sesinizi Peygamberin sesinden daha çok yükseltmeyin Ayet-i Celilesi ile Peygambere olan saygıyı ve büyüklerimizin yanında sesimizi yükseltmememizi, Peygamberin evine girerken kapısını  çal, emri ilahisi ile birisinin evine girerken kapısının çalınması gerektiğini, bizlere öğretecek kadar ince ve zarif bir Dine sahip olduğumuz için Rabbimize ne kadar hamdu sena etsek azdır.

        Allah Resülü bir Hadis-i Şerif'lerinde 'Küllük Rain ve Küllüküm mesulun an raiyyetihi' ile başlayan sözlerinin devamında “Hepiniz birer çobansınız, gütmekte olduğunuz sürüden( Yönetmekte olduğunuz) insanlardan sorumlusunuz, Devlet Başkanı Ülke Halkından, Vali Şehrinden, Aile Reisi Ailesinden sorumludur”  buyurmaktadır. Bu Hadis-i Şerif'ten de anlaşılacağı üzere, her insan bulunduğu konum itibarı ile sorumluluk taşımaktadır. Ülkeyi yönetenler, Halkın tamamının soumluluğunu üstlenmiş insanlar oldukları gibi, Şehri Yöneten Vali de şehrin tümünün sorumluluğunu almakta, aile reisleri olarak bizler de, ailemizin ve yanımızda çalışan insanların sorumluluğunu üstlenmiş insanlarız. Bu sorumluluğun gereği nedir derseniz, maiyetimizdeki insanların eğitimden kültüre, ekonomiden manevi hayata varıncaya dek, her şeyden sorumluyuz. Peki sorumluluğu nasıl yerine getireceğiz derseniz, cevabı gayet basit. Yönetmekte olduğumuz insanlara örnek olacak hal ve davranışlarda bulunarak en güzel sorumluluk örneğini vermiş olacağımız muhakkaktır.

        İli yöneten Valisinden Belediye Başkanına, sorumluluk sahibi olan herkes bizzat örnek olmak zorundadırlar. Bu insanların aile boyu yaşam biçimlerinden tutun da, boş zamanlarını değerlendirmede ki tavırlarına varıncaya dek her şeylerine dikkat etmek zorunda oldukları açıkça ortadadır. Ancak son zamanlarda aldığımız bazı duyumlar, şehrimizi yöneten en üst düzey bazı yöneticilerin,  haftanın belli akşamlarında bir kafede oturup tavla oynadıkları, hatta bulundukları kapalı ortamda sigara içildiğini ve buna ses çıkarmadıkları yönünde, olması vahim bir iddiadır. Bu iddia doğru ise olay çok ama çok üzücü bir durum. Devlet 4207 sayılı Kanunu çıkarmakla kalmamış, Cumhurbaşkanı yolda yürürken, sigara içen gence müdahil oacak kadar hassas davranmış olmasına rağmen, burada böyle bir durum var ise çok üzücü bir durum. Belki tavla oynamak çok ayıp veya günah olmayabilir ancak bunu şehri yöneten koskoca insanların yapması, toplumun dikkatini çekip tepki vermiş olmalı ki, bu duyumlar bizlere şikayet olarak iletilmiştir. Bu neye benzer biliyor musunuz? Sakız çiğnemek, yerine göre günah da değil, ayıp da değil. Ancak  yerini bulamaz, toplumun huzurunda insanların gözüne bakarak sakız çiğnemek  bizim geleneklerimize göre ayıptır. Sakız deyince aklıma bir hikaye geldi. Merhum Ömer Nasuhi Bilmen Hoca Efendiye bir Vatandaş gidip soru sormak istiyor. Hocaefendi de buyur deyince vatandaş “Hocam affederesiniz ama Tuvalette sakız çiğnemek günah mıdır?” diye sorunca, Merhum 'az bana zaman tanırsan sana cevap veririm' diyor. Aradan belli bir zaman geçince, Vatandaş tekrar Hocaefendiye müracaatta bulunup “Hocam sualimin cevabını almaya geldim” der. Merhum Hocaefendi biraz düşündükten sonra, "Şu sakız meselesi değil mi?" der. Vatandaş da 'Evet' dedikten sonra merhum, “Evladım Tuvalette sakız çiğnemek günah değildir amma ve lakin sen yine de çiğneme. Zira gören başka bir şey yediğini zanneder” der.  'Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az' dedikten sonra, Ondokuzmayıs Üniversitesi Basın Müdürlüğü'ne atanan Mustafa Karaosmanoğlu dostumuzu tebrik eder, görevinde başarılar dileyerek sözlerime son veriyorum. Kalın sağlıcakla.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.