TÜRKİYE İÇİN DÜŞÜNDÜKLERİM-GÖRDÜKLERİM

Salih Parlak

Türk, Alman ve Japon… Dünyanın üç harika medeniyet yapımcısı… Almanya"yı en son Hitler"in Yahudi katliamı bahanesiyle dize getirdiler. Japonya"yı İkinci Dünya Savaşında Nagazaki ve Hiroşima"ya atılan atom bombalarıyla barışa zorladılar. Türkiye"yi de Osmanlı sonrası Tanzimatçılıkla yok ettiler.Hitler'i katliama sevk eden şey faşist ideolojiydi; Yahudileri katliama teşvik eden şey Siyonist ideolojidir. Geçmişte dünya kamuoyu Hitler'in katliamı karşısında sessiz kalmıştı, şimdi de Yahudilerin katliamı karşısında tüm dünya sessizdir.Genç Türkiye, Mustafa Kemal"den sonra biraz A. Menderes"i, ardından Turgut Özal"ı ve ne son olarak da Tayyip Erdoğan"ı yetiştirmiştir.Ben şahsen yıllardır T. Erdoğan ve Abdullah Gül ikilisinden çok şey bekledim.Özellikle Abdullah Gül için Tayyip Erdoğan: Cumhurbaşkanı, Kardeşim Abdullah Gül"dür” derken Türkiye"de yer yerinden oynayacağını sanmıştım. Ama olmadı ve Komutanlar uzun bir tereddütten sonra kanıksadılar. Deniz Baykal da yavaş yavaş içine sindirmek üzere… Ben hep Vecdi Gönül gibi hanımının başörtüsü olmayan ılımlı kişilerin, ara rejimlerde Cumhurbaşkanı olabileceğini düşünmüştüm. Çünkü Türkiye henüz Tanzimatçı ve Jön Türkçü siyasi irade sahiplerini yıkamayacağını sanmıştım. Ama çok şükür, korktuğum kadar olmadı. Yine katsayı zulmünün ortadan kaldırılması da pek öyle ses getirmedi. Şimdi de son haftamızda çok güzel olaylar oldu:AKP Olağan Büyük Kongresi, IMF Toplantıları, Abdullah Gül"ün Nahçivan dönüşü mesajları.Kongrede Sayın Erdoğan; Aşık Veysel"in "Uzun ince bir yoldayım / Gidiyorum gündüz gece" mısralarını okudu. Erdoğan da, "Bu uzun ve meşakkatli yolu milletimizle beraber yürüyeceğiz" dedi.Bir önceki kongre ve seçim sürecini, “Durmak yok, yola devam” sloganıyla yürüten iktidar partisi, bu kez, “Biz birlikte Türkiye"yiz” sloganı ve anlayışıyla Kürt sorununu esas alan bir yeni misyona yöneleceğinin açık işaretini verdi. Özal"ın kenetlenmiş ellerle verdiği "ANAP selâmı" ile Erdoğan"ın, AK Parti"nin 3. Olağan Kongresi"nin ana temasını teşkil eden "Biz Birlikte Türkiye"yiz" sloganı, birbirinden farklı değil... Her iki parti de, toplumun tamamına, Özal"ın doktriniyle "Dört Eğilim"e hitap etmeyi hedefliyor."Demokratik Açılım" konusunda da mesajlar veren Erdoğan, "Bu ülkenin hamurunda dışlamak yoktur... Etnik ayrımcılık, dinsel ayrımcılık yapmadık, yapmayacağız" diyor ve farklı olanı ya da kendini farklı göreni rahatlatan, kucaklayan mesajlar veriyor.Erdoğan, klâsik kültürel yaklaşımlardan sıyrılarak, sevdiği gönül adamlarını dile getirirken, âdeta toplumdaki farklı değer yargılarını ortak bir kültür potasında eritir gibiydi. Elbette Ahmet Yesevî, Hacı Bektaş-ı Velî, Hacı Bayram-ı Velî, Mevlânâ ve Yunus Emre ile diğer dile getirilen isimler aynı mesafede değillerdir. İstiklâl Marşı yazarı Mehmet Âkif ile diğer sanatkârları da bir tutamazsınız. Bu arada, kimsenin ağzına almaya cesaret edemediği Said-i Nursî"yi anması ve bu misâllerle tabuları yıkması da ilgi çekicidir. Pir Sultan” vurguları yaparak sevgi ve hoşgörü mesajları veren Başbakan, hem Sünni hem Alevi kesimden simge isimleri överek mümkün olan en geniş tabana hitap etmeye çaba gösterdi. Sebahat Akkiraz"dan örnekler vererek Alevi kesime, Ahmet Kaya"yı anarak Kürtlere, Nâzım Hikmet"i överek sola, Mehmet Akif"i zikrederek muhafazakâr milliyetçi kesimlere ve nihayet Said-i Nursi"yi anarak Fethullah Hoca gibi muhafazakâr dindar kesimlere selam göndermiş oldu. “21. yüzyılda yeni bir dünya kurulurken, Türkiye, artık küresel siyasete katkı veren, yönünü tayin eden bir ülke haline gelmiştir. Çünkü Türkiye"nin dünyaya söyleyecek sözü var. Çünkü biz konuşmaya yeni başladık. Çünkü bizim farkımız daha yeni başlıyor. Çünkü bizim anlatacak bir hikâyemiz, bir rüyamız, bir hayalimiz var.”Başbakan Erdoğan"ın sözlerinden açılım politikasıyla sandıktan daha da güçlü çıkacağına inandığı anlaşılıyor. Aksi durumda ise MHP"nin Divan-ı Harp tehditlerinden doğacak siyasi faturayı da ödemeye hazır bir duruş sergiledi. Vatandaşlık gibi hukuki bir bağı millet kavramının üzerine çıkarması açılım sürecinde iktidarın “anahtar” olarak bu kavramı kullanacağını gösteriyor.Almanya Başbakanı Angela Merkel, Kongresi'ne mesaj göndererek, başarı diledi. Almanya Başbakanı, kongreye gönderdiği mesajda, AK Parti Kongresi'nin hayırlı olmasını dileyerek, başarı temennilerini iletti.Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı Başkanı Korkmaz'ın başında olduğu ajans, yaban arısı sokmuş deli dana gibi her tarafa koşuyor. İnşallah bunlar meyvesini verir. Şimdi başımızı iki elimizin arasına koyup, çok daha ince eleyip sık dokumak suretiyle bu krizi mutlaka aşacağız. Krizi aşmada en önemli argüman gayrimenkuldür. Körfez yatırımcılarına, Türkiye'nin ve İstanbul'un cazibesini çok iyi anlatmak gerek… Para, ceylandan daha ürkektir. Bunun için yatırımcıya güvenli ortam olduğunu kandırılmayacağını çok iyi anlatmamız lazım. Körfezdeki sosyal ilişkilerle, kurduğumuz arkadaşlıklarla değişik yönlere de yayılmak suretiyle üçüncü ülkelerle de işbirliği yapmalıyız. Bu evlilikleri artırmamız lazım. Mutlaka yatırımcının işini kolaylaştırmak lazım. Geldiğine geleceğine pişman ettirme özelliğini' ortadan kaldırmamız lazım.Yabancılar herhangi bir soruşturmaya gerek kalmadan Türkiye'den gayrimenkul alabiliyor. Bu bakımdan bir mesafe alındı. Tabii istenilen yatırım gelmedi. Gerekli yatırım ortamını yakalayamadık. Azimli devam etmek gerekiyor. Bunların meyvelerini mutlaka yiyeceğiz. Merkez Bankasının İstanbul`a taşınması yeni bir konu değil. Turgut Özal zamanında projelendirilmiş, hatta bu amaca yönelik Levent`te arazisi satın alınmış; ancak bir türlü hayata geçirilememiş aslında. Başbakan Tayyip Erdoğan`ın belediye başkanlığı zamanında İstanbul`a taşınma noktasında kazmayı vuracak noktaya gelinmiş. O zamanki asıl hedef, siyaseten bağımsız bir banka modeli büyük ölçüde aşılmış durumda. Şimdiki hedefse, finans çevreleri ve uluslararası sermayeyle iç içe olabilecek, ekonomik yönlendirmelerinde antenleri reel sektörün ve piyasanın beklentilerine daha fazla açabilecek bir ortama sürüklemek. Sansasyon üretmeye müsait olduğu için medya ısrarla bu konuyu gündeme taşıyarak, asıl mevzu olan finans merkezi tartışmalarını atlıyor.İstanbul`un hinterlandında ise üç önemli şehirden söz etmek mümkün; Ortadoğu`da Dubai, Avrupa`da ise Frankfurt ve Londra. İstanbul, hâlen dünyanın en büyük nakit sermayesini elinde bulunduran Körfez ülkeleriyle, (yıllık 1 trilyon dolar), Avrupa`nın ve AB`nin finans başkenti kabul edilen Frankfurt`un tam ortasında bulunuyor.Gültekin`e göre bu bir hükümet değil, Türkiye projesidir, herkesin buna destek vermesi lazım. İşin diğer boyutunda ise Amerika`daki Arap sermayesinin durumu var. Yaklaşık 500 milyar dolarlık Arap Petro-doları New York`ta; ancak artık Araplar sermayelerini bu ülkede değerlendirmek istemiyor. Çünkü paralarını yatırdıkları ülkeye kendileri girmekte zorlanıyor; ayrıca 11 Eylül sonrası değişen şartlar, Araplar için Amerika`yı yaşanması çok riskli bir ülke haline getirdi. Şimdi Türkiye`nin bu fırsatı iyi kullanması gerekiyor. Gelecek sıcak paranın zaman içinde reel sektöre kayacağını belirten Prof. Akalın, projenin önemi ve aciliyetine vurgu yapıyor: `Türkiye`deki bütün mali sektörü topladığınızda orta büyükteki bir Alman bankası etmiyoruz; ama hâlâ bu gibi projelere muhalefet ediliyor. Tasarruflarımız, gayri safi millî hâsılanın yüzde 15-16`sı konumunda ki bu Türkiye tarihinin düşük düzeyidir. Bu durum bankacılık açısından kuraklık demektir. Bu sıkıntı ancak yurtdışının eklemlenmesi ile aşılabilir.`İşte bugünkü hükümet bu gerçeğe de parmak basmış bulunuyor. IMF"siz yola devam edebilecek bağımsızlık savaşı veriyor.İstanbul bugün, İslami sermayeye yön veren finans şirketlerine ev sahipliği yapacak. 29 Eylül`e kadar sürecek, hemen sonrasında ise petrol zengini Körfez ülkelerine ticari çıkarma var. Cidde`de yapılacak foruma şimdiden MÜSİAD üyesi 172 işadamı adını yazdırdı... İslami finans sektörünün temsicileri bugün İstanbul`da bir araya gelerek işbirliği imkanlarını tartışacak. `Avrasya`nın Davosu` olarak nitelendirilen ve 29 Eylül-5 Ekim tarihleri arasında Cidde`de yapılacak olan 9`uncu Uluslararası İş Forumu`na Türk işadamları adeta akın edecek. Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Başkanı Ömer Bolat, forum için şimdiden 172 işadamının adını yazdırdığını söyledi.Türkiye'yi Cumhurbaşkanı Gül'ün temsil ettiği Nahçıvan'daki zirvenin sonunda imzalanacak bir anlaşma ile Türkçe Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi kuruluyor. Konseyin daimi sekreteryası İstanbul'da olacak. Bugüne kadar düzensiz aralıklarla yapılan zirve toplantıları da iki yılda bir yapılacak. Türkmenistan gibi Özbekistan da, arzu ederse ileri bir tarihte Nahçıvan Anlaşması'nı imzalayabilecek.Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan ve Kırgızistan Devlet Başkanları"nın katıldığı, Özbekistan ve Türkmenistan"ın ise daha mesafeli durduğu “zirve” öncesi, Azerbaycan ve Türkiye Cumhurbaşkanları ile Dışişleri Bakanları bir araya geliyorİşte bu hafta Türkiye açısından çok hareketli ve yararlı geçti. İnşallah Türkiye Suriye vize uygulamasının da kaldırılmış olmasıyla siyasi irade sahiplerinin Müslüman ülkelerin daha sağlıklı ve kurallara uygun hacc yapmasına kapı açar.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.