Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) araştırmacıları, Türkiye’nin 81 ilini iki dönemli analizle değerlendirerek “Türkiye Yaratıcı Şehir Endeksi”ni geliştirdi. Çalışma, İstanbul, Ankara ve İzmir’in yanı sıra Eskişehir, Kocaeli, Gaziantep ve Kayseri gibi yükselen merkezleri de öne çıkardı. 8 Kasım Dünya Şehircilik Günü kapsamında açıklanan araştırma, OMÜ İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Fatih Altuğ ve yüksek lisans öğrencisi Sedanur Arslan tarafından yürütüldü. Çalışma, Türkiye şehirlerinin yaratıcılık, teknoloji ve yetenek göstergeleri temelinde ilk kez bilimsel verilerle mekânsal haritalandırmasını sundu. Araştırma, 2010–2012 ve 2021–2023 dönemleri olmak üzere iki zaman dilimini karşılaştırmalı olarak ele aldı. TÜİK, BTK, TÜRKPATENT ve URAK gibi kurumlardan derlenen veriler kullanılarak oluşturulan endeks, Richard Florida’nın 3T modeli (Technology - Teknoloji, Talent - Yetenek, Tolerance - Hoşgörü) Türkiye’ye özgü göstergelerle yeniden yorumlanarak ArcGIS tabanlı mekânsal haritalara dönüştürüldü.
Yaratıcı şehir sayısı artıyor
Çalışmanın temel bulgularına göre, Florida’nın endeksinde yaratıcı şehir sayısı küresel ölçekte azalma eğilimindeyken, Türkiye’ye özgü endekste bu sayı artış gösterdi. Teknoloji ve yetenek bileşenlerinde iki endeks arasında benzerlik görülürken, tolerans göstergesi Türkiye’nin toplumsal dinamiklerine bağlı olarak farklı sonuçlar ortaya koydu. İstanbul, Ankara ve İzmir’in yanı sıra Eskişehir, Kocaeli, Gaziantep ve Kayseri gibi şehirler, “yükselen yaratıcı merkezler” olarak öne çıktı.
“Şehirleri sadece büyüklükleriyle değil, yaratıcılıklarıyla da ölçmeliyiz”
Doç. Dr. Fatih Altuğ, çalışmanın hem akademik hem de pratik bir boşluğu doldurduğunu vurgulayarak şu değerlendirmede bulundu: “Bizim geliştirdiğimiz Türkiye Yaratıcı Şehir Endeksi, şehirlerin teknoloji, yetenek ve hoşgörü boyutlarını birlikte analiz ederek her ilin güçlü ve zayıf yönlerini ortaya koyuyor. Bu harita, yerel yönetimlerin ve kalkınma aktörlerinin nerelere yatırım yapması gerektiğini somut verilerle gösteriyor. Örneğin bir il teknoloji kapasitesinde güçlü olabilir fakat yetenek çekemiyor veya toplumsal tolerans eksikliği nedeniyle yaratıcı potansiyelini açığa çıkaramıyor. Biz bu çalışmayla, şehirlerin yalnızca büyüklükleriyle değil, sahip oldukları yaratıcı kaynaklarla da kıyaslanması gerektiğini göstermek istedik.”
Kentlerin potansiyelini görünür kılan bir yol haritası
Araştırma, teknoloji ve yetenek bileşenlerinde birçok büyük ve orta ölçekli ilin benzer performans sergilediğini; ancak tolerans göstergesinin şehirler arasında belirleyici farklar yarattığını ortaya koydu. Bu bulgu, yaratıcılığın yalnızca ekonomik değil, kültürel ve toplumsal dinamiklerle de şekillendiğini gösterdi. Doç. Dr. Altuğ, “Kentlerin yaratıcı kapasitesini artırmak kapsamlı bir politika paketini gerektiriyor. Eğitim, kültürel altyapı, mekânsal planlama ve toplumsal hoşgörünün güçlendirilmesi bu sürecin temel adımları olmalı” dedi. OMÜ’de yürütülen bu çalışma, aynı zamanda UNESCO Yaratıcı Şehirler Ağı gibi uluslararası girişimlerle de uyumlu bir çerçeve sunuyor. Araştırma, şehircilik politikalarında kültür, teknoloji ve insan sermayesini bütüncül biçimde ele alan yeni stratejilerin geliştirilmesine katkı sağlamayı hedefliyor.