TARAFINI DOĞRU BELİRLEMEK

Sami Kesmen

İnsanlık hak ve haksızlık gibi iki temel unsur etrafında şekillenmektedir. Hak ve hakikat; Yüce Allahın sınırlarını belirlediği bir yaşam şeklidir. İnsan, inanç tercihi yaparken taraf tercihini de yapmış olur. İnancı onun nerede duracağının da göstergesidir.İnanç değerlerine göre yaşamsal tercih yapmamak ya da gösterilecek toplumsal tepkilerle ilgili, değerlerinin tarafında yer almamak; tercihindeki samimiyetsizliğin göstergesi olur.

Gerek lokal, gerekse dünya ölçeğindeki kavgalarda insanın yeri, tercihini yaptığı değerlerinin tarafıdır. Taraflardan birisi kendi soyundan olsa, o tarafla kişisel ve çıkarsal bağları bulunsa bile; insan doğrunun yanında yer almak zorundadır. Bu değerlendirmeyi inanç merkezli bir tasniften hareketle, Müslümanın durması gerektiği yeri işaret etmek için yapmaktayız. Eğer tarafların ikisi de aynı dinin ve değerlerin müntesibi ise mutlaka bunlardan bir tanesi yanlış diğeri doğru tarafta yer almakta ya da ortada yanlış anlaşılan bir husus bulunmaktadır. Bu defa da üçüncü kişilerin doğru tarafta yer alarak ortayı bulmaları ve hakikati ortaya çıkarmaları lazım gelir. Yüce ahlak üzere olduğu Kur’anda belirtilen Peygamberimizin bu konudaki sünnetleri, din olarak islamı tercih edenlerin de yol haritasıdır. Gücü elinde bulunduranlar Peygamberimizin hakikat sunumlarına karşı Ona “Deli” demişlerdi de, Yüce Allah Kalem suresi 5. ve 6. ayetlerde; “Hanginizin deli olduğunu yakında sen de göreceksin onlarda görecek” bilgisini vererek hakikatin karşısında olanların gelecekteki helaklerine işaret etmiştir.

İnsanın selameti de felaketi de kendi elindedir. Yanında bulundurduğu ve görüşüne başvurduğu kimselerin değer yargıları, kişiyi ya selamete ya da felakete sürükler. Haşa, Allahı bile kandırmaya çalışan, ya da Allahın ismini kullanarak kullarını aldatma peşinde olanların danışmanlıkları kişileri ve toplumları felakete sürükler. İki yüzlü, sahtekar, münafık ruhlu insanların samimiyetinin mutlaka test edilmesi gerekir. Beylerinin ve abilerinin işaret etitği bir yol haritasi üzerinde yürüyenlerin, kendi iradeleriyle atacakları bir adım, alacakları her hangi bir kararları olamaz. Onlar, ellerine verilen recetiyi takip etmek, gösterilen yolda yürümek, belirtilen hainlik ve asilikleri yapmak zorundadırlar. Kimin ekmeğini yiyorlarsa onun folloğuna yumurtlamak mecburi istikametleridir.

Gerçeğin savunulmasında yumuşaklık söz konusu değildir. Bu yöntem, müşriklerin Peygamberimizden istedikleri ve bekledikleri bir usüldür. Aynı tarafta olanlar bugün de doğrunun yanında yer alanlardan aynı yumuşak uslüpları ve yöntemleri beklemektedirler. Kainatın sahibi yüce Allah’tır. Hiç bir güc bu hakikati değiştirmeye yetmez. Dünya üzerindeki anormal süreçlerin görülmesi Allahın nizamına haykırılık arz etmez. Dünya bir imtihan alanı, insanların sınanması için bir fırsat ortamıdır. Savaşlar olur barışlar gerçekleşir, kan akar göz yaşı dökülür, mal gider can feda edilir ama hepsinin uhrevi bir karşılığı vardır. Böylesi süreçlerde önemli olan, tarafın doğru belirlenmesidir. Tarafını haktan ve hakikatten yana alanların yardımcısı yüce Allahtır. Her şeyde bir hayır vardır anlayışı tecrübenin ürünü, ilahi mesajın özetidir.

Ülkemizi çevreleyen ve burnumuzun dibinde cerayen eden olayların hepsinden ülkemiz ve milletimiz yakından etkilenecektir. Bu nedenle, alınacak karların doğru tespit edilmeesi, doğru alınan kararların tarafında da topyekün millet olarak durulması inancımızın gereğidir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.